Bugün dünyanın dört bir köşesinde devam eden savaşlar, zulümler, krizler tarihin tekerrürü değil insanın kendisini tekrar etmesidir. Dünyanın bir diğer ucunda başka coğrafyadaki savaşa karşı duran insanlar yüreklerinde adaleti tesis etmişlerdir.
Türkler Asya’dan Anadolu’ya, Anadolu’dan Balkanlara dünya üzerinde geniş bir coğrafyada etkin olmalarını arka planda gönülleri fethederek kazanmışlardır. Anadolu’nun bin yıllık köklü tarihinde Hoca Ahmet Yesevi’nin devamı olan Anadolu erenleri, dervişler insanların duygu ve düşünce dünyalarına dokunurken, ahilik teşkilatını kuran esnaflar dürüst ticaretleri ile gittikleri yerlerde insanların güvenlerini kazanmışlardır. Şehirleşmeye önem verilmiş, eğitim yuvası medreselerde bilim tarihine adını yazdıran çok güçlü bilim insanları yetişmiştir. Bugün aynı Anadolu toprağında masum çocuklar en yakınlarının kucağında güvenden uzak yaşamaktadır. Hayat yolculuğunda iyi ile kötü, doğru ile yanlış karşı karşıyadır.
Aile hayatının ana kaynakları hukuk ve güvenliktir. Aile hukuku güvenliğin, güvenlik aile fertlerinin gelişmesinin, huzurlu, başarılı bir yaşam sürmesinin sürükleyici gücüdür. Bir çocuğun güvenli alanı ailesidir. Dünyaya bir emanet olarak gelen küçücük omuzlarına ailesinin yanlışlarını yüklenen çocukların imtihanları birbirinden farklı ve ağırdır. Güzeller güzeli Narin’in dünya sürgününün bitişi gibi… Doğru güneş gibidir balçıkla sıvazlanamaz. Bir kız çocuğunun katledildiği beldede doğru ile yanlış karışmış, insanların gözü uyku halinde, vicdanlarının sesi susmuş, ortak akıl doğruda birleşememiştir. İbn-iHaldûn’un Mukaddime’sinde “Asabiyet” olarak açıkladığı nesep ve akrabalık bağlarının fıtrî boyutları güncel hadisede araştırılmaya değer bir konudur.
Toplumun temel taşı aile içinde hukuk ve güvenlik tesis edilebilirse çocuklar da o denli güvende olacaklardır. Çocuk ilk kimliğini ailede kazanır. Bir çocuğun yol haritasını ailesi belirler. Ailenin doğru bir rehber olabilmesi için toplumda eğitimin kesintisiz bir süreç olarak kabul edilmesi gerekmektedir.
Toplum hayatımızda, değerler yitiriliyor, davranış bozuklukları kabul görüyor, aile kavramı ciddi hasar alıyor. Her yetişkin kendi eylemlerinden olduğu kadar sosyal hayatın içindeki eylem ve davranışlardan da sorumludur. Bir yerde şiddet, ilkesizlik, yanlış varsa orada var gücü ile tavır koymak, elinden gelen uyarıyı yapmak, sınırlarını aşan nokta da devletin gücüne başvurmak sorumluluktur.
Aileyi eğitim ile bütünleştirmeden, her evi bir okul, her anne babayı öğreten aynı zamanda öğrenen olarak dönüştürmeden acıların, kayıpların önüne geçmek mümkün değildir. Suçluları cezalandırmaktan önce suça yol açan cehaletin kaynağını kurutmak gerekir.
Toplum hayatında, çocukların istikbalinin altın anahtarı ailenin eğitilmesidir.