Ali Küçükaydın ile ilk defa telefonda tanışmıştık. Recep İncecik`in sahibi, benim de yazı işlerinde bulunduğum Ekonomi Politika dergimizin 15 Ocak 2014 tarihli ilk sayısına hazırladığım 'Kamu Reformu Nihayet' başlıklı özel dosyadan dolayı görüşlerini aldım. O sıralarda çok konuşulan Kamu Reformu Yasa Tasarısı komisyonunda yirmi beş yıllık kaymakam ve Vali Yardımcılığı tecrübesiyle katkı sağlayan Adana Milletvekiliydi. İlk defa Türkocağı İstanbul Şubesi`nin Çemberlitaş`taki çay bahçesinde 2005 yılı içerisinde bir araya geldik.
Nazik, nezih, saygılı, seviyeli, bir milletvekili olarak tevazu sahibi ve güven veren bir insandı. Tanıdığımız siyasetçilerin aksine dikkatli bir dinleyiciydi. İçtiğimiz çaylarla birlikte konuştuğumuz birçok konuda alt perdeden ve ikna edici ses tonuyla konuştuğu meselelere hâkim olduğu anlaşılıyordu. Onu dinledikçe meclisimizin çok kaliteli şahsiyetlere sahip olduğunu düşünerek içten içe seviniyordum.
'Bir Kaymakamın Serencamı: DÜ N' isimli henüz yayınlanmayan kitabı ile daha önce yayınlanan 'Son Yörükten Yolda Kalan İzler'(Hatıra) ve 'GöçYolu Konakları' (Şiir) kitaplarını yazabilecek bir üslup seviyesine ulaşmış olabileceğini başlarda tasavvur etmemiştim.
Kaymakamın Serencamı: DÜ N' eseri Ali Küçükaydın`ın Kaymakam Vekilliği, Kaymakamlık ve Vali Yardımcılığı yaptığı çeyrek asırlık dönemi ve bu dönemden onda kalan izleri öğretici, düşündürücü, güldürücü, irdeleyici, hicvedici, ibret verici ve bazen de hüzün verici bir biçimde anlatıyor. Bu kitap üzerine çok çalıştım. Daha doğrusu Ali Bey kitabın edisyon kısmını bana emanet etti.
yıllarda 'Ben Kaymakam Olacağım' diyen bir çocuğun Adana Valiliğinde Kaymakam Adaylığı (Maiyet Memurluğu) ile başlayan hikâyesi Kayseri Sarıoğlan Kaymakam Vekilliği Sivas-Kangal Kaymakamlığı Gümüşhane İl Hukuk İşleri Müdürlüğü Niğde-Çamardı, Ordu-Aybastı, Bursa-Orhaneli ve Mersin-Erdemli kaymakamlıkları Diyarbakır Vali Yardımcılığı sadece bir gün süren Sinop-Gerze Kaymakamlığı ile devamında Bursa-Orhangazi Kaymakamlığı ve devamında Manisa ile Gaziantep Vali Yardımcılıklarıyla sonlanıyor.
Ali Küçükaydın`ın mülki idare yıllarını kapsayan hatıralarından başta mülki idareciler ve siyasetçiler olmak üzere herkes kendine düşen faydayı sağlayacaktır. O Aybastı`da Kaymakam, Necati ÇETİNKAYA da Ordu`da Vali iken uygulamaya koydukları kahvehanelerde kütüphane projesi benim de yetişmeme katkı sağladı. Yaşım tutmadığı için kahvehaneye giremiyordum ama aynı yerin okuma köşelerine girebiliyordum. Bu vesileyle birçok kahvehanede birçok kitap hakkında ve bazılarını da okuyarak bilgi sahibi olmuştum.
Bu kitabın 'Ben Kaymakam Olacağım' bölümünü lise son sınıfa giden oğlumdan dikkatlice okumasını istedim. Oğlum okuduktan sonra 'ne anladığını soracağımı' söyledi. Ona 'Hayır. Sana başka bir şey söyleyeceğim' dedim. Ve devam ettim: '1955`lerde bir çocuğun ben kaymakam olacağım` düşüncesi ve devamında kaymakam oluşu, senin rahat yaşayışının temel nedenidir' dedim. Oğlumun kafası karıştı ve şaşkınlıkla ' nasıl?' dedi. Anlattım ona: 'O kaymakam ya da onun gibi olanlardan birisi benim ilçeme geldi. Gerektiğinde dozerin üzerine çıkarak yolu açtı. Büyük mücadele ve meşakkatlerle okul açtı. Ben onun açtığı yoldan gidip-gelerek yine onun açtığı okullarda okuduk. Sonra üniversite ve size bu rahatlığı sağlayan statüyü elde edişim. Hepsi ama hepsi 1955`lerde bir çocuğun Ben Kaymakam Olacağım` kararlılığının sonucudur' dedim. Bana göre Ali KÜ ÇÜ KAYDIN`ın eserinden almamız gereken mesaj budur.
'Bir Kaymakamın Serencamı: DÜ N' 'Son Yörükten Yolda Kalan İzler' in devamı niteliğindedir. Yörüğün bir anlamı da 'yürüyen Türk' olduğuna göre Ali Küçükaydın`ın yazarlık yürüyüşünün de devam edeceğini biliyorum. Bundan sonra siyaset yılları ve siyaset sonrası yıllar ve daha başka eserleri de yazacağını umuyorum.
'Bir Kaymakamın Serencamı: DÜ N' aynı zamanda Türkiye`nin son elli yılının serencamına tanıklık etmektedir. Eserde bir kaymakamın mülki idaredeki tecrübelerini okurken, diğer taraftan Türkiye`deki toplumsal, siyasal, ekonomik, çevresel, kültürel vb; değişme ve gelişmeleri de izlemekteyiz.
Ali Küçükaydın, şiirleri ve nesir kitaplarıyla bir devri anlamamızı sağlarken, Türk dilinin zenginliğini ortaya koymakta ve Türk edebiyatına özgün eserler kazandırmaktadır.