Dede torunuyla apartmandan içeri giriyordu. Merdivenlerden aşağı inen iki yabancı kimseyle karşılaştılar. Merhabalaşmadan geçip gitmişlerdi. Çünkü apartmanlarda kimse artık kimseyi tanımıyordu.

Torunu adamları dedesine göstererek duygusunu dile getirdi:

-Dede televizyondaki kötü adamlar gibiler değil mi?

Dede parmağını ağzına götürerek “sus!” işareti yaptı.

Adamlar çocuğun söylemlerini dikkate bile almadan çıkıp gitmişti.

Çocuk da dedesinin niçin sus dediğini anlayamamıştı...

Çünkü o çocuktu... İçinden geldiği gibi konuşurdu. Beğenmediğini olanca doğallığıyla söyler... Sevincini de üzüntüsünü de korkusunu da ulu orta yaşardı...

Duygularını anında davranışa döndürürdü...

Ama işte çocuğun bu çocukça benliğine büyüdükçe müdahaleler başlar...

Dedenin “sus” işareti yapması gibi...

Dede o kimselerle takışmak istemediği için torununu susturur. Dede haklı mıdır haklıdır? Ama çocuk bunu anlamaz...

Bu örnekleri çoğaltabiliriz...

Yani çocuk büyüdükçe büyüklerinden öğrendiği şekilde doğal olmamaya, rol yapmaya başlar...

Yalan söylemeyi yalan söyleyenlere bakarak öğrendiği gibi yalan söyleyince kendini kurtarmayı fark ettiği için de yalana başvurmaya başlar...

Sevmediği halde seviyormuş, beğenmediği halde beğeniyormuş, bildiği halde bilmiyormuş, gördüğü halde görmüyormuş gibi yapmaya başlar...

Bu durum çocukları olması gereken çocuk duygusundan uzaklaştırmış olur...

Bir de anne babalar çocuklarını kendi istedikleri gibi yetiştirmek ister...

Sanki kendi istedikleri doğru olan imiş gibi...

Kimi anne baba çocuğunu çok sevdiği için her ortamda onun her istediğine “peki” diyerek, onu yücelterek, diğer çocuklarla kıyaslayıp “aferin benim çocuğuma” diyerek yetiştirmeyi tercih eder...  Ama bu tip çocuk büyüdüğünde “şımarık” tabir ettiğimiz tipte birisi olur. Kendisine hiçhayır denilmemiştir... Ama sosyal ortamlarda kendisine “hayır!” diyenler çıktığında şok olur... Nasıl davranması gerektiğini de bilmeyince bocalar ve o mutlu çocukluk kabusa dönüşür...

Diğer taraftan çocuğunun kişiliğine ve onuruna dokunacak şekilde davranan onu aşağılayan, “senden bir şey olmaz” diyen tip ana babalar vardır ki bunların yetiştirdiği çocuk da ileride özgüveni olmayan içine kapanık ve hiçbir yerde hakkını arayamayan kimse olurlar. Ya da aksine hırçınlaşarak çevresine sorun olurlar...

Oysa çocukların çocukluklarını yaşaması her şeyden daha önemlidir... Düşünseniz ya, koca koca adamlar olduğumuz halde bir salıncak gördüğümüzde sallanmak isteriz... Ama çevreden utanıp sallanamayız... Oysa çocukken de anne babamız götürüp bizi salıncakta sallandırmadıysa o duygu içimizde bir ukde olarak kalır...

Hele son zamanlarda iş yoğunluğundan, stresten sıkıntıdan çocukları ile ilgilenmeyi kendine yük sayan anne babalar var... “Aman beni rahatsız etmesin” diyerek önüne bir tablet verip kendi haline mi bırakanlar var...