Caydırıcı hukuk kuralları -1

“Özü çürüyen insan”, bugün dünyanın temel meselesi haline geldi. Hukuk mekanizması pas tutmak üzere. Fıkradaki gibi:

Abone Ol

Hakim sanığa sormuş: “Karakoldaki ifadende suçunu itiraf etmişsin, peki şimdi neden inkar ediyorsun? 

Sanık: O zaman avukatım yoktu. Şimdi suçsuz olduğuma ben bile inandım.

Türkiye’de gerçekten bir yargı düzenlemesi ve caydırıcı ceza sistemi şart oldu.
Terörist, katil, tecavüzcü, hırsız, uyuşturucu satıcısı gibi suçlular Türkiye’yi kendine cennet görmemeli.
Yaptığına yapacağına pişman olacağını bilmeli. 
Aksi resim bizlerde iyimserliği azaltır.
Suç oranları ve infial yaratıcı olayların sayısındaki artış derinleşen bir karamsarlık üretiyor. 
İnfial yaratan olaylar çaresizlik duygusunu yükseltiyor. Halkı infiale düşüren haberlerin ortak noktası kamuoyundaki karamsarlığı derinleştirmesi. Bunun önüne nasış geçilebilir?

Şimdi köşe başlarında “bize neler oluyor” sorusunu daha yüksek sesle sormaya başladılar. Meclis yasalarla Kamu Denetçileri aksayan parçaları değiştirerek yol almalı.


MHP Lideri Dr. Devlet Bahçeli, toplumsal şiddetin artışı karşısında manevi değerlerin güçlendirilmesine, "Sorumluluk duygusuyla harekete geçmek zorundayız" diyerek tepki verdi.


Hulusi Akar nedense tartışma zemini peşinde koşanlara göre haksızdı ve diyemezdi! "Eğitimin amacı ne? Eğitim bilgi değil arkadaşlar. Bilgi üniversitede oluyor, meslekte oluyor. Eğitimin amacı bir Allah korkusu, iki kuldan utanma. Eğer biz 4-12 yaş arasındaki çocuklarımıza Allah'tan korkmayı, kuldan utanmayı, vatan sevgisini ve millet sevgisini verirsek, başkaları için iyilik yapmayı öğretirsek ve diğer milli ve manevi değerlerimizi onlara yüklediğimiz takdirde onun üzerine bu çocuk nereye giderse gitsin, dünyanın her yerine gitsin bu çocuktan korkmayın. 
Aile içinde insan sevgisi aşılanmalı, ailede anne - baba sevgisini çocuklar yaşamalı.
Nihal Atsız’a ait olan "Allah düşüncesi, yurt ve millet sevgisi, ahlak duygusu ve aile bağları yıkıldıktan sonra geriye ne kalır? Her yabancı istilayı kabule hazır, hayvanlaşmış bir yığın." sözleri
Ortada.

Milleti ve toplumu ayakta tutan, şekillendiren, yönlendiren, bir arada tutan ortak değerleri yıpratan batı/batıcı anlayış var.
Çökmekteki batının yönlendirmeleri başarılı olursa bu topraklar erezyona uğrar yıpranır. Aile, Değerini yitirirse o toplumda sosyal buhran başlaması normaldir.
Size bir derleme yaptım:
İmam Şafii “Alim, ancak Allah'tan korkandır.” der… 

Hz. Ali “Allah’tan kork! Başkasından emin olursun.” der…

Hz. Ömer “İnsanlar için Allah’tan korkarak muamele et.” der…

Mevlana “Bir kötülük yaptıktan sonra pişmanlık hissetmek, Allah 'ın inayet ve muhabbetine mazhar olmanın delilidir.” der…

Yıldıray Çiçek Türkgün’de yazmış:
Duyarlılığı olan herkesin Türkiye’de çok büyük bir sosyal çürüme yaşandığına dair bir kaygısı var. Bunu sınırlandırılmış bir alana maalesef ki koyamıyoruz. Ailede, siyasette, okulda, sanatta, sporda, medyada, sağlıkta, ticarette, yargıda, bankada, tarımda, emlakta aklınıza gelebilecek her yerde bu kaygılı hali görmek mümkün...

Diyorki; “Bu sosyal çürümeden etkilenmiyorum yahut bu hale benim bir katkım yok” diyen birilerinin olduğunu düşünmüyorum. Herkes bu çürümeden etkileniyor ve bazı davranışlarıyla bu çürümeye katkı sağlıyor. Kimi bu çürüme haline %1, kimi %50, kimi %100 oranında katılıyor. Ama nihayetinde sen, ben, hepimiz bu sürecin bir ucundan tutuyoruz. 

Aile, eğitim ve hukuk üzerine konuştuk sayılır.

Ülkemizde zaten katile, teröriste, tecavüzcüye, vurguncuya asla af olmamalı. Affa muhatap olan kader mahkûmları. (iradesinin dışında, kazara- bilmeden suç işleyenler)

Yasa ve hukuk konusunda köklü kararlar alınmazsa toplumdaki bu gidişat yarınlarımızı çok zor durumda bırakacak.

Sistem baştan sona “ Suç işlemeye meyilli olan kim varsa caydırıcı cezalardan dolayı korkacak, suç işleyen her kimse de alacağı cezanın bedeli ödeyecek “ diye şekillenmeli!
Bunu başaracak güçteyiz…