Berlin yüzyılların, birbirleriyle iç içe yaşandığı, Avrupa şehirlerinden biridir. Geçmişte birkaç defa bölünmüş ve birleşmiştir. Bin yıla yaklaşan tarihiyle Berlin, Avrupa’nın yeni ekonomik, siyasal ve kültürel merkezlerinin başında gelmektedir. Soğuk Savaş sonrasında, şehri ikiye bölen Berlin duvarının yıkılması, bütün dünyada sınırları ortadan kaldıran küreselleşmeye, büyük bir hız ve yoğunluk kazandırmıştır. Berlin duvarsız, kapısız dünyanın doğum yeri olmuştur. Siyasal sınırların önemini yitirdiği bir dünyada, hiçbir ülkenin sınırlarının gerisine çekilerek varlığını sürdürmesi mümkün değildir.

Sovyetler Birliğinin dağılmasıyla, dünyada içine dönük kapalı, toplumların dönemi kapanmış, dışına dönük açık toplumların dönemi başlamıştır. Yapılmasına 1961 yılında başlanılan, yüz yetmiş kilometrelik Berlin duvarının ömrü, Çin Seddi ve İstanbul Surlarının yanında, çok kısa olmuştur. Duvar sınırların önemini yitiren dünyaya, kırk yıl bile dayanamamıştır. Berlin duvarının böylesine kısa bir zamanda yıkılıp gitmesi, demir perde ülkesi benzeri toplumların, uzun süre ayakta kalamayacağının, en önemli göstergesi olmuştur.

Berlin Duvarı gibi, ülkeler arasındaki sınırlar bir bir ortadan kalkmaktadır. Berlin’deki Türkler yaşadıkları yerleri, işyerleri ve camilerle donatarak, Berlin’de yeni bir Berlin’i, kamusal alana çıkarmışlardır. Cuma ve bayram günleri, caddelere doğru genişleyen camiler, dünyadaki yeni gelişmelerin habercileridir.

 Berlin’de küçük de olsa, bir Ayasofya camisi vardır. İstanbul’daki ve Trabzon’daki Ayasofya yalnız bırakılmamıştır. Ayasofya Hristiyanlarla Müslümanların, barış içinde birlikte yaşamalarının bir simgesidir. Berlin’de camiler altmışlı yılların Ankara’sında olduğu gibi, binaların alt katlarındalar. Ancak Ankara’dakileri tersine yer altında değil, yer üstündedirler. Berlin’deki Anadolu, Almanya’da değil, Türkiye’de yalnızlık çekiyor. Onlar üç kuşak Berlin’de yaşamaktadırlar. Anadolu insanına yeryüzü mescit kılınmıştır. Türkler için Cuma namazının kılındığı her yer vatandır.

Türkler vatanlarını yanlarında taşırlar. Türklerin Avrupa’daki tarihi, Osmanlı öncesine uzanır. Balkanlar ve Kuzeydeki Türk boyları, Osmanlıların Avrupa’daki varlığı kalıcı kılmışlardır. Müslümanların değerleri coğrafyaya bağımlı değildir, her coğrafyada geçerlidirler. Müslümanlar dünyanın hangi şehrinde yaşarlarsa yaşasınlar, değerleriyle kamusal alanda kendilerine yer açarlar. Müslümanların yaşadığı her yerde, ezan okunan minareler, namaz kılınan camiler vardır. Yahya Kemal, Türklerin İstanbul’dan çıkarılmayışını, Topkapı’da okunan Kur’an ile Ayasofya’dan duyulan ezana bağlar.

Türklerin şehirleri günde beş defa minarelerinden, insanları kurtuluşa çağıran camilerle korunmaktadır. Berlin’deki Ayasofya’da olduğu gibi, Avrupa şehirlerinin camilerinde, ezan okunmaya devam ederse, İstanbul gibi, Avrupa şehirleri Türklere yurt olacaktır. İstanbul’dan Berlin’e gidenler, doğdukları ve doydukları şehirleri birbirinden ayırmazlar. Bir Ayağı Asya’da, bir ayağı Avrupa’da duran İstanbul, Türklere kutup yıldızı olmuştur. Üsküdar’la Mekke, Eyüp’le Medine toprağı, İstanbul’da, her gün yeni olunur.