Merhaba Özlem Hanım. Evvelemirde kitabınızın hayır ve bereketlere kapılar aralaması temennisiyle sizi tebrik ediyorum. Kelâmın başında okuyucularımıza kendinizi tanıtmanızı istirham ediyorum.
Merhaba, Marmara Üniversitesi, İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Sosyoloji Bölümü öğretim üyesiyim. İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Kamu Yönetimi bölümünün ardından Yüksek Lisans ve Doktoramı Din Sosyolojisi alanında tamamladım. Çeşitli Uluslararası Yaz Okullarında Din Sosyolojisi alanında önde gelen isimlerden dersler aldım. Son dönemde Japonya ve Endonezya’da Şinto, Hindu ve Budist Tapınaklarında araştırmalar yaptım.
Uzman sosyolog olarak üniversitede lisans, yüksek lisans ve doktora öğrencilerine Siyaset Sosyolojisi, Sosyal Hareketler, Çağdaş Sosyoloji Teorileri, Türkiye Üzerine Araştırmalar, Türk Modernleşmesi Üzerine Tartışmalar, Siyaset Bilimine Giriş, Kamusal Alanda Temsil ve Söylemsel Pratikler, Ortadoğu'da Sivil Toplum ve Demokratikleşme, Ortadoğu'nun Dini ve Etnik Yapısı, Ortadoğu'da Devlet, İktidar ve Vatandaşlık, Sosyoloji ve Antropoloji Kuramları, Sosyolojiye Giriş ve Araştırma Yöntemleri dersleri verirken “Şifa Peşinde” isimli bir kitap telif etmek gündeminize nasıl geldi?
Bahsi geçen dersler, lisans ve lisansüstü eğitimler çerçevesinde edindiğim birikimlerin sonucu... Henüz akademik araştırmalarıma yansıtmadığım eğitim ve araştırma alanlarım da var. Yüksek Lisans’ta Yeni Dini Hareketler, Doktora’da Kamusal Alan, Demokratikleşme ve Din konuları üzerine çalıştım. Şifa Peşinde, Din Sosyolojisinin araştırma alanlarından dini hareketler kapsamında ele alınabilir.
Rehberliğinizde kitabınıza genel olarak göz atmak esteriz?
Bu kitap sosyal medya kullanımının yoğunlaşması ve dijitalleşme ile görünürlükleri artan astrologların ve maneviyat içerikli paylaşımların dayandığı felsefeyi ortaya koyarak dini hareketler sosyolojisi bağlamında nereye oturduğunu tespit etme çabasının bir ürünü. Hepimizin malumu, Covid-19 Pandemisi ile beraber yaşamın neredeyse her alanı çevrim içi mecrada kendine yer bulabildi. Eğitim de bu dijitalleşmeden payını aldı. Kitap, ilanları ile sıklıkla karşılaştığımız ve yüksek katılım düzeylerine sahip astroloji eğitimlerinin –ki yaygınlaşmasında pandemi sonrası dijitalleşmenin katkısı büyük- içeriğini ve düşünsel arka planını değerlendiriyor.
Kitabımda sosyalleşme alanlarının son derece kısıtlı hale geldiği pandemi döneminde dijitalleşmenin insanın başa çıkma aracı olarak nasıl bir rol oynadığına, etkilerine ve katkılarına dikkat çekmeye çalıştım. Zaten risk toplumu algısının baskısıyla yaşama tutunmaya çalışmakta olan bireyler, pandemi ile beraber geleceğe dair kesin bir belirsizlik ortamı içerisinde buldu kendini.
İnsan, doğası itibariyle kısa, orta ve uzun vadeli plana dayalı olarak yaşamını kurgulamaya meyillidir ya da öngörülebilir bir geleceğe güvenle bakmak ister diyebiliriz. Belirsizlik demek, stres anlamına gelir. Dolayısıyla insanın belirsizlikten duyduğu kaygıları yönetme, giderme, bugüne ve geleceğe ilişkin daha net bilgi edinme ihtiyacı bulunur. Bunlara paralel olarak insanın kendini güvende hissedebileceği bir dünya arayışı söz konusudur. Pandemi sürecinde dijitalleşmenin bir getirisi olarak astrolojik öngörülere ve bilgilere kolay erişim imkânı, insanların geleceğe ilişkin belirsizlikten kaynaklanan streslerini yönetmek için bir araç olarak belirmeye başladı. Bunu, hem astrologların takipçi sayıları, gönderilerin izlenme, beğenilme sayısı, Youtube’daki astrolojik öngörü yayınlarının izlenme sayısı, yapılan yorumlar, okült bilgi içerikli gönderilere yöneltilen sorular ve ritüel paylaşımları, çeşitli kapalı gruplara katılımcı sayılarından görebilmek mümkün.
Eğitimlere katılanların ilgisi yalnızca astroloji ile sınırlı da değil; literatürde New Age kapsamında ele alınan tüm eğilimlerle -önce veya sonra- bir şekilde ilişkileri bulunuyor. Katılımcıların çoğunluğu ve eğitimciler pek tabii paylaşımların literatürde kategorik olarak nereye oturduğunu sorgulamıyor. Kitapta, söz konusu eğitimlerde aktarılanlardan yola çıkarak hangi dini inanç ve hareketlerden etkilenildiğini tespit ederek, diğer dini gelenekler ile benzerlikleri ve farklılaştıkları noktaları ortaya koymaya çalıştım. Bu bağlamda özellikle Karma Astroloji olarak bilinen astroloji ekolünün insanın anlam arayışına verdiği düşünsel ve pratik cevaplara, zorluklarla ve gerilimlerle baş etme becerilerini güçlendiren boyutları ile ilgili bilgilere, takip ettiğim eğitimlerde paylaşıldığı şekli ve yalınlığıyla yer verdim. Bu bilgileri öncelikle insanın gelişimine ve hayata dair ‘bilgi ve öneriler’ ile sosyal medyada karşımıza çıkan metafizik içerikli söylemlerin ezoterik astroloji ekolünün düşünce sisteminde nereye oturduğunu ortaya koyacak şekilde ele aldım. Ardından ekolün, iyilik haline ulaşma ve şifa arayışına yönelik verilen eğitimlerinde okült ritüellerin işleyiş mantığını, New Age şifa teknikleri ile karşılaştırmalı ele alarak değerlendirmeye çalıştım. Böylece geleneksel dini yapılardan kopuş olarak yorumlayabileceğimiz ve artan bir dip dalga şeklinde gelen deizm ve benzeri yaklaşımların inanç ve maneviyat dünyasını etkileme biçimlerini tespit etmeye çalıştım. Ele aldığım konu itibariyle din, toplum, psikoloji, sekülerleşme, dindarlaşma, maneviyat, astroloji ve bunların etkileşimleri ile ilgili sosyolojik değerlendirmelerde bulunmayı hedefledim.
Sözün bu yerinde modern bireyin spiritüel arayışı için büyükçe bir paragraf açalım dilerseniz.
İnsanın zamana, mekâna, çevresel etkilere ve dönemsel şartlara göre değişkenlik gösteren bir bilme isteği, merakı vardır. Ancak hem bireysel hem kolektif olarak değişmeyen tek merakın benlik sorgusuna dair olduğunu söylemek mümkün; insan var oluşunu anlamlı kılmak ve bunu içsel olarak idrak etme ihtiyacı duyar. Aksi takdirde zorluklara karşı psikolojik direnci düşer. Dünyasına, yaşam biçimine göre kendine hedefler koyar, amaçlar edinir ve hepsinin kökeni ‘umut etme’ye dayanır. Bu umudu maddi ve/veya manevi değerlere dayalı olarak inşa eder. Sekülerleşme kuramının çöküşü yalnızca maddesel değerlerin bireyin ruhsal ihtiyaçlarını karşılamada yani psikolojik direncini sağlamada yetersiz olduğunu adeta kanıtlamıştı. Bu, geleneksel ve kurumsal dinlerin beklentinin aksine güçlenmesi ve hatta yeni dini hareketler denen yapılanmaların gördüğü rağbet ile somutlaşmıştı. Şimdilerde ise maneviyat arayışı New Age uygulamaları üzerinden karşılık buluyor. ‘Kişiye özel din’ formları olarak nitelendirilebilecek bu yeni inanış biçimleri ve pratikleri, mistisizm, ezoterizm, okültizm, parapsikoloji, alternatif tıp, büyü, tarot, astroloji, ölülerle bağlantı, astral seyahat, mistik tecrübeler, trans şeklinde çeşitleniyor. Nitekim spiritüellik, New Age’in bu tip sistemsiz inanç ve ritüeller havuzundan beslenen inanış biçimlerinin yaygınlaşması ile literatüre giren bir kavram. New Age, reiki, yoga, reenkarnasyon, kanal olma, meditasyon gibi ruhsallığa atıf yapan alt kültürleri tanımlamada kullanılır. Yeni dini hareketler gibi belirli inanç ve yönelimlere sahip olan grup, topluluk ya da bireylerin oluşturduğu bir hareket olmadığı gibi, değişmez metinleri ve benzer bir kurumsallaşma da yoktur; dinden ziyade düşünce sistemi ve felsefe niteliğindeler ve daha çok psişik deneyimleri ifade eder. Eklektik yapısı, modern birey için, ruhsal ihtiyaçlarını karşılamak ve psikolojik direncini güçlü tutmada alternatif bir araç olmasına imkân sağlıyor. Çünkü modern yaşamın riskleri ve güvensiz ortamın hâkim olduğu bu dünyanın yarattığı kültür, bireyi iyilik haline ulaşma ve sorunlarla baş etmede mevcut araçların ötesinde arayışlara itiyor. New Age, kişilerin sorun yaşadığını düşündüğü problemli alanlara yönelik birtakım okült bilgiler ve dolayısıyla reçeteler sunarak gelişim gösterilebileceğini iddia ediyor. Bunu geleneksel dinlerde var olan ritüelleri dışarıda bırakmadığı ve tek Tanrı inancından sapmadığı için, kişi ritüelleri gerçekleştirirken içinde yaşadığı paradigmadan çıkmadığı duygusunu yaşıyor. Böylece güvenli alanda kalarak maneviyat arayışını sürdürmüş ve belki tatmin etmiş oluyor.
Modern zamanların insanının anlam ve şifa arayışına baktığınızda neler görüyorsunuz?
21. yüzyılda Amerika ve Avrupa’da dindarlığın azalışını, bireylerin hayatında dinin önemi olup olmaması, dini tercihin bulunup bulunmaması, doğaüstü bir güce, kutsal kitaba, ahirete inanç, kiliseye üye olmak, kilise/mabetlerde ayine katılmak, kiliseye güven gibi çeşitli parametreleri kullanarak inançsızlık rakamlarındaki değişimi raporlayan pek çok çalışma var. Hatta manevi arayışların da düşüşte olduğunu ileri süren araştırmalar söz konusu. Fakat bu kitabın ortaya çıkmasında kaynak teşkil eden astroloji içerikli derslere katılımın ortalama 450 kişi olduğu, sosyal medya hesaplarında birtakım ritüel bilgileri paylaşanların yüzbinlerce takipçi sayısı dikkate alındığında alternatif yol arayışlarının hiç de azımsanmayacak oranda olduğu görülebilir. Diğer taraftan önümüzde Victor E. Frankl’ın 30 dile tercüme edilen ve bütün dünyada 12 milyondan fazla satan “İnsanın Anlam Arayışı” kitabı var. Hayatın anlamına dair başlık taşıyan pek çok kitap, içeriği dahi bilinmeden kısa zamanda okuyucular tarafından ‘çok satılanlar’ listesine dâhil ediliyor. Şifaya yönelik dualar içeren dini kitapların yanına artık Tanrı’ya ulaşma, bireysel başarı gibi konularda formüller veren kişisel gelişim, psikoloji, New Age, popüler dini kitaplar dâhil olmuş durumda. Buradan yola çıkarak meditasyon, yoga, Reiki, Theta Healing, Access Bars, Kukai gibi geleneksel dinin dışındaki alanlara yönelmede de bir artış olduğunu söyleyebiliriz.
-“İçinde yaşadığımız dünya, belirsizlikle dolu, her gün risklerin biraz daha arttığı, insan olarak sığınma ve korunma hislerimizin güçlendiği bir dünyadır.” cümlesini kuruyorsunuz. Nezdinizde belirsizlik, sığınma ve korunma hissi anahtar kelimeleri hangi karşılıkları buluyor?
Bu ifade Ulrich Beck’in literatüre kazandırdığı Risk Toplumu kavramı ve analizine dayanıyor. İçinde yaşadığımız dönemin, bireyselleşme ve dolayısıyla bencilleşmenin sonucu olarak risklerle dolu bir sosyal yapı doğurduğu iddiasıdır. Nitekim ekonomik, politik ve sosyal şartlarda ani değişkenlik potansiyeli bireylerin duygu ve düşünce dünyasında bir belirsizlik doğururken, güvensiz bir ortamda yaşadığı algısını pekiştiriyor. Her ne kadar kaygı, insanın hayatta kalması için en önemli duygu durumlarından biriyse de, belli bir noktadan sonrası psikolojik rahatsızlığa ve yaşam kalitesinin düşmesine neden olur. Belirsizliğin yarattığı güvensizlik algısı, bireyde kaygı düzeyini yönetilebilir seviyenin üzerine çıkarabilir. Nitekim antidepresan ilaçlarının kullanım oranlarına baktığımızda bireylerin kendi başlarına üstesinden gelebileceğinden daha fazla sorunlarla karşı karşıya kaldıklarını söylemek mümkün. Ancak her zaman ve herkes sorunlarını bilimsel yöntemler ile çözmeye yönelmiyor. Şifasını tıbbi yöntemlerin yanı sıra dinsel araçları kullanarak da bulmaya çalışıyor. Potansiyel risklere karşı, ruhsal bütünlüğünü sağlamaya yönelik ve psikolojik güç kazanmak adına kimi zaman profesyonellerden yardım alıyor, kimi zaman hobiler ediniyor kimi zaman da manevi ve inançsal araçlara başvuruyor. Böylece korunma hissi oluşturarak sorunlarla baş etme becerisini güçlendirmiş oluyor.
İnsanın temel arayışının iyi olmak, iyiye ulaşmak olduğunu ifade ediyorsunuz. Ancak insan örneğin kendine zarar veren alışkanlıklara yatkın bir varlık. İnsanın "iyi"ye ulaşma çabasında olduğu çıkarımına nereden vardınız?
Rasyonel tanım üzerinden kategorizasyona tabi tutulduğunda iyi-kötü, faydalı-zararlı ayrımları ortaya çıkar; ancak beşer her zaman ve her konuda rasyonel davranmaz. Sıkıntılı bir anında kendini daha iyi hissetmek için, kimi insan yürüyüşe çıkar, kimi sigara içer. Dolayısıyla insanların sorunlarıyla baş etmede kullandığı yöntemler değişkendir. Bununla beraber insanların neyi sorun olarak gördüğü de farklılaşır. Yasaklı madde almak isteyen için para bulmak sorun olabilirken, kurtulmak isteyen için yasaklı madde ve bağımlılığı sorundur. Ancak her bir eğilim, düşünce ve davranış mevcut halinden daha iyi bir hale erişmeye yöneliktir. İfade ettiğiniz “kendine zarar veren alışkanlık”a meyleden kişi de içinde bulunduğu durumdan o davranışıyla kurtularak daha iyi hissetmek, kendinin daha iyi bir versiyonuna ulaşmak ister. Tercih edilen yöntem, kişinin sorunlarla baş etme becerisine, inancına, vizyonuna, birikimine göre şekillenir.
Astrolojiyi araştırırken bu disiplinin pratiğini de gözlemleme şansı buldunuz mu?
Çalışmamın veritabanı her biri ortalama 2,5 saat süren farklı branşlardan toplam 228 ayrı ders, 3 yıl boyunca izlediğim sayısız webinar, seminer, video ve okuduğum metin, yazışma ağırlıklı sohbet oluşturuyor. Derslerde, aktarılan bilgilere ve konuya göre örnek harita incelemeleri yapılıyor. Tarot dersinde keza, çeşitli açılımlar var; konu anlatımının ardından örneklendirilerek konu pekiştiriliyor. Eğitimlerde verilen bilgilere hâkim olunduğunda, astrologların sosyal medya hesaplarında veya Youtube yayınlarında paylaştıkları analizlerin gökyüzündeki gezegen kombinasyonlarından hareketle yapıldığını anlıyorsunuz.
İnsanın anlam arayışında din dışında yöneldiği farklı spiritüel pratiklerin içinden özellikle astrolojiyi seçmenizdeki sebep neydi?
Aslında bahsi geçen spiritüel pratiklerin hepsi iç içe, birbiri ile bağlantılı; ancak en kapsamlı ve sistematik bilgiyi sunan astroloji. Diğer akımlar felsefi argümanlarla enerji odaklı çalışmalara yönlendirirken, astroloji “Neden dünyaya geldik?” gibi bir soruya gökyüzündeki gezegen hareketlerine anlam yükleyerek somutlaştırdığı bir sebep-sonuç ilişkisi ile cevap veriyor. Bu arada New Age kapsamında yer alan akımların yaklaşımlarından da faydalanıyor. Dolayısıyla daha kapsamlı ve eriştiği, hitap ettiği kitle de çok daha geniş.
Şifa Peşinde okuyuculara ne/neler vad ediyor?
Dijitalleşmenin bir yaşam biçimi haline geldiği günümüzde sosyal medya hesaplarımızda bir şekilde önümüze düşen kişisel gelişim kategorisine dâhil olan bir gönderiyi izleyerek, beğenerek, kaydederek, paylaşarak etkileşime girdiğimizde algoritmaların getirdiği ruh sağlığı (wellbeing), tasavvuf, enerji, frekans, evren, bilinçaltı, aile dizimi, karma, astroloji, şifalanma gibi etiketlerle ve bu minvalde içeriğe sahip paylaşımlarla karşı karşıya kalıyoruz. Bu kitap, söz konusu paylaşımların yönlendirdiği eğitimlerde hangi düşünsel arka planın hâkim olduğunu eğitmenlerin aktarımlarıyla örneklendirerek ortaya koyuyor. Okült bilgi çerçevesinde verilen eğitimlerde paylaşılanların hangi dini gelenek ile örtüştüğünü tespit ediyor. Böylece merak edenler, eğitim alanlar ve ayrıca araştırmacılar için alanı bir yönüyle sistematik bir şekilde tanıtıyor. Elbette duruma dair sosyolojik bir analiz sunuyor.
Alana ve okuyucuların dünyasına verimli bir zemin oluşturmasını ümit ediyor ve keyifli okumalar diliyorum. İlginize teşekkür ediyorum.
İbrahim Ethem Gören 28.06.2024-Yazı No: 598