Necdet Erken Sözlü Tarih yazı dizimizin ikinci bölümünde değerli müteşebbis Erhan Erken ile cennetmekân babası Necdet Erken`in Fatih Çırçır semtindeki sergüzeştine odaklanıyoruz.

`height=

İbrahim Ethem Gören: Dedeniz İstanbul`da hangi işe, mesleğe intisap ediyor? Osman dedenizin esnaflık tecrübelerini de dinlemek isteriz;

Erhan Erken: Babamın anlattığına göre dedem İstanbul`da iş tutabilmek için Manisa`da kendilerine verilen bir iki yerlerini satmış fakat girişimcilik tecrübelerinden pek istediği sonucu alamamış. Aksaray`da büyükçe bir bakkal açmış. 

Aksaray`ın hangi mahallinde?

Sanki anlattıklarına göre şu anki Aksaray meydanına yakın bir yerde imiş o dükkân. Babam, 'dükkân yakın bir zaman evvel yıkılan İSKİ binasının arka taraflarına geliyor' derdi. 

Orada işleri nasıl gitmiş?

Bir dönem memnun imişler fakat babam derdi ki ne zaman dedemin dükkânının yanına daha büyük bir bakkal açılmış,  belki de buna hipermarket diyelim, ondan sonra dedemin işleri zayıflamaya başlamış ve sonrasında da dükkânı kapatmış. 

`height=

Daha sonra neler yapmış?

Daha sonra bir dönem birileri ile ortaklaşa yoğurt ve peynir işi yapmış. İzmit taraflarından mal tedarik edip mavnalarla Eminönü`ne getiriyorlarmış. Fakat o iş de pek olmamış, Yine bir dönem de bugünkü sahil yolunda, Zeytinburnu civarında bir yer kiralamışlar ve orada bazı kamu kurumlarının yemek ihalesini almışlar. Bugünün catering işi gibi bir iş demek ki. 

Ticaretlerini hangi boyutlarda yapmışlar?

Tabii bunların çapını pek bilemiyorum. O dönemler Türkiye`nin de zor dönemleri. Zaten 1930`ların sonunda savaş patlıyor ve şartlar daha da ağırlaşıyor. Dedem son dönemlerinde İTO`nun eski binasının olduğu bölgede, karpuz halinde, bir arkadaşı ile ortak çay ocağı işletmiş. O sıralarda sıhhati de bozulmaya başlamış. Babam ile bir büyüğü olan amcam ilkokul dönemlerinde ve daha sonraları da kâh okula gidip kâh babalarına yardıma koşarlarmış. Zaten dedeciğim 1947 yılında, 53 yaşında iken vefat etmiş. 

Rahmet olsun. Babanızın çocukluğunun geçtiği Çırçır`daki evi nasıl tarif edersiniz?

Babamların Çırçır`daki evleri daha bu sene yıkıldı. Çırçır meydanındaki kahvehaneden yukarı doğru, Nevşehirli İbrahim Paşa Caddesi`ne kıvrıldığınızda 50 metre ileride bulunan tek katlı bir evdi. Ben içini hiçgörmedim. Sadece arka bahçesinde çekilmiş bir resim üzerinden bir miktar fikir sahibi olunabiliyor. O evde beraber otururlarken amcamlardan birinin evliliği sırasında hemen arka tarafta bahçeye doğru bir oda yapıldığından bahsetmişti babam. Ağabeyleri kısa bir süre sonra müstakil bir eve taşınmışlar. Çocuklar evlenip evden ayrıldıktan sonra o ev satılmış ve babaanneme yine Fatih`te, Yavuz Selim Caddesi üzerinde bir kat alınmıştı. Rahmetli babaanneciğim vefâtına kadar o evde yaşamıştı.

Babanız size kimlerden sıklıkla bahsederdi?

Babamın Çırçır ile bağlantılı olarak ağzından en fazla duyduğum Hoca ismi Gönenli Mehmet Efendi idi.  Oradaki Hacı Hasan Camii`nde imamlık yapıyormuş. Oğlu Vehbi Bey de babamların arkadaş çevresindenmiş ve babamın anlattığına göre güzel futbol oynarmış. Vehbi beyin Sultanhamam`da kumaş ticareti yapmış olduğunu babamın anlattıklarından biliyorum. Hatta Sultanhamam`daki mağazasının adı da Gürtoplar imiş. Babam oğlu ile olan yakınlığından ve semtinin bir büyüğü olduğundan dolayı Gönenli Mehmet Efendi`ye bazen 'Mehmet Amca' derdi. Babamın anlatımına göre Gönenli Mehmet Efendi çok babacan bir insan imiş. Babamlar futbol ile fazla haşir neşir olduklarından oynarken kendisine yakalanmamak için bir hayli uğraşırlarmış. 

Çırçır`daki kayda değer hocaefendilerden birisi de malum Sadrettin Yüksel hocadır. Fakat onlar semte ailesi ile birlikte 1960`ların ortalarında taşındıklarından babamın onunla pek teşrik-i mesai olmamıştı. Oğulları bizim arkadaşımız olduğundan babam babama Sadrettin hoca ile tanışıklığın var mı diye sorardım o da pek karşılaşmadık derdi. Çünkü bizimkiler 60 sonrası evlilik dolayısıyla semtten nisbeten uzaklaşmışlardı o sebepten yeni dostluklar pek oluşamamıştı.

`height=

Dönemin Çırçır`ında babanızın teşrik-i mesai içinde olduğu başka kimler var?

Çırçır`ın biraz yukarısında Sanki Yedim Camii`nin yanı başında Dr. İsmail Niyazi Kurtulmuş ve Dr. Asım Taşer beylerin beraberce oturdukları bir aile evi vardı. O kişiler de Çırçır muhitinin çok sevilen insanlarıydı. Dr. Niyazi beyin imkânı olmayan hastalardan para almadığından da çokça bahsedilirdi. Numan Kurtulmuş beyin de babası olan İsmail Niyazi bey, kız kardeşinin beyi, yani eniştesi olan Dr. Asım Taşer Bey ile aynı evde otururlardı. Gençlik dönemlerinde hem Numan Kurtulmuş, hem de Asım Bey`in oğlu İhsan Taşer ile yakın dostluğumuz olduğundan (ağabeyi Ömer Taşer ile de dostluğumuz vardı fakat o bizden yaşça biraz büyük olduğundan ilişki daha çok İhsan üzerinden devam etmiştir) o evin muhtelif katlarına çokça gittiğimi hatırlıyorum. Asım Bey bizim aileden birçok kişinin ameliyatını yapmıştı. Ailede onun cerrahi bilgisine çok itimat edilirdi. Rahmetli olan her iki amcamız da (İsmail Niyazi Kurtulmuş, Asım Taşer) Türkiye`de dini hayatın yeniden ihyâsı sürecinde çok ciddi emek sarf etmiş kişilerdi. Allah hepsinden razı olsun.

`height=

 min; Babanızın Çırçır`dan diğer arkadaşları ve dostları kimlerdi?

Babamın Çırçır kaynaklı dostluğu olan Kemal Büyüksakarya adlı bir Emniyet Müdürü ağabeyi vardı. Babam ona 'dayı', o da babama 'yeğenim' derdi. Kemal amca Emniyet`te daha çok trafikle ilgili birçok mevkide üst düzey vazifeler yaptı. Babamın Enis Bey ve BehiçBey adlı birbirleriyle kardeş olan iki mühendis arkadaşı daha vardı. Onlar uzunca bir süre İstanbul Belediyesi`nde üst düzey yöneticilik yapmışlardı. Semtin okumuş yazmışları arasında iftiharla anlatılan kişilerdi. Babam da onların başarı hikâyelerini büyük bir keyifle naklederdi. Onların bir de antrenörlük yapan Hasan Bey adlı başka bir kardeşleri daha vardı. O da babamın yakın dostuydu. Antrenörler içinde birinci lig takımlarından birçoğunda hocalık yapmış Güngör Amca nâmıdiğer Arap Güngör de Çırçır`ın bilinen isimlerindendi. Babam, gözüne çarpan birçok genci Güngör Amca`ya götürür 'bak bunun kumaşı iyi, istersen bir dene' derdi. Yine babamın arkadaşları arasında vergi dairesi müdürlüğü yapmış olan Bahattin Amca vardı. Sanırım biraz esmerce olduğundan lakabı Çingene Bahattin idi. Albay Nihat bey de -ki lakabı da Pırpır Nihat` idi- Çırçır mevzuu geçtiğinde babamdan çokça duyduğum isimlerdi.

Son olarak İstanbul itfaiyesinde müdürlük yapmış Zeki Bey`in ve yine belediyede üst düzey müdürlükler yapmış olan Fethi Bey`in -ki babam ona hep Fethi ağabey` derdi- isimlerini zikredebiliriz. İsimlerini unuttuğum büyükler için özür beyan ediyorum.

Estağfirullah. Eski İstanbul`un mahalle ilişkilerinde doktorlar nerede konumlanırdı? Hayırsever, gariban dostu doktorlardan Asım Taşer ve Osman Nuri Sükas`a da değinelim bu vesileyle; Bildiğim kadarıyla Asım Bey ihtiyaçsahiplerini bilabedel tedavi eder, Osman Nuri Sükas da halk günü uygulaması yapardı. Dr. Asım ve Osman Nuri Beylerle teşrik-i mesainiz nasıldı? Bu hâletteki doktorlar şimdiki zamanda nerelere gitti!

Dr. Asım Taşer o zaman Çırçır`da Sanki Yedim Camii yanındaki evde oturan bir cerrah... Bizim aile Asım Bey`e çok güvenirdi. Ailemizden birçok kişiyi ameliyat etmişti. Hatta benim bile küçük bir operasyonumu Asım Bey amca yapmıştı. O zaman ameliyatlarının birçoğunu Laleli Teşhis Kliniği`nde yapardı. Asım Amca aynı zamanda İlim Yayma Cemiyeti ve benzeri yapılarda hem bedeniyle hem de maddi imkânları ile hizmet eden bir kişi idi. Bu alandaki hizmetleri çoktu.

Dr. Osman Nuri Sükas ise yine Çırçır`da kulüp binasının karşısında muayenehanesi olan bir doktordu. Bizim ailede hemen herkesin sağlık durumlarına vâkıftı. Kimin bir ihtiyacı olsa Osman Amca elinde o değişmeyen siyah çantası ile hemen gelirdi. Eski model, tenekeden kutu içindeki enjektör ve iğne takımını hemen ateşe koyar, ısıtır, onunla da gerekirse iğne yapardı. Kendini aşan bir şey olursa hemen gerekli bağlantıları kurar ve hastayı tanıdığı bir uzman hekime götürülmesini sağlardı. Osman Amca`nın Cuma günü halk günüydü ve hastalara bedava bakardı. Hatta kendine gelen numune ilaçları da garibanlara verirdi.

Osman amca Çırçır`ı çok severdi ve mahalle için sürekli organizasyonlar içindeydi. Kimin bir derdi olursa ilgilenir, kulübün ihtiyaçları için destek ararlardı. Babamı da bu konuda sürekli istim üstünde tutardı. Osman Amca da Rahmet-i Rahmân`a kavuştu. Allah rahmet eylesinb

 min. Az önce kısmen değinmiştiniz. 70 yıl öncesinin Çırçır`ında lakapların yerini de konuşalım. Bu meyanda Necdet Erken`in nasibine hangi lakap hangi mülahazalarla düşmüş?

Rahmetli babamın gözleri maviye çalan bir renkteydi. Ona arkadaşları Çakır ismini uygun bulmuşlardı. Çırçır`da 'ben Necdet Bey`in oğluyum' desem çok kişi bilemeyebilirdi, ama 'Çakır`ın oğluyum' dediğimde eskilerden olup da tanımayacak kişinin olacağını zannetmiyorum. Az önce bazı kişilerle ilgili konuşurken birkaçlakaptan bahsetmiştik. Onlara devam edelim. Şu anda Çırçır`da hâlâ ailenin ikinci ve üçüncü kuşağının bakkal dükkânını işlettikleri Bakkal Kemaller, Kasap Naci, Kahveci Halit (daha sonra sanırım oğlu Yusuf bey devam etmiş). Şu an Çırçır meydanında o kahvehaneyi ve yanı başındaki bakkalı görebilmek mümkün. Ben seyrek de olsa oradan geçerken yolumu düşürüp bir çay içmek için uğruyorum. Son seferlerin birinde de uğrayıp tevafuken rastladığım Bakkal Kemallerin oğlu ile bir iki laf ettik. 

Büyük amcamlar Çırçır`ın mahalle kültürü içine sanırım pek dahil olmamışlar fakat babam ve bir küçüğü Rahmetli Necmi amcam Çırçır`da çokça vakit geçirmişler. Necmi amcamın da lakabı hortum Necmi idi. Fakat ona neden hortum lakabını vermişler bilemiyorum. Necmi amcamla babamın ortak bazı arkadaşlarının isimlerini ise şöyle hatırlıyorum. Deve Seyfi diye bir amca vardı. Muhtemelen büyük cüsseli olduğundan ona bu ismi vermişlerdi. Dayı Zeki, Kırmızı Vasıf, Cımbız Cavit, oto elektrik tamiratı yapan ve bir dönem Wauksall marka bir arabası olan Woksol Adnan bu isimlerden bazıları. 

Babanıza Çakır`a ilave olarak 'baba' denildiğini de işitmiştim;

Babama ben ve rahmetli kardeşimden başka üçkişi daha baba derdi. Birisi babamın çok sevdiği ve erken yaşta kanserden vefât eden, Çırçır`ın tekaüt maçlarında da kalecilik yapan Alloş (Alaaddin amca) bunlardan biriydi. Necmi amcamın bacanağı Orhan abi de merhuma 'baba' hitabında bulunan bir diğer kişi idi. Ü çüncüsü de Barbaros amca idi. O da Rahmetli oldu. Barbaros amca babamın anlattığına göre çok iyi top oynarmış. Babam onun İstanbul`un o zaman kuvvetli takımlarından birisine transfer olması için bir hayli uğraşmış fakat her nasılsa transfer olamamış. Daha sonra Gemlikspor`a gitmiş. Orada bir süre oynamış ve Gemlik`in sayılı ailelerinden birine damat olmuş. Biz küçükken ailecek ne zaman Gemlik üzerinden bir yere gidiyor olsak muhakkak Barbaros amcanın şarküteri türü dükkânına uğrardık. O da bin bir ısrar bizi evlerine davet ederdi. Babamlar direnir, derken dükkân önünde ve araba içinde olabildiğince yoğun bir ikram faslı sonrasında zar-zor müsaade alıp yola devam ederdik. Tabii arabaya kaşla göz arasında birkaçteneke zeytin, peynir koymayı ihmâl etmezdi. Her görüşmede kısa da olsa o muhabbetin izlerini hemen hissederdik ve sonrasında da babam yolun geri kanlında Barbaros amca ile ilgili çeşitli hikâyeler anlatırdı.

Lakaplarla ilgili o dönem babamın Karagümrük`ten tanıdığı Gardrop Fuat ve Yaylı Ferit nâmıyla maruf kişilerin isimlerini de çokça duyardım. Bu isimler sanırım yine babamın bu arkadaşlarının fiziki özellikleri ile ilgili yakıştırılan lakaplar idi.  Bu isimleri rahmetli dayım da zikrederdi. Her ikisinin şu an hâlâ Karagümrük`te varlığını sürdürmekte olan Gelincik kıraathanesinde çokça vakit bulunduklarından da bahsederlerdi. Bunlar benim hatırlayabildiklerim. Ama bu kişilerin bir bölümünü ben birebir görmemişimdir. Fakat anlatılanlardan hatırladıklarımı naklediyorum.

Çırçır`da dünden bugüne neler taşındı? Ve dahi neler/hangi hasletler tarihin nisyan karanlığında kaybolup gitti?

Çırçır konusundaki sorularınız ile alakalı benim Çırçır ile ilgili bir yazım var. Fatih Çırçır çevresinde zaman içinde bir yolculuk' başlıklı yazım linki üzerinden okunabilir.  https://bit.ly/3opRRHG 

Babanız hangi okullarda okumuşlar? Tahsil hayatı nasıl geçmiş?

Babamın anlattığına göre 56`ncı İlkokul`da okumuş. İlkokuldan sonra okula devam edememiş hep hayat gailesi içinde koşturmuşlar. 

Bu okul el`an mevcut mu?

56`ncı İlkokul şu an Fatih`te mevcut değil. Babam sağ iken o okulun yerini niye tam tesbit edememişim hâlâ hayıflanırım. Daha sonra babamın ilkokul diplomasını bulunca okulun yerinin peşine düştüm. Birçok araştırmadan sonra şu an Fatih itfaiyesinin karşı tarafında, bir dönem Medical Park hastanesi olarak hizmet veren binanın ön tarafındaki geniş yeşilliğin bulunduğu yerde imiş diye bir kanaate sahip olduk. 

Necdet Bey`in kitaplarla arası nasıldı?

Babam fırsat buldukça kitap okumaya çalışırdı. Özellikle tarihe çok meraklıydı.

Gençlik döneminde futbolda İstanbul çapında adından söz ettiren Necdet Amcamızın yeşil sahalardaki serencamını da dinlemek isteriz.

Babam hem kendi anlatımlarından anladığımız hem de kendisinin eski dönmelerinin bilen bazı kişilerden dinlediğim kadarıyla döneminde İstanbul`da iyi bir futbolcu imiş. Yıllarca Çırçır takımında kaptanlık yapmış. 

`height=

Biz küçükken bazen maçyaptığımız zamanlarda o da yanımıza gelir ve topa vururdu. O zaman bakardık ki çok güzel bir vuruş tekniği vardı. Bir de birkaçsefer Florya Şenlikköy sahasına Çırçır takımı maçyapmaya geldiğinde -ki benim ilkokul çağlarım- babam birkaçsefer tekaüt takımı ile oynamıştı. Fakat ben babamın şortla oynamasına nedense çok şiddetli muhalefet ederdim ve adamcağız da beni kırmasın diye birçok sefer maça çıkmamıştır. O zamanlarda hatırladığım kadarıyla deyim yerindeyse top ayağına yakışırdı. Mesela bir keresinde Barbaros Amca`nın Beşiktaş`a transfer edilmesiyle ilgili olarak Baba Hakkı ile konuştuğunu söylemişti. O babamdan yaşça biraz büyük olmasına rağmen futbol camiası içerisinde bir hukukları vardı. 

Çırçır kulübünün bugün hâlâ kullanmakta olduğu binayı da babamlar Fethi Abi diye çokça bahsettiği Fethi amca ile nasıl aldıklarını çok sefer bizlere anlatmıştır. O bina eski Haliliye Medresesi imiş. Babamlar Fethi amca ile bir hayli uğraşıyorlar ve o zaman metruk ve harap olan o medreseyi vakıflardan uzun dönemli olarak Çırçırspor için tahsis ettiriyorlar. Muhtemelen o dönem etkili yerlerde olan tüm Çırçırlıları bu hedefe yönelik olarak kanalize etmişlerdir. O harap binayı elden geldiğince onarıp kulüp lokali olarak kullanmaya başlıyorlar. 'Baba medrese binasını nasıl kulüp için aldınız? Şimdi olsa yine yapar mıydınız?' diye sorduğumda, 'oğlum o zaman bu tarz ince düşünemiyorduk, futbol kulübü bizim için çok önemliydi. Allah affetsin' derdi.

YARIN: ÇIRÇIR SPOR KULÜ BÜ BAŞKANI NECDET ERKEN