Cem Karaca, çocukluğunda yaşadığı bir deneyimle ilgili şunları söylüyordu: “7 yaşında camiden kovuldum, 70 yıl camiye gitmedim.” Diyordu. İşte bu gibi deneyimler, çocukların dini kurallarla karşılaşma ve bu kuralları algılama biçimlerini etkileyebilir. Bu yüzden, dinin sadece kısıtlayıcı yönlerini değil, aynı zamanda müjdeleyici ve sevgi dolu yanlarını da çocuklarımıza öğretmek önemlidir. Bu şekilde, onları dini bir travma yaşamaktan koruyabilir ve daha sağlıklı bir şekilde büyümelerine yardımcı olabiliriz.
Bir Cami’ye götürdüğüm 4 yaşındaki kızım ve 5 yaşındaki baldızımın kızıyla yaşadığım bir hadise var. Camiye gittim, ama cemaatin sert bakışlarıyla karşılaştım. İlk başta ne olduğunu anlamadım, anlamlandıramadım. Sonra yanıma usulca bir cemaat sokuldu ve iyi niyetle, “Biliyorsun burası falanca(x) mezhep ağırlıklı, bu yüzden onlar kadınları camiye getirmezler,” dedi. Bu açıklama tuhafıma gitti. Çünkü dinimize göre akıl baliğ olmamış buluğ çağına ermemiş olan çocuklarımızı camiye getirmek sevaptır ve hatta teşvik edilir. Bu çocuklar, henüz 4 ve 5 yaşındaydılar.
Namaz başlamadan önce, diğer cemaat üyeleri yaşlılar sert bir şekilde beni uyarmaya başladılar: “Olmaz böyle bir şey!” diyerek. Ben de onlara, Peygamber Efendimizden (SAV) örnek vererek Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’in öyküsünü anlattım. Onlar daha küçükken Peygamberimiz namaz kılarken sırtındaydılar, secdede idi ve biri saçını, diğeri de sakalını çekiştiriyordu. “Bırakın onlara kötü söz söylemeyi, uyarmayı. Bize çocuklarınızı cemaate alıştırın,” diye 1400 yıl öncesinden öğütler veriyordu Peygamberimiz.
Ancak nafile, çocuklarımla safın en solunda zor bela farzı kıldık. Maalesef bu ikindi namazıydı farz bittikten hemen sonra, aynı durumu cami imamı ile de yaşadık. Çok büyük bir şok içerisindeydim. Cami imamına da şunları söyledim: “Bakınız, cemaatinize hemen hemen hepsi 50 yaşın üzerinde. 50 yaşın altında bir siz bir ben ve çocuklarım var. İşte bu camide 50 yaşında cemaatin olmayışı, sizin bu uygulamanız ve insanları dinden soğutmanızdan kaynaklanmaktadır. Daha çocuk olmayan 4-5 yaşındaki çocukları camiye almayan bir din ya da mezhep, benim dinim ve mezhebim olamaz.” Dedim.
Zaten dinimizde, ne hadislerde ne de Kuran-ı Kerim’de böyle bir uygulama yok. Aksine, çocuklarımızı cemaate alıştırın, cemaati sevdirin teşvikleri var. Camide ya da cemaatte kadın ve erkeklerin durumu çocukluk bitip akıl baliğ olduktan sonra, bu konuda yine Peygamberimizin sözleri belirleyicidir. Bunun da siz benden daha iyi biliyorsunuz.
Gelin, bu olayı 4-5 yaşındaki çocukların gözünden bir kez daha gözden geçirelim. Bir tarafta, çocuklarını camiye götüren babalar var. Bu babalar, çocuklarının dini değerlerle tanışmasını ve namaza alışmasını İslam’ı sevmesini istiyorlar. Onlar için cami, ailecek birlikte zaman geçirebilecekleri, manevi duygularını besleyebilecekleri bir mekân.
Diğer tarafta ise, çocukların camiye getirilmemesini isteyen 50 yaşın üzerindeki yaşlı cemaat ve cami imamı var. Bu yaşlılar, kulaktan dolma geleneksel düşüncelerle hareket ediyorlar. Onlar için, babaların anlattıkları öğretilerden daha fazlası yok. Cami, sessizlik ve ibadet için ayrılmış kutsal bir mekân, hepsi bundan ibaret. Küçük çocukların burada dikkat dağınıklığına neden olabileceğini düşünüyorlar. Hatta mezhepsel yaklaşımlarla, akıl baliğ olmayan, henüz buluğ çağına ermemiş 4-5 yaşındaki kız çocuklarını dahi camiye yaklaştırmıyorlar.
Bu durumda, çocuklar, iki farklı bakış açısı arasında bir çatışma hissedebilirler. Bir yanda babalarının heyecanı ve isteği, diğer yanda ise yaşlıların isteksizliği ve belki de sert tavırları var. Bu durum, çocukların ne hissettiklerini anlamakta zorlanmalarına ve belirsizlik içinde kalmalarına neden olabilir. Çocuklar için en önemli şey, kendilerini güvende ve sevildiklerini hissetmeleridir. Bu nedenle, onların duygularını anlamak ve onlara destek olmak çok önemlidir. Aksi takdirde, çocuklarımızın yaşadığı bu çatışma onları olumsuz etkileyebilir ve dini duyguları ile aralarına mesafe koyabilir. Bu durum, Cem Karaca’nın 63 yıl camiye gitmeyi reddetmesi gibi trajik bir sonuç doğurabilir.
Ayrıca günümüzde bir de “teknoloji zorbalığı” var. Çocukların camiye gitmeme sebeplerine dair 3T ve 1B (Telefon, Tablet, Televizyon ve Bilgisayar) bağımlılıklarını da göz önünde bulundurmak önemli. Günümüzde teknolojinin etkisiyle çocuklar, dijital dünyaya daha fazla bağlanmış durumda ve bu, dini hassasiyetlere olan ilgilerini azaltarak farklı ve tehlikeli bir dünyaya taşıyor. Bu durum, günümüzde çocukların camiye gitmeme sebepleri arasında da en etkili sebep olarak karşımıza çıkıyor. Teknolojinin zorlayıcı etkisi, çocukları dini etkinliklerden uzaklaştırarak, onları sanal dünyanın cazibesine çekiyor ve bu da camiye gitme isteklerini zayıflatıyor.
Gelecek yazılarımızda bu meseleyi detaylı olarak ele alacağımızı belirtmek isterim. Bu konu hayati bir öneme sahip, bizi takipte kalın.
Bir müjdeyi de siz okuyucularımla paylaşmak istiyorum: Bu cuma gününden itibaren “Ben Kimim? Silik Yüzlerin ve Kanadı Kırık Kuşların Hikayesi” adlı kitabım nihayet raflardaki yerini alacak. 3T, 1B (Telefon, Tablet, Televizyon ve Bilgisayar) bağımlılığı, yurdumuz üzerine oynanan oyunları deşifre edip çözüm önerileri sunduğu gibi bu kitap, tabu haline getirilen eşcinsellik konusunu gerçek ve yaşanmış hikâyeler ile ele alarak, Eşcinselliğin doğuştan olmadığını, psikolojik bir rahatsızlık olduğunu ve iyileşmenin mümkün olduğunu sağlıklarına kavuşan gerçek eşcinsellerin itirafıyla tarihin derinliklerine gömüyor.
Selam ve dua ile kalın sağlıcakla…