Bir gün kâfirler, Bilâl-i Habeşi hazretlerini, çıplak hâlde yalnız don ile, kızgın kumların üstüne yatırmışlar. Karnına da gaz tenekesi gibi bir taş koymuşlar, ayaklarına da kalın bir ip bağlamışlar. Çocuklar, onu araba gibi çekiyorlar. Sivri ve keskin kumlar, çıplak vücudunu bıçak gibi kesiyor. Onlar çekerken, o da hep 'Ehad! Ehad!' dermiş.
Yani 'Allah bir! Allah bir!' dermiş. O sırada oradan Peygamber Efendimiz geçiyor. Bilâl-i Habeşî hazretlerinin vücudu kanlar içinde. O hâlde görünce Peygamber aleyhisselâmın yüreği sızlıyor ve yanına gidip buyuruyor ki:
'Yâ Bilâl! Sabret! Allah demen, seni kurtarır!!
  Biraz sonra mescide varıyor. Az sonra aynı yerden Hazret-i Ebû Bekir de geçiyor. Bilâl-i Habeşî hazretlerini öyle kanlar içinde, çocukların çektiğini görünce çok üzülüyor. Hemen Bilâl-i Habeşî hazretlerinin kâfir olan efendisine gidiyor. Ona şu teklifte bulunuyor:
- Yahu sen ne aptal adamsın. Bu köleni sıcak kumların üstünde süründürüp niçin böyle eziyet çektiriyorsun? Hem bu gidişle yarın, öbür gün, ölür bu adam. O ölünce, senin eline ne geçecek, hiç! İyisi mi, sen şimdi bunu bana sat, hem para da kazanırsın!
Adam kabul etmiyor. Israr edince de, normal köle fiyatının 10 mislini istiyor. Hazret-i Ebû Bekir 'Tamam, kabul ediyorum!' deyip, istediği sayıda altınları getirtiyor evden. Zira kendisi çok zengin bir tüccardı. Altınları verip Bilâl-i Habeşî yi alıyor, doğru evine götürüyor. Hamamda yıkatıyor. Bir de yeni çamaşır, yeni elbise giydirip, azad ediyor.
Bilâl-i Habeşî de sevinçiçinde doğru Mescid-i Nebevî `ye gidiyor. Peygamber Efendimiz, üzüntülü otururken bir de bakıyor ki, karşıdan Bilal geliyor, tertemiz ve neşeli. Çok sevinip sormuşlar: 
- Ne oldu ya Bilal, anlat!..
- Yâ Resû lallah, oradan hazret-i Ebû Bekir geçerken beni öyle gördü, acıyıp satın aldı ve âzâd etti.
Peygamber Efendimiz çok sevinip 'Ebû Bekir atî kun minen nâr!' buyuruyor. Yani 'Ebû Bekir, Cehennemden azad olmuştur.'