Bir zamanlar sessiz sularında yankılanan fırtınaların çığlığıydı İstanbul Boğazı. Marmara'nın ve Karadeniz'in kucaklaştığı bu eşsiz kavşakta, zamanın tınısıyla buluşan büyük bir zaferin yankıları vardı. 29 Ekim 1923’te, Mustafa Kemal Atatürk, silah arkadaşları ve mücadeleci Anadolu halkının destansı hikâyesinin son bölümü olan Türkiye Cumhuriyeti'nin doğuşuyla birlikte, bu sular kutsandı. Türk Donanması, yıllar içinde bu su yollarını korudu, onurla dalgalandırdığı bayrağıyla gururlandırdı ve tarihine yeni zaferler ekledi.
Bugün, İstanbul Boğazı'nın dalgaları, yüzyıl geçtiğinde bile hala o büyük zaferin şanlı anılarını taşıyor. 100 yıl önceki o kutlu günü anmak için Türk Donanması, bu tarihî boğazlardan bir kez daha geçiyor. Denizlerin aslanları, cesaret ve sadakatin sembolü, İstanbul Boğazı'nda ilerlerken geçmişin izlerini takip ediyorlar.
Bu büyük yolculuk, sadece donanmanın değil, bütün bir milletin tarihine bir saygı duruşu. Her dalga, o yılların kahramanlarını, fedakârlıklarını ve azimlerini anıyor. Her rüzgar, Türk milletinin gücünü ve birlik ruhunu yüceltiyor. Boğaz'ın her köpüklü dalgası, geçmişin hikâyelerini anlatıyor; cesaretin, bağımsızlığın ve özgürlüğün hikayelerini.
Türk Donanması'nın İstanbul Boğazı'ndan 100. yıl geçişi, bir milletin dirilişinin hikâyesidir. Bu hikâye, cesaretin ve azmin zaferini, bağımsızlığın coşkusunu ve özgürlüğün neferlerinin kararlılığını anlatır. Bugün, o büyük zaferin yankıları hâlâ bu suları dolduruyor ve Türk milleti, geçmişin mirasını gururla taşıyor.
İstanbul Boğazı, tüm dünyaya Türk milletinin direncini ve kararlılığını hatırlatıyor. Bu yüzden, bugün burada, tarih yeniden yazılıyor. Türk Donanması'nın İstanbul'da 100. yıl yolculuğu, yüzyıl boyunca süren o destansı hikâyenin bir anısıdır ve gelecek nesillere, milletimizin onuru ve gururunun sembolü olarak kalacaktır. İstanbul Boğazı ise, bu büyük hikâyenin sessiz tanığı olarak sonsuza dek var olmaya devam edecek.