Avrupa insanının, Amerika(lar) insanlarının kutlu değerleri eğlenti psikolojisine malzeme yapabilmeleri onları anlamamıza yarar yaramasına da, bizim bu gayretimiz bir ‘gönül suçu’nu hoş görmemiz anlamına gelmeyecektir.
‘Gönül suçu’ kendi şiirimizden yazıya aldığımız bir deyiştir. Çocuğun Miracı`nda yer alan ‘Emsin Zamanı insan Süngeri’ adlı şiirdeki bir mısradan yola çıkmamız gerekiyor bu anda
Gönül suçunda zaman aşımı olmaz.
Kusur, kabahat ve en sonu günahta insanın kendi kendisine müsamahalı olması vahim bir telâkkidir. Kendine hayranlığın sinsî bir belirtisi. Şeytanı birdenbire karşısında görmekten korkan insanoğlu, asıl mekanizmaya dikkat etmeli, değil midir? Nedir? Nefs, Şeytanın insana, eşref-i mahlû kat olarak Kur`ân-ı hakimde tavsif olunan insana nüfuz noktası, daha doğrusu nüfuz alanıdır. Tanrı ile aramızı bozmaya kararlı Şeytan, nefsin iştahını kollar.Kur`ân`ın haber verdiği, Peygamberin o haberi alırken kendinde yaşadığı öz, başka insanların özü nasıl hayata geçireceğinin ilk örneği olmuştur.O gün ilk örnekti, İslâm medeniyetinin kuruluşu yüzyıllarında ilk örnekti, günümüzde ilk örnektir, gelecekte de ilk örnek olarak kalacaktır.Kıyametten sonraki safhada da bu ‘ilk örnekliği’ hatırlanacaktır. Dünya tarihinden bu sayfayı hatırlayacağız.
Peygamberin insanlık içindeki önemi bu kadar açık ve anlaşılır olduğu halde, herkesin ayrı ayrı bir ihmali de eksik olmaz. Bu da bir dünya hayatı gerçeğidir. Kendimizi kolay affetme zaafımız var. Bu çok tehlikeli bir noktadır. Bir sınır geçilirse, Müslüman, farkında olmadan hiçde arzu edilir olmayan bir hâle düşebilir.
Bilindiği gibi, Hıristiyanlıkta günahları af zaafı kurumlaşmıştır. Rahip, Kilise üyesi Hıristiyanın günahını affetme yetkisine haizdir. Bu bir güya yetkidir. Rahip bu yetkiyi Papadan aldığını, onun izni ile kullandığını ilân eder. Papalık da kendini Tanrı`ya atfediyor!..
Bu bir cüretkârlık değil midir? Peygamberlik vakıasına bir sadakatsizlik değil midir? Hıristiyanlıkta ‘peygamber’ tarihî bir açıklıkla bellidir ki sadık kalınmamış bir olgudur. Yerel Yahudilik ile işgalci Roma`nın ortak tehlike gördükleri Hz.İsâ karşısında uzlaşmaları sonucu giriştikleri bir kasıttan doğmuştur. O gün bu gün öyle de geliyor.
Batı toplumlarında kutsal değerlerin karikatürize edilmesi ayrıca gözden geçirilmesi gereken bir durumdur. Biz de yok mu, var. Ama karikatür sadece Batıda doğmuş bir eleştiri tarzıdır. Bizde şiirle olur, kıssa ve fıkralaşma şeklinde olur. Nasreddin Hoca örneğini anmamıza gerek bile yok. Fakat bizde hiçbir zaman Peygamberler eleştirilmez.Eleştirilmemiştir.Alay konusu edilmemiştir.İnsanımız kendisini Mutlak Hakikat karşısında sigaya çeker. Sınırı geçmez. Bektaşî anekdot ve fıkralarında ancak sınır geçilir.
Avrupa`da, Amerika`da, İsa Peygambere insanın bakışı doğal olmuyor. Baştan doğallık zedelenmiştir.Kaydırılmış, yeni bir sapma yaşanmıştır.Esasen hahamların İmran Ailesi ile başı hoş değildir. Bu aileden gelen elçilerin, düzenlerini eleştirmesine tahammül edemiyorlardı. Hz.Zekeriya, Hz.Yahya, Hz.İsâ, Hz. Meryem…
Daha İsâ`nın doğumundan başlayarak o toplum fena halde zorlanıyordu. Baba arada fazla hale gelmişse, Allah büyük bir ders vermiş ve ‘babasız’, ‘olma’, ‘anneli’, doğma mû cizesine insanlar tanık olmuşlardır. Hikmete muhatap oldular.
Hz. İsâ`yı düşmanlıkla karşılayan güçlerin bir psikanalizine girişilebilir. Uzmanlık işi ve gerekli.
Hoşgörü, Hıristiyanlığın çıkışında eksiktir. Bazıları kendi kapıldıkları sapma felsefelerle toplumu yanıltıyorlar.
İsâ aleyhhiselâmı -olduğu gibi- görenler de vardır aralarında. Onların varlığına Kutsal Kitap işaret etmektedir. Kitab-ı Mukaddes`in acz halinde olduğu bir husustur bu. ‘Baba-oğul’ ikilemini icad edenlerin 2000 yıldır ettiği baskı Hıristiyanları boğuyor. Besbelli, Batı peygambersizdir.Batı, Hz. Muhammed gerçeğinden elbette habersiz değil fakat iletişimi elinden alınmış bir kere. Çok defa, insanların dogmalar karşısında nasıl da çaresiz, çözümsüz kaldıklarını görürüz. Fakat unutulmasın ki Batı`da hıristiyanken, İslâm`ı kucaklamış yeni Müslümanlar var. Öz Avrupalı. Her ülkede vardırlar.Onların varlığını öğrenelim. Dün, Almanya`da uzun yıllar kalmış bir vatandaşımız 70 milyonluk ülkedeki Alman Müslümanların 5 milyon kadar olduğunu söyledi.
 

YORUMLAR