Bir neslin diline pelesenk olan Arif Nihat Asya’nın yazıp Yıldırım Gürses’in bestelediği Fetih Marşı, Dombra’nın bestecisi Arslanbek Sultanbekov’in yorumuyla yeniden gündeme geldi. Şiir en çok “Fatih’in İstanbul’u fethettiği yaştasın” dizesiyle akıllarda yer etmişti. Aynı zamanda bu sözlere muhatap kalarak büyüyen neslin özgüven eksikliği ve yetersizlik hisleriyle boğuşmasına da sebep olmuş, bir anlamda bu gençleri travmatize etmişti. Yirmili yaşlarına gelip de bir imparatorluğu devirmek şöyle dursun, üniversite sınavını kazanamamak bir zamanlar pek çok öğrencinin ortak endişesiydi. Öyle ki, adı konmamış bir huzursuzlukla o yaşa hiç gelmemiş olmak tercih edilebilirdi. Z kuşağının artık böyle dertleri olduğu söylenemez. Ancak onlardan beklenen de gemileri karadan yürütmek kadar zor. Üniversite ve lise giriş sınavlarının tercih dönemine gelmişken, çocuklara ve gençlere ulaşılabilir hedefler göstermenin önemine değinmek gerek. Gerçekçi olmayan hedefler koymak, hayallerin sınırlarını zorlamak mıdır, yoksa hüsranın başlangıcı mı?
Hedefler, bizi ileriye taşıyan ve motivasyonumuzu artıran önemli bir araçtır. İnsanoğluna gelişimin anahtarını sunar. Hedefleri belirlerken fazla idealist bir yaklaşım benimsemek ise, bazı riskler ve dezavantajlarla birlikte gelir. Gerçekçi olmayan hedeflerle hayallerin peşinden gitmek bazılarına göre ilham verici olabilir. Ancak bu ulaşılmaz hedefler aynı zamanda motivasyonu ve özgüveni de azaltmaktadır. Amerikan Psikoloji Derneği tarafından yayınlanan bir araştırmaya göre, gerçekçi olmayan yüksek beklentiler kişilerin akademik başarılarını etkilemekte ve performanslarını düşürmektedir.
Anne-babaların çocuklarına karşı korumacı olmaları ve hayatlarına bir yön vermek istemeleri doğaldır. Onlar için büyük idealleri ve beklentileri vardır. Çocuklarının da bu beklentilere uygun yaşamasını isterler. "İstediğiniz Çocuğu Değil, Sahip Olduğunuz Çocuğu Yetiştirin" kitabının yazarı Nancy Rose, ebeveynlerinin başarı anlayışına uygun yaşayamamış çocukların hiçbir zaman kendilerini yeterince “iyi” hissetmediklerini belirtir. Anne-babalarının akademik kariyer veya iş hayatıyla ilgili gerçekçi olmayan beklentileri bu kişilerde stres, kaygı ve yetersizlik hissine sebep olmaktadır. Yaşanılan bu yetersizlik korkusuna ise psikoloji biliminde atelofobi denmektedir. Atelofobisi olan insanlar başarısızlıklar karşısında kendilerini çok sert bir şekilde yargılar. Zira bu kişilere çocukluk yıllarından itibaren mükemmel olmaları ve yeteneklerinin ötesinde işler başarmaları gerekliliği öğretilmiştir.
Bilişsel psikoloji uzmanı yazar Guy Claxton, eğitimcilerin öğrenciler hakkında da ulaşılabilir beklentiler içerisinde olmalarının önemini vurgulamaktadır. Onlara hayalî hedefler göstermek yerine, gerçek hayattan olumlu rol modellerle tanıştırmak daha büyük bir destek ve farkındalık sağlamaktadır. Başarısızlıklardan korkmak değil, onları birer sıçrama tahtası olarak kabul etmek ve her birini büyümeye katkı sağlayacak değerli tecrübeler olarak görmek gerekir. Gençlerin zorluklarla doğrudan mücadele etmelerini sağlamak sağlıklı bir karakter geliştirmelerine imkân tanır. Ulaşılabilir hedefler belirlemek ise başarı duygusunu, dayanıklılığı ve motivasyonu artırmaktadır. Bu sebeple peşinden koşulacak hayaller ile ayakları yere basan hedefler arasında bir denge kurmak çok önemlidir.
Sonuç olarak, gençlerin hayallerinin sınırlarını zorlamak önemlidir, ancak onlar için belirlenen hedeflerin de bir o kadar imkân dahilinde olması gerekir. Ulaşılması güç idealler motivasyonlarını ve özgüvenlerini zedelemektedir. Bu durum zaman ve kaynakların etkin kullanımını engellemekte ve başarısızlık korkusunu artırmaktadır. Dolayısıyla, gerçekçi hedefler belirlemek, daha sağlıklı ve başarıya yönelik bir yaklaşım sunar. Öğrencilerin yeteneklerinin ve sınırlarının farkında olmak ise hayallerine ulaşmak için sağlam bir temel oluşturur. İdeallerden vazgeçmemek elbette önemli. Ancak dünyanın en iyi hocalarının emrine amade olduğu Murat Hüdavendigar’ın Şehzade Mehmet’e sunduğu imkânları çocuklarına sunamayanların onlardan fetih beklemesi haksızlık olur.