Birleşmiş Milletler`in tahminlerine göre dünya nüfusu 2050`ye kadar 9 milyara ulaşacak ve bunların üçte ikisi şehirlerde yaşayacak. Artan insan sayısı daha fazla trafik ve stres anlamına geliyor.
Dünyanın pek çok bölgesinde İnsan ömrü artıyor. 2030`da, dünya nüfusunun yüzde 15`i 60 yaş ve üstü insanlardan oluşacak.
İnsanlar büyük umutlarla kırsal kesimden şehre güçediyor.
Eskiden içme suyu ihtiyacını güvence altına almak için şehirler genellikle nehirler ve yeraltı su kaynaklarına yakın kurulmuştur. Ama günümüz imkanlarıyla artık uzaktan su getirilebiliyor. Şimdi mega şehirler kurmak için başka kıstaslar devreye giriyor. Buna en iyi örnek Singapur. Singapur`daki Körfez Bahçesi`ndeki çelik sütunlar güneş enerjisi ve yağmur suyu depoluyor. Yeşil alan imkanı sunmasının yanında ısıyı da düşürüyor. Yüksek nüfus yoğunluğuna rağmen Singapur`un yarısı yeşil alandan oluşuyor.
Bazı kentlerinde çöpler yakılarak enerji elde ediliyor ve evsel atıkların sadece yüzde biri depolanıyor. Hatta atık oluşumunu sıfırlama çalışmaları devam ediyor. Plastik torbalar yasaklanıyor. 2020`de de atık oluşumunu sıfırlamak istiyor. Öte yandan İngiliz kentleri çöpten üretilen enerjiyi toplu taşıma araçları için kullanıyor.
Bazı şehirlerde hava kirliliği, şehirler için önemli bir sorun ve bazı yerlerde sağlığı tehdit eder boyutlarda. Bu hava kirliliği yüksek şehir başında Mexico City geliyor. Bu yılın başlarında hava kirliliği ürkütücü boyutlara ulaştı ve yetkililer otomobillerin trafiğe çıkmasını yasaklayarak halka evde kalmaları çağrısı yaptı.
Meksico City`de sene başında otomobil yasağı uygulaması konuldu ve kent sakinleri hafta içi otomobillerini kullanamadı. Ayrıca karbon emisyonunu azaltmak için ağaçlandırma ve kentsel ulaşımın yeşillendirilmesi gibi tedbirler alındı. Bir hastanenin dış cephesi de özel duman emici malzemeyle kaplı.
Sera gazı emisyonlarının yüzde 70`i şehirlerden kaynaklanıyor. Kopenhag, Vancouver, Malmö ve daha birçok şehir emisyonu azaltma konusunda öncü. Almanya`nın Freiburg kentinde de çeşitli önlemler alındı. Şehir güneş enerjisi, temiz ulaşım ve geri dönüşüme önemli yatırım yapıyor. Freiburg 2050`ye kadar sıfır karbon şehir olmak istiyor. Kopenhag ise 2025`e kadar sıfır karbon şehir olmak istiyor.
Bir taraftan sıfır enerjili, akıllı binalar yapılıyor, her türlü teknolojik imkanlarla konfor attırılırken diğer taraftan bazı mega kentlerin etrafında sefalet kol geziyor.
Ben ilk ve orta okulu küçük bir şehirde okudum. Özellikle ilkokul eğitimizin büyükşehirdeki yaşıtlarımıza göre fazla bir eksiği olmadığını düşünüyorum. Orta ve lise için belki büyükşehirdeki okullar daha iyi imkanlara sahip olabilirler. Lakin büyük şehri cazip kılan her ne kadar sayısız alternatif sunması olsa da, alternatif çokluğuna rağmen büyüklüğünün getirdiği kaos alternatifleri değerlendirme olanağını kısıtlıyor bence. Küçük şehirde yapılacak çok az şey oluyor belki ama onların hepsini yapabilme ihtimali büyük şehire göre daha fazla.
Bazı yerlerdeki hızlı kentleşme gecekondu bölgelerinin artmasına yol açıyor. Güney Afrika`daki Khayelitsha`da olduğu gibi. Afrika, Asya ve Güney Amerika`da milyonlarca insan, çoğunlukla içme suyu, sanitasyon ve iş imkanlarının olmadığı kenar mahallelerde yaşıyor.
Kentleşme, özellikle gelişmekte olan ülkelerde sınırlı olan doğal kaynaklar yetersiz geliyor. Yoksulluk çoğunlukla sağlıklı gıdaya erişimin önünde engel oluşturuyor.
'Avantaj veya çelişki: Şehirlerde yaşayan çocuk ve gençlerin karşı karşıya oldukları zorluklar' başlıklı rapor, 77 ülkede orta ve düşük gelirli ailelerde yaşayan çocukların durumunu mercek altına alan bir rapor okumuştum.
Bu raporda BM, şehirdeki milyonlarca çocuğun kırsal kesimdekilerden daha zor durumda olduğunu ortaya koyuyor. Şehirlerde yaşayan 4 milyon 300 bin çocuk için beş yaşına gelmeden ölme olasılığı kırsal kesimde yaşayan yaşıtlarından daha yüksek.
Hiçtahmin etmeyeceksiniz ama 13 milyon 400 bin şehirli çocuğun ilkokulu bitirme olasılığı ise, kırsal kesimdeki ilkokul öğrencilerinden daha düşük.
Tabi ki şehirlerdeki milyonlarca çocuğun yoksul olmasından kaynaklanıyor bu durum.
Büyük şehirde, özellikle de gecekondu mahallelerinde çocukların sosyal hizmetlerden uzak, ulaşım imkanları ve parkların eksikliğinin yanı sıra, başta çevre kirlenmesi olmak üzere sağlık konusunda tehlikelerle yüz yüze olduğunu hesaba katarsak, köydeki çocuklar daha şanslı diyebiliriz.