Günümüzün insanı parçalarını toparlayamayan yapboz gibi. Yapbozun her bir parçasını bölüp, kendini de bir kenara bırakıp bütünü tamamlamakta zorlanıyor. Nefis, ego, ruhun halleri, eğitim, iş, aile, ilişkiler, hayaller dâhil tüm yapıp etme çabalarımız bu yapbozun birer parçası.
İçsel ve dışsal bitmeyen bir yolculuk halindeyiz. İç dünyamıza giden yolları çoğu zaman kendimiz kapatıyor, içimizin sırlarını dışarıda arıyoruz. Dış dünya ile ilgili planlar, programlar, yapılacaklar listesi bitmiyor. Evdeki hesap çarşıya uymadığı vakit, suçlayacağımız birileri hazır ve yapbozun parçaları hemen yer değiştiriyor. Bütünlük sağlanamıyor. Yolda tek başına yürüyor gibi görünsek de insan olarak bütünsel bir dengenin parçasıyız. Davranışlarımızın sorumluluğunu taşımak zorundayız. İnsanlığın da tek bir insanın tepkilerini verdiği düşünüldüğünde teki küçümsememek gerekiyor. Çekirdeğini insanın oluşturduğu toplumlar da depresyona giriyor, kontrolünü kaybediyor. Toplumsal psikozun bedeli olarak da yıkıcı savaşlar, katliamlara şahitlik ediyoruz. Kendimizi aramak, kendimizi bulmak, kendimizi bilmek bütüne karşı sorumluluğumuz ve hayati önem taşıyor.
Heraklitos her şey akar derken, tabiatın dengesini bozan güç savaşlarını kastetmiyor. Dünyadaki her şey dönüşüp, değişiyor, sabit olamaz. Hayattaki çatışmalar aslında akan suya set çekmek, dengeleme çabasının tezahürüdür.
Bir takvim yılını geride bırakıyoruz. Bir yıl içinde ülkemizin de parçası olduğu dünyada deprem, tsunami, yanardağ patlamaları gibi doğal afetler neticesinde milyonlarca insan evinden oldu, binlercesi hayatını kaybetti, kayboldu. Bir de insan eli ile çıkarılan yapay afetler var.
Jung’ a göre, “İnsan var oldukça gölgesi de olacaktır, olmalıdır da. Çünkü ışık varsa gölge vardır. Burada bize düşen karanlıkla bütünleşmektir. Onu yok saymak faydasız aksine tehlikelidir.” Bastırılan her şey büyüyor, toplumsal ayaklanmalar, salgınlar, savaşlarda verilen tepkilerde gölgenin izleri görünür oluyor. Yıl biterken bitmek bilmeyen Gazze soykırımında, haddini bilmez bir dinsel, mezhepsel ayrımcılık, katliamda gölge işbaşı yapıyor. İnsanın karanlığı ile yüzleşmesi, Yung’a göre “bütünleşmesi” toplum ve dünyaya uyumu getirecektir.
Bir takvim yılını kapatırken envarterlerimizi çıkarmak, öz muhasebimizi yapmak çok kıymetli. Kişisel kumbaramıza neler ekledik, neleri israf ettik. Sağlıklı ilişkiler yürütmek, huzurlu yaşamak gölgelerimizin karanlığından kurtulmakla mümkün. Gölgemiz kıskançlık, haset, şehvet, tembellik, açgözlülük, şiddet eğilimi gibi kötüye dair karanlıklardan ibaret değildir. Gölge ile bastırılan içgüdüler, iyilikler, yetenekler de yüzleşmeyi ve parlatılmayı bekler.
Bu yıl ülkemizde 11 şehrimizi yıkan deprem felaketi ile başladı. Orman yangınları, seller, şehit haberleri ile devam etti. Öte yandan dünyayı kasıp kavuran doğal afetler, Ukrayna Savaşı, Gazze katliamı da parçası olduğumuz bütünün bizi sarsan olaylarıydı. Bireysel hayatlarda kim bilir evlilikler, bebek sahibi olmak, işe girmek, çok istediği eve belki arabaya sahip olmak gibi güzellikler de yaşandı. Zıtları içinde barındıran hayatta insan “imtihanlarda” ve herkes payına düşeni yaşıyor. Bizi diğerlerinden ayıran özellik inançlarımız, gölgeyi ehlileştirme seviyemize bağlı olarak hadiselere verdiğimiz tepkiler. Bireysel olarak yaşamdan ne kadar doyum, haz alırsak alalım “insan” olarak unutmamak gerekir ki: 2023 yılı insanlığın büyük acılara şahitlik ettiği bir yıl olarak tarihte yerini aldı.
Jung’un meşhur kitabı adı ile de mesaj verir: “Dışa bakan rüya görür, içe bakan uyanır”
Hiç kullanılmamış bir yıla girerken, kendi gölgelerimiz ile bütünleşip, sürekli dış dünyaya yansıttığımız eleştirilerimizi gözden geçirmeye ne dersiniz?

YORUMLAR