Geçen haftaki yazımda Saraçhaneyi anlatmıştım. Bu yazımda ise İstanbul`un en eski eserlerinden biri olan, GeçRoma ve Bizans devirlerinde şehrin su ihtiyacının karşılanmasına yardım etmiş ve bütün Osmanlı devri boyunca da Türk su şebekesinin bir parçası olarak bu hizmetini sürdürmüştür Bozdoğan Kemeri`ni anlatacağım.
Bozdoğan Kemeri, şehrin üçüncü ve dördüncü tepeleri olan Fatih ile Beyazıt arasındaki çukur sahada uzanıyor ve dışarıdan gelen suyun Beyazıt`taki başhavuza akmasını sağlıyordu.
Fetihten sonra şehrin su sıkıntısı içinde olduğunu gören Fâtih Sultan Mehmed`in acele bir su şebekesi ihya ettirdiği ve bu arada Bozdoğan Kemeri`nin de devreye girmiştir. Fâtih vakfiyelerinde sadece Kemer adı ile belirtilen eserin bugünkü adını ne zaman ve ne münasebetle aldığı henüz aydınlatılamamıştır.
Kemerin Türk devrinde aldığı Bozdoğan adının bu yıkılma ile ilgili olduğu ve Bozulgan Kemer adının zamanla Bozdoğan Kemeri şekline dönüştüğü söyleniyor.
Bazı kaynaklarda görülen ve Bozdoğan adının bir çeşit doğan kuşundan yahut bu adı taşıyan armut veya ona benzer gürzden gelmiş olduğu yolundaki görüşler, bu su kemeriyle aralarında ilgi kurulamadığından inandırıcı sayılmazlar. II. Bayezid ve Kanû nî Sultan Süleyman zamanlarında yapılan su tesislerinde de Bozdoğan Kemeri üzerinden yeni su yolları) geçirilmiştir. Kemerin Şehzade Camii yakınındaki kısmının, öteden beri sanıldığı gibi caminin Haliçtarafından görünümünü kapattığı için yıktırılmadığı artık anlaşılmıştır. Bu kısmın büyük bir depremde, muhtemelen ‘kıyâmet-i suğrâ’ denilen 1509 yılı depreminde yıkılmıştır.
Bu yıkılma sonunda Şehzadebaşı-Vefa bölgesinde bir süre su toplandığından bir gölcük meydana gelmiş ve buna ‘büyük batak’ denilmiştir. İlk Kırkçeşme sularının şehre getirilmesine yardımcı olan kemer Süleymaniye su yolu yapıldığında bu şebekeye hizmet etmiş ve bilhassa Sarây-ı Â mire`nin suyunun nakline yaramıştır.
Roma İmparatoru Hadrianus zamanında 123 yılına doğru İstanbul`da birtakım su tesislerinin yapıldığı bilinmekte, fakat Bozdoğan Kemeri`nin bunlarla ne derecede ilgili olduğu açık şekilde anlaşılmamaktadır. I. Konstantinos tarafından şehir 300`de yeniden kurulduktan sonra tesisler de yenilenmiştir. Genellikle kemerin Valens tarafından yaptırıldığı kabul edilir ve bu sebeple ‘Valens su kemeri’ adıyla da anılır. Belki Hadrianus tesislerinden de faydalanılarak 368-378 yılları arasında doğu tarafındaki ucuna, şimdiki İstanbul Ü niversitesi merkez binası bahçesinin olduğu yerde, praefectus (belediye başkanı) Clearchus tarafından ‘Nymphaeum majus’ veya ‘Mymphaeum maximum’ olarak adlandırılan büyük bir başhavuz ve çeşme binası yaptırılmıştır. Bozdoğan Kemeri`nin yapımında, bir ayaklanma denemesinden dolayı cezalandırılan Khalkedon (Kadıköy) şehrinin surlarının yıktırılması suretiyle elde edilen malzemeden faydalanıldığı iddia edilir.
Bu şebekenin genellikle sanıldığı gibi Belgrad orman bölgesinden değil batı tarafındaki sulardan beslenmektedir. Trakya`da Erken Bizans dönemine ait irili ufaklı birçok su kemeri kalıntısı bugün hâlâ görülebildiği gibi Türk devrinde de kullanılan Mazlum Kemer`in de üzerindeki işaretlerden ve yapı tekniğinden bir GeçRoma-Erken Bizans eseri olduğu anlaşılmaktadır. Bu su yolları ve herhalde kemer de 758`den sonra V. Konstantinos tarafından çok sayıda işçi toplanarak tamir ettirilmiştir. Bozdoğan Kemeri Bizans devrinde başka tamirler görmekle beraber bunların ne derecede oldukları bilinmemekte, yalnız II. Basileios tarafından 1019`da yaptırılan bir bölüm tanınmaktadır.
Bizans`ın son yıllarında kemerin etrafındaki bağ ve bahçelerin sulanmasına yardımcı olduğu, 1403`te İstanbul`dan geçen İspanyol elçisi Don Ruy Gonzá les de Clavijo`nun seyahatnâmesinde yazar.
Bozdoğan Kemeri`nin doğu bölümü Sultan II. Mustafa tarafından 1697-98 de tamir ettirilmiş ve bu münasebetle, tarih beyti, ‘Şâd-âb kılıp âlemi izzile Sultan Mustafâ / Bâlâ-yı tâk-ı serbülend mâü`l-hayâta nâvedan’ olan beş satırlık bir kitâbe kuzey cephesinde 45. pâyenin yüzüne konulmuştur. Bundan sonra da zaman zaman ufak tamirlerin yapıldığı bilinmektedir. 23 Ağustos 1908`de İstanbul`un bu bölgesini mahveden büyük yangının sabahında çevredeki bütün cami ve mescidler yandığından ezanın kemerin üstünden okunduğu o günleri yaşayanlar tarafından söylenmektedir. II. Dünya Savaşı`ndan önceki yıllarda İstanbul`un nâzım planını hazırlayan H. Prost, şehri Galata-Beyoğlu`na bağlayan ana caddenin (Atatürk Bulvarı), Bozdoğan Kemeri`nin heybetini belirtecek şekilde onun altından geçirilmesine özen göstermiştir.
Bugünkü haliyle Bozdoğan Kemeri tamam olmayıp her iki ucundan ve doğudaki bölümünün içinden bazı parçaları eksiktir. Fatih tarafındaki ucundan 50 metrelik bir parçasının yakın tarihlerde eksildiği bilinmektedir.

YORUMLAR