İnsan olmanın belki de en belirgin özelliklerinden olan vefa, kişinin verdiği söze, yaptığı sözleşmeye veya beraber yola çıktığı, iş birliği yaptığı kişilere karşı kendini sorumlu hissetmesidir. Vefalı insan sorumluluk sahibidir. Kendisine ümit bağlayanları, yüzüstü bırakmaz.
Kuran-ı Kerim'de müminlerin vasıfları sayılırken; “ve öyle kişilerdir onlar ki; emanetlerini ve ahitlerini gözetirler riayet ederler” Buyrulur.
Peygamber efendimiz (SAV) konuştuğu zaman yalan söylemeyi, emanete ihanet etmeyi ve ahde vefa göstermemeyi münafıklık alameti olarak söylemiştir. Vefa, sevdiklerimize olan bağlılığımızı ifade ederken, tasavvufi boyutta ise Allah'a olan minnettarlığımızı ve sadakatimizi ifade eder. Allah'a olan vefa, kulun O'na karşı olan sorumluluklarını yerine getirmesiyle gerçekleşir. Kul, Yaratıcı ‘ya karşı şükran ve ibadetle dolu bir hayat yaşar, O'na olan sevgi ve bağlılığını hiçbir zaman kaybetmez. Bu haller, tasavvuf yolunda önemli bir basamaktır ve kişinin manevi gelişimine katkı sağlar.
Bugün dünyevileşmenin çepeçevre kuşattığı insan ne kadar vefalı? Her bakımdan mekanikleşen, katılaşan bir dünyada yaşıyoruz. Farkına varmadan daha maddiyatçı, hesapçı ve katı kalpli kişilere dönüşüyoruz. Bizi her yandan kuşatan modern dünya bireyselliği yüceltiyor ve hayatını istediğin gibi yaşayabilirsin diyor. Modern hayat tarzında para, makam, şöhret, kariyer, başarı hayatın amacı gibi gösteriliyor. Vatana, millete, ana babaya bağlılık, kendisinden ümit bekleyenleri yarı yolda bırakmamak, birlikte yola çıktığı kişilere vefa göstermek sisteme teslim olan insanın çoğu zaman aklına bile gelmiyor.
Eskiler bir fincan kahvesini içtikleri ahbabının kırk yıl hatırını sayarlarmış. Yeni yetişen nesillere vefayı nasıl öğretebiliriz? Sınırsız arzu ve isteklere hızlıca ulaşılan bir çağdayız. Teknolojinin içine doğmuş bu nesil dijital araçlar sayesinde öylesine özgürlük duygusu yaşıyor ki, istediği kişiyle bir tıkla arkadaş oluyor bir tıkla bağı koparıyor. Onlara kızmaya da hakkımız yok çünkü onların böyle yetişmesinin asıl sebebi dünya hayatının kazanç ve konforunu hayatın tek amacı gibi gösteren düzendir.
Vefanın, sadakatin kalmadığı bir dünyada medeniyet nasıl yükselir? İnsanlar ancak ötelere dair bir iman ve manevi şevkle fani dünyadaki hırslarından vazgeçer. Bu sebeple maneviyatın olmadığı yerde vefa olmaz. İslam ahlakının özü hem Rabbimizle olan ahdimize hem de kullarına verdiğimiz sözlere vefa göstermektir. Bu ahlakı örnek alıp örnek bir hayat yaşayarak, gelecek nesillere öğretmek vazifemizdir.