Bir gönül onarmak miydi, Kabe'yi yapmak.
Bir gönülü yıkmak, Kabe'yi yıkmak miydi ?
Bir tuğla koymak istedin Kabe duvarına.
Çöl rüzgarlarinin esintisiydi gelişin.
Bir kararlilik vardı siyahi bakişinda.
İncinmek ve incitmek istemiyordu yüreğin.
Peygamber iklimiydi, mevsimlerden bahar.
Onun taşıdığı güzellikleri taşıyan bir evlat mıydın ?
Sevgisini tattı lakin, özlemini, acısını yüreğinde tasidi.
Vuslati bir başka bahara idi, yavrucagi ile.
Abdullah idi hatırlattığın,
Özlem kokulu bir evlattin,
En Sevgiliye...
Menzile varmakti niyetin.
Denizde bir inciydi miydi aradığın?
Dağlardan çiçekler toplayip,
Bir demetle, huzura varmak miydi muradın?
Yoldaki yolcuya, yoldaşlık miydi gayretin?
Ah! Öyleyse mübarek ola...
Çöldeki susuza, su gibiydi sözlerin.
Neydi bütün bu suallerin girdabı, hikmeti, cevabı ?
Bir çöldeki manevi esintiydi gelişin.
Dostlarınin rayihasindan derledigin, hoş kokulu bir demetti armagan ettiğin.
En sevgiliye giden yolda, güzel bir niyetle, burdayım deyişin.
Oysa bilmek, bulmak kolay mıydı ?
Bunca sualin, hikmetini.
Düşündüm evvela,
İzledim, dinledim,
O derin sessizliği...
Hepsi; saf, temiz bir suyun berrakligina variyordu,
Dingin ve sakin.
Denizdeki gemiler bile duruyorken,
Ben gidiyordum bu kez...
Oysa gitmesi gereken ben değilim
Gemiler, diyordum.
Geri dönmek istiyordum,
Kolay olmuyordu lakin.
Hava sakin ve dingin,
Uçuşan kuşlarla dolu gökyüzü.
Nasıl bir bilmecenin içindeydim?
Rüzgarın telaşını hissediyor gibiydim,
Bir kitabin uçuşan sayfalarında.
Kaçıncı sayfada kalmıştım?
Onun telaşı vardı, en son.
Kaçsayfa vardı, ömür kitabının nihayetine ?
Telaşım ondandi belki,
Yola çıkmadan, o sayfalari,
Bu güzel havada okuyabilmek için.