"Yemek yemek üstüne ne düşünürsünüz bilmem
Ama kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı"
diyor Cemal Süreya.
Sizin için de öyle midir, bilmem ama ben bu konuda usta şairin yanındayım. Kahvaltı neşenin kendisidir adeta. Sabahın verdiği hoşluktan mıdır, güne yeni başlamanın heyecanından mı yoksa taze demlenmiş çayın huzur veren kokusundan mıdır nedir, yemek gibi değildir kahvaltı. Bir de kahvaltıyı İstanbul'un tarih kokan, asırlık bir çınar ağacının gölgesinde, şöyle deniz gören bir de hafif hafif esen rüzgârın kolları altındaki eski bir çay bahçesinde yapıyorsanız işte o zaman mutluluğun rengi bambaşka olur.
Ee var mı ki öyle bir yer derseniz, size İstanbul'un tam da yukarıda bahsettiğim tanıma uyan en güzide mekânından birazcık söz edeyim.
Tarihi Çınaraltı Çay Bahçesi. İstanbul'un belki de en otantik yerlerinden biri olan Çengelköy'ün tam göbeğinde. Kuzguncuk'u arakada bırakıp Beylerbeyi Sarayı'nı biraz geçince, Anadolu Hisarı'na varmadan. İstanbul'da, Boğaz'ı adeta bir ressamın naif fırça dokunuşlarıyla hayat bulmuş nadide bir resim gibi gören daha güzel bir yer yoktur herhalde. Arka fonda dalgaların neşeli sesi, önündeki eski balıkçı teknelerinin kıyıda aheste aheste salınışıyla bir olur bir şarkıya dönüşür sanki.
Derken en son belki de yirmi küsur yıl önce kullandığımız, artık demode bulduğumuz, her evin bardak rafında muhakkak bulunan eski su bardaklarına doldurulmuş tavşankanı çaylarla dolu tepsiler bir oraya bir buraya koşuşturup durur çevik ve atık garsonların elinde. Çay bahçesinin hemen girişindeki Tarihi Çengelköy Börekçisi'nden alınan enfes böreklerle bu tavşankanı çayın uyumu başka neyde vardır bilmem.
İstanbul'da olduğum yıllarda her fırsatta gittiğim bu tarih kokan çay bahçesi hala yerindedir. Hiç değişmeyen çehresi günden güne daha eskiyerek muazzam bir mekân olma ısrarından hiç vazgeçmez. Adıyla müsemma bu mekânın en güzel yanı kuşkusuz asırlık çınar ağacının kanatları altında bulunma şerefine nail olmasıdır. Böyle ihtişamlı çınar ağaçları bana hep huzur verir. Gövdesi kudretli, gölgesi şefkatli bu asırlık çınarın yaprakları göğe serilmiş yeşil bir örtüdür. Bu örtünün altında geçirilen her dakika ise ömre bedeldir.
Yalnız mekânın dışında değildir güzelliği. Kış aylarında çay bahçesinin kapalı kısmını tercih edecek olursanız kapısından içeri girdiğiniz anda geçmişe doğru bir yolculuk yaptığınızı hissedebilirsiniz. Hala duvarı ve tavanı ahşap olan bu kısımda duvardaki eski çerçeveler zaman tüneli gibidir. Baktıkça içinde kaybolur, birkaç on yıl geriye gider, biraz oralarda durur dinlenir, zamanı unutur insan. Derken tavşankanı çaylar tazelenir, an'a geri dönülür.
Velhasıl İstanbul'da bir pazar günü mutlulukla ilgisi olsun dediğiniz bir kahvaltı yapmak isterseniz Çengelköy'ün Tarihi Çınaraltı Çay Bahçesi'nin kapısını bir çalın derim.