Uzaktan eğitim sürecinin uzamasıyla birlikte herkeste ciddi bir motivasyon kaybı yaşanıyor. Öğrenciler, öğretmenler ve ebeveynler süreçte çok yorulduklarını ve mutsuz olduklarını dile getiriyorlar.
Herkes kendisini çok emek, çok zaman harcadığı halde gün sonunda iyi hissetmiyor.
Öğrenciler, gereğinden fazla derse katıldığı halde, öğretmenler de saatlerce ders anlattığı halde sonuçları hala mükemmel görmüyorlar ve ne yaparsam yapayım bir şeyler eksik kalıyor diye düşünüyorlar.
Öğretmenler, normal zamanlardan daha fazla çalıştıklarını düşünüyorlar ve kendilerini bunalmış hissediyorlar. Öğrencilere ulaşmak için onlarca yöntem denediklerini ama hala istedikleri gibi iyi bir sonuçalamadıklarını söylüyorlar.
Akademik olarak iyi sonuçalmaktan ya da sınav başarısından söz etmiyorum. Derslere gösterilen ilgi ve sürekli katılımdan söz ediyorum. Henüz öğrencilerin derslere tam olarak katılımı, erişimi bile sağlanabilmiş değil. Ve bu durum öğretmenleri ziyadesiyle üzüyor ve kaygılandırıyor.
Öğretmen arkadaşlarımızla uzaktan eğitimi, uzaktan eğitimde yaşanan sorunları enine boyuna tartışıyoruz. Verimliliği nasıl artırabiliriz, sorusu üzerine kafa yoruyoruz.
İsterseniz önce öne çıkan sorunları sıralayalım:
Devamsızlık sorunu: Özellikle ailesi tarafından yakın takip edilmeyen, sorumluluk duygusu tam olarak gelişmemiş öğrenciler derslere girmekte zorlanıyorlar.
Devamsızlık yapanların hepsini aynı kategoriye almak doğru değildir. Derse devam edemeyenler içinde internet erişimi olmayanlar, evde yeterli bilgisayarı, tableti olmayanlar da var elbette. Fakat hiçbir teknik sorunu olmadığı halde sıkıldığı için, üşendiği için derse girmeyen öğrencilerin fazlalığı öğretmenleri endişelendiriyor. Derslere katılmayan bir öğrencinin uzaktan eğitimden yararlanma şansı olamaz elbette. Eğitim, öğretim alabilmenin ön şartı derslere katılmaktır. Bizler henüz daha birinci ön şartı tam olarak sağlayamadığımız bir sistemde nasıl başarılı olabiliriz?
Bakanlığın uzaktan eğitimle ilgili yayınlamış olduğu verilere baktığımız zaman da durumun vahameti anlaşılmaktadır. Öğrencilerin yüzde 60`a yakını telefon üzerinden canlı dersleri takip etmeye çalışıyor. Eba Tv aileler tarafından yeterli görülmüyor. Öğretmenlerin büyük emeklerle vermeye çalıştığı canlı derslere de sınıfların en az yarısı katılmıyor. Aynı evde birden fazla öğrencisi bulunan ailelerde ise durum tam bir keşmekeş. Bir telefon üzerinden ders almaya çalışan dört, beş çocuk.
İnterneti olmayan köyler, mahalleler de işin bir başka yönü.
Bu tabloya bakarak şunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Özel okullarda okuyan öğrencilerin hem donanım altyapısı hem de derslere devam durumu çok daha yüksek seviyededir. Devlet okullarındaki öğrencilerle aynı sınava girecek olmaları eğitimde eşitsizliği daha da büyütmektedir.
Derste var ama yok: Öğrenciler uzaktan eğitim sürecinde kendileri ile baş başa kaldılar. Ders esnasında bir başkası tarafından kontrol edilmediği için iradesi zayıf olan öğrenciler başka işlerle meşgul olmaya başladılar. Bu öğrencilere derste var ama yok diyebiliriz. Bilgisayar ekranında aynı anda birkaçsayfayı takip ediyor, altta oyunlar oynuyorlar. Öğretmenin bir yandan dersini anlatırken bir yandan da çocukları derste aktif tutma çabası da yeterli olmuyor. Özellikle kameraları kapalı olan öğrencilerin derste varlıkları tam olarak hissedilemiyor ve çocuğun dersi dinleyip dinlemediği, orada olup olmadığı bile anlaşılamıyor. Çoğu kez öğretmenlerin derin bir kuyuya konuştuklarını düşünüyorum. Karşılarında muhatap var mı, yok mu belli değil. Bu da oldukça yorucu ve zor bir durum olsa gerek.
İlgi çekmeyen, monoton dersler: Uzaktan eğitim döneminin başından bu yana öğretmenler çevrim içi dersler konusunda kendilerini çok geliştirdiler. Etkili ve eğlenceli dersler yapmanın bin bir türlü yolunu buldular. Her gün derslerine yeni bir uygulama ile renk kattılar. Bütün bunların yanı sıra gelişime ve değişime ayak uyduramayan, klasik yöntemlerin dışına çıkmayan öğretmenlerin de varlığı bir geçek. İşin ilginci ise öğrenciler bu öğretmenleri anında fark ediyorlar ve ders sıkıcı ise o derse girmek istemiyorlar. Öğrencilerin derslere devam durumlarını tartışırken bir sınıf öğretmeni arkadaşımız aynen şöyle dedi. ' Öğrencilerimiz artık ders seçiyorlar, öğretmen seçiyorlar, eğlenceli olmayan derslere katılmıyorlar. Hatta aileler de ders seçiyor artık, temel derslerin dışında kalan uygulamalı derslere ilgi göstermiyorlar.'
Örgün eğitimde öğrenci sabah okula gelir ve bütün derslerine girer, gün sonunda ise evine geri dönerdi. Okulda olduğu halde derslere devamsızlık yapmazdı. Uzaktan eğitimde ise çocuk zaten evinde, istediği derse giriyor, istemediği derse girmiyor. Derslere devam konusunda bakanlıktan da net bir karar alınmadığı için olay tamamen öğrencinin ve velinin inisiyatifine bırakılmış durumda. Hal böyle olunca da öğretmenlere büyük bir görev düşüyor. Her öğretmen kendi dersini ilgi çekici hale getirmeli, dersini zenginleştirmelidir. Aksi takdirde ders verecek öğrenci bulamayabilirler.
Öne çıkan sorunları ifade ettikten sonra isterseniz biraz da çözümlerden söz edelim:
Uzaktan eğitimde verimlilik için ailenin desteği olmazsa olmazdır
Öğretmenler, okullar, okulların rehberlik servisleri ailelerle çok sıkı bir iş birliği içinde olmalıdır. Ailelerle iletişim kanallarımız sürekli açık olmalıdır. Özellikle annelere bu süreçte psikososyal destek verilmelidir. Ailelere uzaktan eğitim ile ilgili detaylı bir rehberlik yapılmalıdır. Aileler üzerinde oluşan stres ve kaygı yükü hafifletilmelidir. Ayrıca aileler çok önemsiz meseleler için sık sık mesajla, telefonla rahatsız edilmemelidir. Sürecin kendi doğası içinde, salgın şartlarına uygun çözümler üretilmeli ve kararlar alınmalıdır. Eğitimle ile ilgili beklentiler ve hedefler yeniden gözden geçirilmelidir. Çok net, basit beklentilerimiz olmalıdır. Çocukların sağlığı, mutluluğu ailenin sağlıklı ve mutlu olmasına bağlıdır. O yüzden de öğretmen, öğrenci ve veli arasında olumlu bir iletişim dili hâkim olmalı ve olumlu geribildirimlere önem verilmelidir.
Öğretmenler derslerini daha nitelikli hale getirmelidir.
Uzaktan eğitim sürecinde ürün, sonuçodaklı değil de süreçodaklı bir strateji yürütülmelidir. İşbirliğine, grup çalışmalarına ağırlık verilmelidir. Yönetilebilir ve gerçekçi öğrenci hedefleri belirlenmelidir. Derslerde öğrenme ve değerlendirmeler anlamlı yaşam deneyimleriyle ilişkilendirilmedir.
Öğrencilere öğrenme ile ilgili seçenekler sunulmalıdır. Her öğrenci kendi yöntemiyle ve kendi hızında öğrenebilir. Çocuklara birden çok hata yapma şansı, deneme şansı verilmelidir. Acele edilmemeli, öğrenciye düşünmesi için süre verilmelidir.
Her öğrencinin yeteneği farklıdır. Öğrencilere yetenek ve becerilerini geliştirmeleri için fırsatlar verilmelidir. Derslerde ya da ders dışı zamanlarda öğrencilere nasıl yaptıkları, nasıl oldukları konusunda sürekli geribildirimlerde bulunulmalıdır.
Uzaktan eğitimde ölçme değerlendirmede de sadeliğe gidilmeli, her şey ölçülmeye kalkılmamalıdır. Çok önemli, temel kazanımlarla ilgili ölçme ve değerlendirme yapılmalıdır. Ölçme ve değerlendirme yöntemlerimiz de uzaktan eğitimin ruhuna uygun olmalıdır.
Derslerde öğrencilere sık sık kendilerini ifade etme imkânı verilmelidir. Drama, canlandırma, tiyatro, sunum, taklit yapmaya sık sık izin verilmelidir.
Çocukların soru sormaları teşvik edilmelidir. Hatta her ders için 'soru sorucular' belirlenmelidir. Soru sormak öğrenmeyi kolaylaştırır ve zihnimizi uyanık tutar.
Ders tasarımlarımız harmanlanmış, kişiselleştirilmiş ve proje tabanlı olursa bu süreçte daha keyifli dersler yapabiliriz.
Ayrıca uzaktan eğitimin en olumsuz tarafı olan yazı konusu da ihmal edilmemelidir. Öğrencilerin derste ya da ders dışı çalışmalarda el yazısı yazmaları teşvik edilmelidir. Yapılan araştırmalar el yazısının insan beynini çok aktif tuttuğunu göstermektedir.
Uzaktan eğitim sadece canlı derslerden ibaret değildir. Çevrim içi ve çevrim dışı tüm çalışmalar birbiriyle uyum içinde yürütülmelidir. Ders tasarımlarımızda çocukların kendi kendilerine öğrenmelerine de imkân verilmelidir.