Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Fatma Tuncer
Fatma Tuncer

Biz çocuklarımızın efendileri değiliz

Türkçede “ata” kelimesinin karşılığı olarak kullanılan baba gücü ve güveni temsil eder. Çocuğun yaslandığı duvar, hayallerini taşıyan kanatlarıdır baba. Koruyan, kollayan, koşulsuz seven bir güç, bir değerdir.  Ancak babanın bu vasıflara sahip olabilmesi için kalbinin cömert olması ve çocuğun haklarına saygı göstermesi gerekir. Eğer baba hakkaniyet bilincine sahip değilse sahip olduğu gücü baskıya dönüştürecek çocuğu kendi hayallerine ve beklentilerine kurban edecektir. 

Bugün ebeveynlerle çocuklar arasında sağlıklı bağların kurulması için “anne baba eğitimi” adı altında pek çok çalışmalar yapılıyor, yazılı ve görsel kaynaklar sunuluyor ancak bu imkânlar baskı ve zorbalığı güç zanneden ebeveynlerin ilgisini çekmiyor. Onlar manevi ve bilimsel kaynaklar yerine cehaletten beslenen hurafeleri seçiyor ve çocukları hizmetlerine verilmiş köleler olarak görüyorlar.

İslam kültüründe anne baba muhteremdir ve haklarına titizlikle riayet edilir ve aynı şekilde çocukların da onlar üzerinde hakları vardır. Fakat her nedense bu pek dile getirilmez. Çocukların ebeveynleri üzerindeki haklarının perdenin arkasına itilmesi onlarla ilişkilerimizin dengesini bozuyor ve ifrat ve tefrit arasında gidip geliyoruz.  Bir taraftan çocuk merkezli bir yaklaşımdan söz ediyoruz diğer taraftan çocuk gelinlerin, başlık parası kurbanlarının ve istediği kişi ile evliliğine karşı çıkılan ve intiharı seçen gençlerin durumunu kritik ediyor ve işlerin neden bu kadar karmaşık hale geldiğini anlamaya çalışıyoruz. 

“Çocuklar sizin aracılığınızla geldiler ama sizden gelmediler ve sizinle birlikte olsalar da sizin değiller” der Halil Cibran ve çocukların iradi özgürlüğüne, haklarına vurgu yapar. Çocuklarımızı hayata hazırlamakla memur kılındık ve görevimizin dışına çıkamayız. Biz çocuklarımızın gönüllü hizmetkârlarıyız, eğitmenleriyiz, rol modelleriyiz, sahibi ve efendileri değil… Biz onlara yön gösterir, tavsiyelerde bulunur ve tehlikelere karşı uyarırız ancak tercih haklarının ve gelecekle ilgili hayallerinin olduğunu bilir ve saygı gösteririz.

Çocuklar maddi ve manevi mirasçılarımız ve elbette onların hayatları ile ilgili alacakları kararlarda destekçisi olacağız ancak bunu zorbalıkla, baskı ve şiddet ile değil sevgi ile yapabiliriz. Benim için çok değerlisin ve zarar görmenden endişe ediyorum, şu husustaki kararlarını gözden geçirmelisin diyebiliriz ama elimizdeki sopayı başına indirerek onun sevgi ile büyüttüğü hayallerinin üzerine kezzap dökemeyiz. Baştaki ifademi tekrar ediyorum biz çocuklarımızın efendileri değiliz fakat onlar geleceğin efendileri olacaklar ve mirasımızı onurla taşıyacaklar. Biz onların destekçileri, gönüllü hizmetkârları, yön göstericileri ve yardımcılarıyız bunun ötesine geçemeyiz, geçmemeliyiz.  Rabbimiz çocuklarımızın ihtiyacı olan merhameti bize bahşetti ve onların sadece servetimizde değil sevgimizde ve merhametimizde de hakları var. Hak sahiplerine hakları olan şeyi iade etmek zorundayız.

Hatırlayacağınız üzere geçtiğimiz hafta Muş’un bir köyünde iki genç evlilikleri için aldıkları kararda baba engeline takılınca intihar edip dünyadan ayrıldılar. İntihar elbette tasvip ettiğimiz bir şey değil ve kendilerini sabrın tüm alternatiflere kapatıp geride dramatik bir hikâye bırakan gençlerin bu kararını hiçbir şekilde onaylayamayız.  Ancak bilgiye ulaşımın bu kadar hızlı olduğu bir çağda çocukların dünyasını tanımaktan uzak kalan ve onların hayallerini yok sayıp,  taleplerini ayaklar altına alan babaların vicdanlarda sorgulanması gerektiğini düşünüyoruz.  Sevgi ve merhametten yoksun olan kişilerin baba kavramına yüklenen anlamı kavramaya ve icra etmeye ihtiyaçları var, bunun farkına varmaları gerekir.

Çocuklarımız bizim kucağımıza doğdular fakat bize ait değiller, onlar hayatın çocukları ve temel değerleri dikkate alarak istedikleri mesleği, istedikleri arkadaşı, istedikleri eşi seçme hakkına sahipler. Bizim görevimiz onlara iyiliği tavsiye etmek ve hayallerini gerçekleştirmeleri noktasında katkı sağlamak olmalıdır.

Anne baba çocuğu koruyan ve kollayan iki kanattır ve elbette doğabilecek riskleri dikkate alıp düşüncelerini paylaşabilirler ancak bunun için doğru bir üslup seçmeli ve doğru bir yaklaşım sergilemelidirler.  Hele hele evlilik gibi önemli kararlarında tepkisel yaklaşmamalı, onların duygularını anlamalı,  hayallerini ve seçimlerini desteklemeli,  bunun ötesine geçememelidirler. Hangi gerekçe ile karşı çıkarsınız ki! Güvenmediğinizden mi? Kendi beklentileriniz galip geldiğinden mi? Onları hizmetinize verilmiş köleler olarak gördüğünüzden mi?

Yeni dünyadan ve yeni kavramlardan bahsedildiği bir dönemde birbirini seven iki genç babanın engeline takılıyor ve intihar edip hayata veda ediyorlar. İntihar elbette bir başkaldırı, bir tepki, çaresizlik ve geride kalanlara bırakılmış bir mesaj,  inanç ve değerlerimizle uyuşmayan bir gidiş fakat artık gidenlere bunu anlatma şansımız yok. Ancak gençleri bu duruma sürükleyen anlayışla hesaplaşabilir ve bu anlayışı yıkarak yerine merhameti inşa edebiliriz.

İki dağın arasında sıkışan ve yaşadıkları ruhsal bunalımı paylaşabilecek kimseyi bulamayan gençlerin sesini hayattayken duyamadığımız için üzgünüz ve onlar için artık hiçbir şey yapamayız. Ancak geride kalanlar için yapılabilecek şeyler var,  buraya odaklanmalı ve cehaletten beslenen tabuları, putlaştırılan anlayışları ve Sümen altı edilen hakları gündemde tutup çocuklarımızla ilişkilerimizin merkezine merhameti yerleştirebiliriz. Bu vakitten sonra hepimiz bunun için çalışmalıyız.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

SON HABERLER

ÖNE ÇIKANLAR