Yaşlanmak kaçınılmaz ama
Sevgili okuyucularımız, bugünkü yazımız herkesi ilgilendirmekle birlikte daha çok bayanların korkulu rüyası olun cilt kırışıklığı ve yaşlanma konusuyla ilgili;
Ama önce yarın 14 Mart 2019 Tıp Bayramı; Bu vesileyle bu köşeden şahsım gazetem ve siz okuyucularım adına bütün sağlık çalışanlarının değerli meslektaşlarımın Tıp Bayramını kutluyorum.
***
Baştan belirtmekte yarar var;
Biliyoruz ki kırışıklıklar yaşlanmayla birlikte oluşuyor.
Bir düşünün; Yeni doğmuş bir bebeciğin yüzü nasıl henüz süt kokuyorsa, on sekiz yaşındaki bir gencin cildi nasıl pırıl pırıl ve duru ise elli yaşındaki bir insanın da cildi ister istemez elli yaşın verdiği olgunluğu sergileyecektir.
Aslında bu hayatın doğanın olan ve son derece normal olan bir gelişmedir.
Yani yaşlanma istesek de istemesek de doğanın kaçınılmaz bir gerçeğidir? Laf aramızda her yaşın ayrı bir güzelliği olduğunu da bilmeliyiz;
Peki madem yaşlanmak kaçınılmaz ise cilt kırışıklığı ve güzellik için hiçbir şey yapmayalım mı? Kendimize hiçmi bakmayalım? Her şeyi kendi haline mi bırakalım?
Hayır hayır; Zaten bugün anlatacağımız konu da işte bu farkı ortaya çıkartmak için ele alındı;
Şöyle bir düşünelim mi yine?
Aynı boy yaş ve kilodaki her iki kişiden birinde kırışıklıklar neden az iken birinde çok?
İşte her şey bu soruyla birlikte başlıyor;
O yüzden dengeli ve sağlıklı beslenme önem kazanıyor;
Evet, yaşlanma kaçınılmaz olmasına rağmen nedense hiçbirimiz yaşlanmayı istemiyoruz.
Hatta yaşlanmamak için tıp yeni yeni pencereler aralamaya çalışıyor:
Anti-aging yani yaşlanmaya karşı bir sürü öneriler formüller vs. hazırlıyor;
Ama onu hazırlayanlar da, onu sunanlar da onu kullananlar da yaş-la-nı-yor;
Haydi gelin öyleyse, konumuza başlayalım;
Deride kırışıklıklar niçin olur?
Derideki kırışıklıkların yaşlanmayla elbette alakası var. Ancak 40`lı - 50`li yaşlardan önce oluşan kırışıklıkların sebebi yaşlanmadan öte dengeli ve sağlıklı beslenmeyle alakalı.
Kimi ailelerde anneanne babaannelerin yüzleri pırıl pırıldır. Bu tür ailelerin çocukları da eğer, onların yaşadığı gibi bir hayat sürerse mümkündür ki onlar gibi cilde sahip olacaklardır. Ancak eğer biz *Güneş ışığına karşı gerektiği kadar cildimizi koruyamamışsak, *Sigara içiyorsak, *Güzelliğin bir parçası diye lanse edilen makyaj malzemelerini aşırı kullanıyorsak, *Kozmetik ürünlere dönük rasgele kişisel bakım uygulaması yapıyorsak, *Rasgele ve iki de bir bir rejim uyguluyorsak;
Söyler misiniz bize?
Bütün bunlar derinin o muhteşem yapısını bozmaya ve onu deforme etmeye yönelik uygulamalar değilse nedir?
Cilde zarar verenler
Biraz daha açık devam edelim mi eğri oturup doğru konuşmaya?
*Fazla şeker ve çikolata yemenin her ne kadar cilde zarar verdiği bilimsel olarak kanıtlanmamışsa da, bunların fazlalığı cilt sağlığını koruma açısından iyi sayılmaz. Bunun yerine vitamin ve mineral bulunan yiyecekler daha sağlıklıdır.
*Kişisel cilt bakımında gerçekten çok bilinçli olmak gerekir. Vücudu, aşırı güneşe maruz bırakmak, cereyandan korumamak, kirli bırakmak, sıcak soğuk ortama ani geçişler yapmak vb. cildi ister istemez yıpratır.
*Kozmetik ve kişisel bakım ürünlerini bilinçsizce tüketmek de cildin deformasyonunu hızlandıran önemli etkenlerdendir. Bu bakımdan nemlendiricileri cildin ihtiyacı olan bölgelere yeteri miktarda sürmek gerekir.
*Stres kiminde baş ağrısı yapar, kiminde alerjik reaksiyonlar gösterir. Bu da cildi etkileyen sebepler arasındadır.
*Sivilce gibi, isilik gibi durumlarda cildin o bölgelerini fazla kurcalamak da ciltteki deformasyonu ve hatta enfeksiyonu artıracaktır.
*Gündüz kullanılan kişisel bakım ürünleri ve makyajı akşam temizlemeden yatmak
*Sigara ve alkolün cilde vereceği zarar yukarıdakilerin toplamından daha fazladır, onu da söyleyelim. Bunlar ikisi de vitamin ve mineral bakımından vücudu zayıf düşürür. Alkol vücuttaki oksijen ve C vitaminini yakarak, cildin yeni ve sağlıklı hücreler üretebilmesi için ihtiyaçduyduğu aminoasitleri de yok eder. Böylece cildin nefes alması son derece zorlaşır. Sigara da öyledir.
Kırışıklığa karşı akupunktur
Akupunktur uzmanı Dr. İsmail Maraş der ki:
Cilt kırışıklığı için doğrudan akupunktur tedavisi akla getirilmez. Ama boyun fıtığı, kronik sinüziti, migreni vb. rahatsızlıkları sebebiyle tedaviye aldığımız hastalarımızın geri bildirimleri oluyor. Bu hastalarımız akupunktur tedavisi olduklarında kendi kendilerinde gördükleri veya en yakınlarının söylediği şu sözleri bize geribildirimde bulunurlar:
'Beş yaş gençleşmişsin' dediler, 'Yüzüne Botoks mu yaptırdın' dediler. 'Yüzün pırıl pırıl olmuş senin' dediler;
Bu niye böyle oluyor? Elbette ki birçok rahatsızlıkta, altta yatan hastalık tedavi edildiğinde stres, gerginlik, kasılma gibi durumlar çözülüyor ve dolaylı olarak vücudun bütün hücreleri olumlu etkileniyor. Ayrıca akupunktur uygulanan yerlerde dolaşımın artması, toksinlerin giderilmesi, tamir ve yapım işlerinin hızlandırılması gibi direk etkilerinden dolayı da cilt kırışıklıklarında azalma olabiliyor.
*Akupunktur zaten vücudu bir bütün olarak ele alır.
*Vücudun zaman içersinde içve dış etkenlerle deforme olan tüm organlarını, bir bütün olarak uyarır.
* Denge sistemini düzenler. Dengesi yerine gelen vücut otomatikman kendi bakım tamir ve onarımını gerçekleştirmeye başlar.
*Protein, kolajen doku vb. üretimi artar.
*Kimi ağrı ilaçları, sinir ilaçları, tansiyon ilaçları vs. etki olarak kolajen yapıyı etkilemekte bu da cilt kırışıklığını artırmaktadır.
*Akupunktur kan dolaşımını hızlandırır. Cilt ve altındaki bağ dokusunda perfüzyonu arttırır.
*Temiz kan akışının vücudun en uçnoktalarına kadar sağlıklı ulaşımı sağlanır.
*Kabızlığı tedavi eder ve böylece kişinin atılması gereken toksinler sebebiyle cildine, derisine artı yük binmez. Bu da kırışıklığa engel olur.
*Karaciğer, böbrek, salgı sistemi, boşaltım sistemleri gibi birçok sistemin düzenli çalışmasını sağlar.
*Vücut dışarı atılması gereken toksik maddeleri atmak için deriye fazla ihtiyaçduymaz.
*Böylece derimizdeki yıpranma ve kırışıklık minimuma iner.
*Ayrıca akupunktur tedavisi sayesinde, tamir ve bakım düzenine geçtiği için de oldukça yüz güldürücü sonuçlar elde edilir.