Geçtiğimiz günlerde Apple yeni ürünü Vision Pro artırılmış gerçeklik gözlüğünü tanıttı. Uzamsal bir bilgisayar olarak tasarlanan gözlük, aynı zamanda üç boyutlu görüntü kaydı alma, kullanıcının göz hareketlerinden tercihlerini algılama ve istenilen atmosferi üç boyutlu oluşturma gibi hayal gücümüzü zorlayan yeniliklerle dolu. Şirketin CEO'su Tim Cook, bu ürünü “Doğru kullanımda iletişim ve çalışma şeklini tamamen değiştirecek bir yenilik” olarak tanımlıyor. Reklam filmindeki, yalnız başına bir kanepede sadece oturan kullanıcı prototipi ise iletişim ve çalışma şeklimizin neye evrileceğinin habercisi. Filmdeki prototip neredeyse çevresindekilerle kişisel bir temas kurmadan, gözlüğü vasıtasıyla adeta kendi kurguladığı bir dünyada yaşamakta ve tüm istediklerini küçük bir el hareketiyle yapabilmektedir. Dolayısıyla artırılmış gerçekliğin vadettiği dünyada bildiğimiz anlamda bir iletişim ve çalışma söz konusu değil. Vision Pro’nun hayatlarımıza sunacağı kolaylıklar tartışılmaz ancak bu konforun bedeli kullanıcının sosyalliği ve gerçeklik algısı olacak gibi görünüyor.
Artırılmış gerçeklik (AR) teknolojisi, son yıllarda hızla yayılan ve pek çok farklı sektörde kullanılan bir yenilik olarak karşımıza çıkıyor. Apple’dan önce Meta tarafından piyasaya sürülen sanal gerçeklik gözlükleri kullanıcıya tamamen kurgu üç boyutlu bir evren sunuyordu. Oysa AR teknolojisi, gerçek dünyayı sanal unsurlarla birleştirerek kullanıcılara daha farklı bir deneyim vadediyor. Bu teknolojinin potansiyeli ise oldukça geniş. Eğitim, eğlence, sağlık, mimari ve daha pek çok sektörde AR uygulamaları geliştirilmektedir. Örneğin, eğitim alanında AR, öğrencilere somut ve etkileşimli öğrenme deneyimleri sunarak öğrenme motivasyonunu artırabilir. Mimaride AR, yapıların sanal modellerini gerçek dünya üzerine yerleştirerek daha iyi bir görselleştirme imkânı sağlayabilir. Uzaktan çalışma döneminde insanların bir araya gelmesini sağlayacak etkileşimli sanal toplantılar düzenlemek için kullanılabilir. Ayrıca engelli bireylerin başkalarına bağımlılığını azaltarak hayatlarını kolaylaştırabilir.
Öte yandan AR teknolojisinin yaygınlaşmasıyla birlikte insanların gerçek dünyadan uzaklaşarak dijital dünyaya daha fazla odaklanmaları ve sosyal ilişkilerinde olumsuzluklar yaşamaları da mümkündür. İnsanlar, AR deneyimlerine daldıklarında etraflarındaki gerçek insanlarla iletişim kurmak yerine sanal ortamda etkileşimi tercih edebilirler. Bu durum zamanla yalnızlaşmaya ve sosyal bağların zayıflamasına yol açacaktır. Ayrıca kullanıcıları sürekli olarak sanal dünyada tutma potansiyeline sahip uygulamalar dijital bağımlılığın da yaygınlaşmasına sebep olacaktır.
Artırılmış gerçeklik teknolojisi, kullanıcıların gerçeklik algısında da bozulmalara neden olabilir. Özellikle genç kullanıcılar, sanal gerçeklik ve artırılmış gerçeklik arasındaki farkı tam olarak ayırt edemeyebilirler. Yoğun ve sürekli kullanımda, kişiler gerçeklik ile sanal gerçeklik arasındaki ayrımı kaybedebilir ve gerçek dünyadan uzaklaşabilirler. Mağara metaforuyla Plato, dünya algımızın gerçeğin bir gölgesi olduğunu iddia ediyordu. Descartes ise dünyada gördüğü ve duyduğu her şeyin kötü niyetli bir iblisin yanıltmasından ibaret olduğundan endişeleniyordu. Benzer bir algıyı günümüz düşünürlerinden Nick Bostrom’un Simülasyon Teorisinde de görmek mümkün. Bu düşüncelere göre gerçeklik olarak kabul ettiğimiz şeyler, genellikle kendi zihnimizdeki kurgulardan ibarettir. Göz hareketlerini komut olarak algılayan AR teknolojileri de kullanıcılarının böyle bir yanılsama içinde sıkışıp kalmasına sebep olabilir. Gerçek ve sanal dünyanın birbirine karışması sonucunda, kullanıcıların dünyayla bağlantıları zayıflayabilir ve psikolojik sorunlara yol açabilir.
Sonuç olarak AR teknolojisi, hızla gelişen ve yayılan bir yenilik olarak karşımıza çıkmaktadır. Ancak, kullanımının insanların yalnızlaşmasına ve gerçeklik algısında bozulmalara yol açabileceği ihtimalini göz ardı etmemek gerekir. Bu nedenle, AR teknolojisinin tasarımı ve kullanımı sırasında dikkatli olunmalı ve insanların sosyal ilişkilerini ve gerçeklik algılarını olumsuz yönde etkilemeyecek önlemler alınmalıdır. Kullanıcıların AR gözlüklerini bilinçli bir şekilde kullanması ve gerçek dünyayla etkileşimlerini sürdürmeleri önemlidir. Aynı zamanda, AR teknolojileri üreten şirketlerinin de bu konuya duyarlılık göstermeleri ve kullanıcılarına dengeli bir deneyim sunmaları gerekmektedir.