Çocukluğumuz aslında geleceğimiz
Başımdan geçen ve beni etkileyen, asıl özgüven nasıl olmalı dediğim bir çocukla karşılaşmıştım. Kendisinin orda olduğunu bildiğim için giderken tatlı bir sürpriz yapmak istedim ve çikolata aldım. Yanına vardığımda ise çikolatayı ikram etmek için uzattım ancak kendisi bana bunu beğenmediğini, sevmediğini söyledi. Kendimden pay biçtiğimde ise o yaşlarda biri bana herhangi bir şey ikram etse ya kibarlık olsun diye istemediğimi ya da teşekkür ederek alırdım ancak kesinlikle beğenmediğimi dile getirmezdim.
Bugünlerde ise özellikle belirli bir nesilde anksiyete sorunlarının ve psikolojik rahatsızlıkların çok fazla olduğunu görüyoruz. İnsanın kendisiyle başa çıkamadığı bu rahatsızlıklarda bu kişilerden dünyevi sıkıntıları çekerken normal tepkiler vermelerini bekleyemeyiz. Peki ya çikolatayı istemeyen çocukla psikolojik rahatsızlıkların ilişkisi nedir?
Baktığımızda günümüzde psikolojik rahatsızlıklar yaşayan kişilerin çocukluklarına indiğimiz de ailevi sıkıntılarının büyüklüğüyle baş başa kalıyoruz. Kimisi ailesiyle dertlerini paylaşmadığı için günümüz de her şeyi kendi başına kucaklamasıyla içine kapanıyor, bu durum kimisinde ise ailesi tarafından karşılayamadığı eksiklikleri hayatındaki insanlardan bekliyor ve beklentileri gerçekleşmediği zaman fazlasıyla üzülebiliyor ve hayatını etkiliyor.
İlk eğitimin ailede başladığı gerçeği ise burada doğuyor. İnsan zaman geçtikçe gerçek eğitimin okullarda değil de hayata karşı verdiği çabalarda olduğunu fark ediyor. Eğer özgüveni sağlam bir bireysek hayata karşı olan çabamızda dirayetli adımlarla hayatımıza devam edebiliriz. Çocukluğumuzdan gelen travmatik durumlar yaşayan ve bu travmalarıyla mücadele eden insanlar için verilecek olan çaba ve atılacak olan adımlar kolay olmuyor.
Bu yüzden çocuklarımıza sağlıklı birer gelecek bırakmak istiyorsak doktor, avukat olmalarını istemekten ziyade kendilerini her zaman iyi hissedecek şekilde davranmalı, geleceklerinde ise iyi ve özgüvenli hissedebilmelerini sağlamaya çalışılmalıdır.