Onu eve götürdü ve kayanın içinde bir altın külçesi olduğundan emin olarak onu açmak için her şeyi denedi. Sonuçta Maryborough, Avustralya'nın altına hücumunun 19. yüzyılda zirveye ulaştığı Goldfields bölgesinde.

Yani bulduğu kaya parçasının altın madenlerinin olduğu bölgeden olması onu epey heyecanlandırdı.

Hole, bulduğu kütleyi parçalamak için bir kaya testeresi, açılı taşlama makinesi, matkap denedi ve hatta onu asitle ıslattı. Ancak balyoz bile çatlatmayı başaramadı. Çünkü açmak için bu kadar uğraştığı şey altın külçesi değildi.

Elindekinin ne olduğunu yıllar sonra öğrenir ve bu nadir rastlanan göktaşıdır.

'Kayayı' açamayan ancak hâlâ ilgisini çeken Hole, külçeyi kimlik tespiti için Melbourne Müzesi'ne götürdü.

Science Alert’in haberine göre Melbourne Müzesi jeologu Dermot Henry, 2019'da The Sydney Morning Herald'a yaptığı açıklamada göktaşını tarif ederken “Oyumlu, çukurlu bir görünüme sahipti. Bu, atmosfere girdiklerinde oluşuyor, dışarıda eriyor ve atmosfer onları şekillendiriyor” ifadelerini kullandı.

Putin, Kuzey Kore'ye aslan ve bozayı dahil 70'i aşkın hayvan hediye etti Putin, Kuzey Kore'ye aslan ve bozayı dahil 70'i aşkın hayvan hediye etti

“İnsanların meteor olduğunu düşündüğü pek çok kayaya baktım” diyen Henry, müzede 37 yıl çalıştıktan ve binlerce kayayı inceledikten sonra sunulanlardan yalnızca ikisinin gerçek göktaşı olduğunun ortaya çıktığını belirtti. Söz konusu altın kütlesi sanılan göktaşı bu ikisinden biriydi.

Henry, "Meteorlar uzay araştırmalarının en kolay biçimini sağlıyor. Bizi zamanda geriye taşıyarak Güneş Sistemimizin (Dünya dahil) yaşı, oluşumu ve kimyası hakkında ipuçları sağlıyorlar" diyerek şunları söyledi:

“Bazıları gezegenimizin derinliklerine bir bakış sağlıyor. Bazı göktaşlarında, Güneş Sistemimizden bile daha eski olan 'yıldız tozu' var, bu da bize yıldızların nasıl oluştuğunu ve periyodik tablonun elemanlarını oluşturmak için evrimleştiğini gösteriyor. Diğer nadir meteorlar, yaşamın yapı taşları olan amino asitler gibi organik moleküller içerir."

Araştırmacılar gök taşının nereden geldiğini ve ne kadar süredir Dünya'da olduğunu henüz bilmeseler de bazı tahminlerde bulunuyorlar. Güneş sistemimiz bir zamanlar dönen bir toz ve kondrit kaya yığınıydı. Sonunda yerçekimi bu malzemenin çoğunu gezegenlere çekti, ancak kalanlar çoğunlukla devasa bir asteroit kuşağına dönüştü.

Henry, Channel 10 News'e şunları söyledi: “Bu özel göktaşı büyük ihtimalle Mars ve Jüpiter arasındaki asteroit kuşağından çıkıyor ve bazı asteroitlerin birbirine çarpmasıyla oradan itilip çıkarılıyor, sonra bir gün Dünya'ya çarpıyor.”

Karbon tarihlemesi, göktaşının Dünya'da 100 ila 1000 yıl arasında bulunduğunu ve 1889 ile 1951 yılları arasında, onun gezegenimize gelişiyle örtüşebilecek çok sayıda meteor gözleminin gerçekleştiğini gösteriyor.

Araştırmacılar, Maryborough gök taşının altından çok daha nadir olduğunu ve bu durumun onu bilim açısından çok daha değerli kıldığını öne sürüyor. Bu, Avustralya'nın Victoria eyaletinde şimdiye kadar kaydedilen 17 göktaşından biri ve 2003 yılında tanımlanan 55 kilogramlık dev bir örneğin ardından ikinci en büyük kondritik kütle.

Kaynak: HABER MERKEZİ