Şarkılara, şiirlere ilham olan güzel isimli, güzel Aşiyan; Bebek ve Hisar arasındaki sırtlarda muhteşem ağaçların arasında doğal alanda koruma altında gibidir.
Eski zamanlarda ‘’Kayalar’’ semti olsa da, adı bugün yalnızca, Boğaziçi’ne kıyı yaptığı sahil yolu üzerindeki camide kalmıştır.
Özellikle 16.yüzyılın erken dönemlerindeki yıllarda şakilerin kol gezdiği, pek tekin görülmeyen bu gizli güzellik, şair Tevfik Fikret’in planını kendi elleriyle çizdiği şahane köşkten sonra, ün kazanıp Boğaziçi’nin entelektüel yönünü temsil eder hale gelmiştir.
Robert Koleji’nde öğretmenlik yapan, Tevfik Fikret evine ’kuş yuvası’’ anlamına gelen Âşiyan ismini vermiştir. 1906-1915 yılları arasında bu şirin yuvada yaşamıştır. Tevfik Fikret’in yatak odasından açılan şirin ahşap pencere, İstanbul’un en güzel manzarasına sahiptir.
Aşiyan Müzesi, hafif meşakkatli bir yokuşun sonunda önce ağaçlar arasında köşkün bir cephesi ile belirirken, basamaklar bitip içeri adım atar atmaz, görsel ve ruhsal şölenin içine çekilirsiniz.
Bahçenin en üst köşesine çıkıp, tepeden etrafı temaşa edince, her ince detayın düşünülüp bir yuvanın nakşedildiğini gözlemlersiniz. Korunun içinde, ağaçlar arasında, doğaya saygılı, edepli, asil bir köşk. Erguvanı, gülleri, köklerinden yemişlerini vermeye başladığı dönemlerde muhteşem porsuk ağaçları, çamı ile zengin bitki varlığına sahip huzurlu bir bahçeden ayrılırken gözünüz hep ardınızda kalır. Vasiyeti olduğu üzere; 1961’de Eyüp aile kabrinden nakledilen naşı da köşkün bahçesindedir.
Köşkten içeri adım atar atmaz, giriş katındaki salon bölümünde Osmanlı Halifesi Şehzade Abdülmecid Efendi’nin Tevfik Fikret’in Sis başlıklı şiirinden etkilenerek çizdiği tablo, Tevfik Fikret’in eserlerinden olan ‘’Krizantemli Vazo’’ ve ‘’Nazime Hanım Bebek Sırtlarında’’ adlı tablolar göz doldurmaktadır.
Ahşap gıcırtıları, her köşede estetik bir dokunuş arasında ilerlerken, Abdülhak Hamit Tarhan bölümü, Şair Nigar bölümü bir tarafa; kendine ait çalışma odasındaki kalemden masaya her nesneyi hayranlıkla inceliyorum. Manzaraya zaman ayırmak için yatak odasını en sona bırakıyorum. Mütevazı bir yatak ve giysi dolabından ibaret, yine saygı saklı, rüküş eşyalarla Boğaz’ın güzelliğine meydan okumaktan kaçınmış.
Alt katta son derece sade yemek odası, kendi yaptığı tablolarla hareket kazanıyor. ‘’Hak bellediğin yolda yalnız gideceksin’’ diyen Tevfik Fikret’in Sokrates tesirinden olsa gerek, Sokrates’in Penceresi adını verdiği mutfak penceresi dışarıdan bakıldığında bir mağarayı andırırken, içeriden bakınca uçsuz bucaksız Boğaz manzarasını kucaklar.
‘’Güzelliğin anlamı gereği güzel olan her şey güzelleşir.’’ Diyen Sokrates’i de hatırlayıp ayrılıyoruz, Tevfik Fikret’in yuvasından.
Aşiyan; 1940 yılında İstanbul Belediyesi tarafından eşi Nazime Fikret’ten satın alınmıştır. Türkiye’nin ilk edebiyat müzesi olan bu ev 1945 yılında ‘’Edebiyat-ı Cedide Müzesi’’ adıyla açılmıştır. Müzenin adı 1961'de ‘’Aşiyan Müzesi’’ olarak değiştirilmiştir.