Aydınlık artarsa karanlık azalır

Abone Ol

İster Doğu’da, ister Batı’da olsun, dünyanın her ülkesinde şehirler, üretimi artırıcı, yönetimi iyileştirici, toplumu geliştirici işlev yüklenirler.

Tarihin bütün dönemlerinde, şehirlerin üretimdeki ve yönetimdeki sürükleyici güçleri, doğrularla yanlışların bir arada bulunmalarından kaynaklanır. Her doğru olanda bir yanlış, her yanlış olanda bir doğru olur. Bunun için dünyada her insan, hayatın yaşanır kılınmasında, doğruları çoğaltma yanında, yanlışları azaltma sorumluluğu taşır.   

Toprak altında altınla bakır aynı yerde bulunması, nasıl bakırı altın, altını bakır yapmazsa, şehirlerde doğruyla yanlışın birlikte bulunması da, doğruyu yanlış, yanlışı doğru yapmaz. Ancak doğrulukta yarışanlar, hem üretimde, hem yönetimde geniş bir çekim alanı oluştururlarsa, yanlışlıkta direnenler güçlenme alanı bulamazlar.

İlk İnsan’dan, İlk Peygamber’den beri, doğrularla yanlışlar birbirleriyle çatışıyorlar. Bir yanda doğruları savunan İbrahim’ler, Musa’lar, bir yanda yanlışta direnen Nemrut’lar ve Firavunlar yer alıyor. İnsanların Habil’le ve Kabil’le başlayan, kan dökülmeden sonuçlanmayan yarışları, bütün insanlığı dikkatli olma yolunda uyarıyor. 

İnsanlık tarihine geniş açıdan, parçalanmaz bir bütün olarak bakılırsa, iyilikte yarışanların uzun, kötülükte yarışanların kısa ömürlü oldukları görülür. Bunun için bütün insanlar, iyilikleri çoğaltma sorumluluğu taşırlar. İyiliği özendirenlerin çoğunlukta olduğu ülkelerde, hem yaşamak kolaylaşır, hem hayat güzelleşir. 

İnsanlar dünyanın neresinde yaşarlarsa yaşasınlar, atalarının yitirdikleri Cennet’e dönmelerinin yolu, düşmanlıkları dostluklara dönüştürmekten geçer. İnsanların gönüllerinde taşıdıkları iyilikleri, iyilikte yarışmasını bilenler büyütürler. Onların birbirleriyle yarıştıkları dünyada, bütün insanlığın yaratılışta kardeş olduklarının bilincine varılır.
 
Her dönemde doğrulukta yarışanlar, hiçbir zaman yanlışta birleşmezler, her yerde “Doğru gelirse yanlış gider” demesini bilirler.