Bulutların gittiğini gördüğümde, hep nereye gideceğini bilen biri gibi gelir, gitmesi gerektigi için gider ve nereye gideceğinin farkında olduğunu düşünürüm.Oysa ki giden insan olunca, bunu bir türlü anlayamayız, anlamlandırmayız değil mi ? Sitem ederiz, üzülürüz, bazen suçlarız. Oysa ki, insan buluttan daha bilinçli bir varlık. Gidiyorsa vardır bir sebebi, vardır yürüyecek yolu, vardır onu bekleyen menzili. Bulutu yaratan insanı da yaratmıştır.Buluta gitmesini öğreten, insana öğretmez olur mu hiç ?  

Gün batımı vakti, bulutlar da toplar heybesini, süzülmeye başlar kararlı bir edâ ile.   

Çok bâriz görürsünüz, bir yerden bir yere göç ettiğini. 

Bana sorarsanız, güneşin olmadigi yerde durmak istemezler.Anlamsiz gelir gökyüzü. 

O yüzden geceleri bulut göremeyiz, çünkü ışığını yansıyacağı güneş çoktan gitmiştir evine. 

Güneş ile anlamlıdır gökyüzünde var olmak, buluta göre. 

Aşkından hüzünlü olur bazen...Güneşin çok da kendini belli etmediği zamanlar, bulutun içini bir hüzün kaplar ve ağlamaya başlar. 

Onun aşkı ile ağlaması;  yer yüzüne yağan yağmur, hüzünlü bir can suyudur.  

Tane tane dökülür gözyaşları.Bazen kendisini anlayan bir gül yaprağına, bazen de; yağmurla beraber gönül toprağında serinlik hisseden bir insanın yüzüne düşer damlalar. 

Güneş nasıl ki, ışığı ile aydınlatıp sıcaklığı ile ısıtıyorsa arzı, yağmur da sinesinin aşkı ile süzülen yağmur damlalarıyla bir o kadar serinletiyor. 

Yaratanın rahmetini, tane tane taksim ediyor, âdeta. 

Aşk ile; aşkın kıymetini bilenlerin yüreğine, bir tas su verir gibi. 

Güneşin  ışığını yansıttığında, pamuk gibi yumuşacık görünür, bulutlar. Bağrında taşıdığı  su buharının ağırlığını  hissettirmez, mutluluktan. 

Onun rengine boyanmak ise, en sevdiği hâldir.  

Kimi zaman lacivert, kimi zaman beyaz, kimi zaman da pembedir bulutlar. 

Bazen de insan gider, bu kez bulutlar izler,  öylece sâkin. 

O da bakar; "nereye gidiyor bu insanlar, neyin kosturmacasındalar?" anlamaya calışır. 

Yürüdüğü yolu, konuştuğu sözü, düşündüğü fikri, gidişlerinde ki kalışı, kaldığında ki gidişlerini, anlamaya calışır. 

Dili olsa da konuşsa...Her hâliyle insanın bunca cırpınışındaki, geriye kalan azlığı anladığı âşikâr... "Bir insanın heybesi bu kadar mı bos olur?" deyişini duyar gibi oluyorum sanki. 

Ben bir bulut iken tonlarca suyu, yumuşacık çehremle sunuyorken bütün canlılara, aleme. İnsan, insan iken; özüyle, sözüyle, şükrü ve anlayışı ile gayretiyle ne kadar da umarsız. Yaşadıkları, yakaladıkları hız ile sanırsın ki hem dünya yı hem ukbâyı kazandılar, lakin hızları arttıkça, aldanışları da bir o kadar büyümeye devam ediyor der gibi, izliyor uzaktan. 

TKafkasS✨✍️