Dünyada ellili yıllarda, büyük bir hız ve yoğunluk kazanan şehirleşme, ekonomik, siyasal ve kültürel hayatta köklü dönüşümlere yol açmıştır. Tarihte şehirler, ekonomik gelişmenin olduğu kadar, kültürel derinleşmenin en büyük, sürükleyici gücü olmuşlardır. Şehirler ülkelerin hem kültürlerinin hem de ekonomilerinin rakamlara dökülen zenginlik göstergeleridir. Tabiatta ağaçların topraklarına göre, zenginleşmeleri gibi, dünyada da ülkeler şehirlerine göre zenginleşirler.
Londra İngiltere’nin, Paris Fransa’nın, Berlin Almanya’nın nasıl özü ve özeti ise, İstanbul da Türkiye’nin özü ve özetidir. İstanbul yirmi milyona yaklaşan nüfusuyla, Avrupa’da pek çok ülkeden, çok daha büyüktür. İstanbul’suz bir Türkiye hem ekonomik hem de kültürel açıdan çok yoksul kalır. Türkiye’nin ekonomik yapısının gücü ve kültürel dokusunun sağlamlığı, İstanbul’dan kaynaklanır. Şehirler dünya tarihinin, her döneminde, ülkelerin güç merkezleri olmuşlardır.
Dünyada zorunlu ve gönüllü göçlerle, ortaya çıkan şehirler, ülkelerin hem sorun hem de çözüm üreten yoğunluk alanlarıdır. Kültürel dengesizlik, işsizlik, altyapı hizmetlerinde aksama, çevre bozulması, gelir dağılımda eşitsizlik, sosyal çözülmeler, denetimsizlik ve kültürsüzleşme gibi sorunlar, her zaman şehirlerde ortaya çıkarlar. İnsanlar sorunlarla karşı karşıya gelmeden, bir şey de arayış içine girmedikleri için, şehirler aynı zamanda çözüm bulmaya, yenilik yapmaya da öncülük yaparlar.
Şehirlerin sorunları büyük olduğu gibi, finansal kaynakları ve entelektüel sermayeleri de büyüktür. Anadolu kültüründe, tüketen çevreden, üreten merkeze doğru, gitme özendirilir. Dünyada çevreler statik, merkezler dinamiktir. Çevreden merkeze emek ve hammadde, merkezden çevreye de hizmet ve ürün gider. Çevrede katma değerleri düşük, merkezde katma değerleri yüksek ürün ve hizmetler üretilir. Ülkelerin ekonomik ve kültürel canlılıkları, merkezlerinden kaynaklanır.
Tarih boyunca merkez şehirlerin ekonomileri, çevre şehirlerden daha güçlü ve daha büyük olmuştur. Ekonomi biliminin anayasası, arz ve talep yasası, ana yöntemi nimet külfet analizidir. Üretim ve tüketim, İbn Haldun’un Mukaddime’de vurguladığı gibi, arz ve talebe göre, artar ya da azalır. Şehirlerde her arz kendi talebini, her talep kendi arzını oluşturur. Merkez şehirler, büyüdükçe, yerel yönetimlerin görev ve sorumlulukları katlanarak artar.
Dünyada ülkeler şehirleriyle, şehirler de yerel yönetimleriyle tanınırlar. Şehirlerde ekonomik başarı, paylaşmasını ve ortaklık yapmasını bilen, kurum kuruluşlarından kaynaklanır. Şehirler ormanlara benzerler, nasıl ormanlar ağaçlardan oluşurlarsa, şehirler ilçelerden, ilçeler mahallelerden, mahalleler de evlerden oluşurlar. Şehirlerde evler arasında ağaçlar değil, ağaçlar arasında evler olmalıdır. Nasıl Central Park’sız bir New York düşünülemezse, Yıldız Park’sız da bir İstanbul düşünülemez.