Ağrılar bir bakıma vücudun çağrılarıdır.

Abone Ol

Değerli okuyucularımız geçen yazımızda migren ağrıları üzerine yazmıştık. Ağrı konusunu işlemeye devam ediyoruz.

Genel olarak bir soruyla başlayalım.

Ağrı nedir? Ağrıyı tarif etmeye gerek yok. İşte o bildiğiniz ağrı; Bazen oramızın bazen buramızın ses verdiği ağrı; Bilelim ki ağrı, İnsan vücudunun mükemmel bir özelliğidir. Evet belki hoş olmayan duygudur. Ama ağrı olmasaydı hâlimiz nice olurdu?

Vücuttaki bir tahribat, bir zorlanma, bir tıkanma vb. olduğunda nasıl haberimiz olurdu? Nasıl tedbir alabilirdik? Bu anlamda ağrı, vücutta bir çağrı sistemi olarak görev yapmaktadır. Yani hastanın doktora gitmesini sağlayan en önemli alarmdır.

&nbsp

Ağrı olmasa ne olurdu?

Ağrı olmasaydı insanlar örneğin,

&bull Tansiyonlarının yükseldiğini fark edemezdi,

&bull Şeker düzeyinin yükseldiğini fark edemezdi,

&bull Nabzın yüksek olduğu anı fark edemezdi.

Bu örnekleri çoğaltabiliriz. Ama vücut, bu ve benzeri birçok durumda 'ağrı' adını verdiğimiz sinyal ile hemen bizi uyarır. Her ağrı bir tehlike işareti midir? Hayır. Bir baş ağrısı, bir migren ağrısı ya da nevralji adı verilen çok şiddetli ağrılarda, kimi zaman çeşitli tetkikler ve bilgisayarlı tomografiler vb. yapılsa da vücutta herhangi bir arızaya veya bozukluğa rastlanmayabilir.

Ancak uzun süren bu tip ağrılarda, hastaya ağrısının psikolojik kökenli ağrı olduğunu söylemek ve doktora yönlendirmemek çok yanlıştır.

- Hasta bunu 'ağrı' olarak tanımlıyor mu?

- Evet.

- Uzun süredir var diyor mu?

- Diyor.

- O hâlde, gelip geçen ağrılarda olduğu gibi, 'geçer canım' demek büyük hatadır.

Durum gerçekten bir alarm olarak kabul edilmelidir. Hastanın ağrısı doktor tarafından ele alınmalıdır. Böylece ağrının boyutları ve derecesi araştırılmalıdır.

Ağrı, aslında çocukluktan itibaren bütün yaşadıklarımızla ilgilidir. Herkesin ağrısı farklıdır. Kimimiz ağrıya daha dayanıklıyızdır, kimimiz daha dayanıksız. İşte bu duruma 'ağrı eşiği' denilir. Yani her vücudun bir ağrı standardı vardır.

Bu standardın belirlenmesinde her insanın farklı kültürel özellikleri, yaşam biçimi, bulunduğu çevre, aldığı eğitim, cinsiyeti, dili, dini ve birçok diğer inançları da etkili olmaktadır. Yine bu özellik, ülkeden ülkeye, kişiden kişiye, cinsiyetten cinsiyete göre farklılık gösterebilir. Vücuttaki ağrı olayı bu standarda göre değerlendirilmelidir. Ağrı kişisel bir duygudur. Kimi insana merhametli deriz, kimine vicdansız. Kimi cesur olur, kimi ödlek; Ağrı da aynen bunun gibi her insanda farklı algılanır. Çünkü ağrı beyinde çözümlenen bir duygudur. Beyinde çözümlenmesi, aynı toplumsal olayların ya da diğer duygusal olayların çözümlenmesi gibi olur.

İnsanların toplumsal olaylara ve kişisel olaylara bakışı ile ağrıya bakışı arasında çok büyük benzerlik vardır. O yüzden insanlar ağrıyı farklı algılar.

Diğer bir özelliği, ağrı kolaylıkla ölçülemeyen öznel, tamamen kişisel bir duygudur.

Ağrı kişiliği etkiler mi?

Ağrı, beyin başta olmak üzere vücudun birçok sisteminin devreye girdiği çok karmaşık bir olaydır. Bu karmaşıklık sebebiyle uzun süre ağrı çeken bir insanın beyni, bir zaman sonra daha farklı çalışmaya, olayları daha farklı algılamaya başlar.

Bir zaman sonra yaşayış biçimi bile değişebilir. Bitmek bilmeyen ağrılar insanlarda kişilik değişikliklerine bile yol açmaktadır. Nasıl mı? Ağrı çeken hasta ister istemez birçok faaliyetini kısıtlar. Gerçi çoğunlukla bu durum onun aleyhine olur. Ağrısı daha da artır. Arttıkça hasta daha da kendini dinlemeye başlar. Kronik ağrı, insanın uzun süre hareket etmemesine buna bağlı olarak gücünü ve etkinliğini yitirmesine yol açar. Sonucunda da insanlar yapmak istediklerini birçok eylemden vazgeçerler.

Düne kadar her yere koşturan bir adamın bugün evden çıkmaması onu ruhi yönden etkilemez mi? Elbette etkiler ve kronik ağrılar sebebiyle etkinliği azalan kimseler hayattan bezmeye, depresyona girmeye başlar. Çünkü bir daha eski günlerine geri dönemeyeceğini sanırlar.

Bu duygu onlarda, artan ağrılara sebep olur da farkına varmazlar. Ama onlar takılmıştır bir kere; Hasta kendini önce ailesinden sonra da toplumdan yavaş yavaş soyutlamaya başlar. Bu dertten kurtulmak için kapı kapı dolaşmaya, kim ne önerirse onu uygulamaya başlar.

Ü zücü bir durum

Ve burada en üzücü olan nedir biliyor musunuz? Bu kişiler büyük bir umut ile ellerinde çekilmiş filmler, MR`lar, tahliller vs. ile çaresizce doktor doktor dolaşmaktadır.

Böyle olmasına rağmen, birçok kurum ya da kuruluş, sanki farklı bir uygulama yapılacakmış gibi hastaya yeni baştan, birçok tahlil ve tetkik yaptırır. Sonuçta hasta hem maddi yönden hem de bir kere daha sonuçsuz kalan tedavi sebebiyle manevi yönden yıprandıkça yıpranır, ümitsizliği sürekli artar. Oysa hasta, bir an önce hayatını zindana çeviren bu bozukluktan kendini kurtarmaya ve ne duyarsa, hangi hekim ne tavsiye ederse uygulamaya çalışmaktadır. Bu sebeple kim ne diyorsa onu uygular. Hasta bir süre sonra deneme tahtası olup çıkmıştır. Bu tür tedavilerin sonucunda hasta hem maddi kayba hem de zaman kaybına uğrar. Bu maddi kayıplar zaman zaman inanılmayacak boyutlara ulaşmaktadır.

Her insana aynı tedavi olmaz! Hastaların tedavi için hekimden hekime koştukları gibi, kimi meslektaşlarımız da aynı yanlışa düşmekte ve hastaları sadece kendi uzmanlık dallarının bakış açısında değerlendirip tedavi etmeye çalışmaktalar.

Her insanın farklı bir dünya olduğunu bilmek ve kabul etmek durumundayız. Dolayısıyla birine iyi gelebilen tedavi şeklinin diğerine de iyi gelmesi mümkün olmayabilir. Dolayısıyla her hastanın çocukluğundan bu ana kadar yaşayışı, yemesi içmesi, iklim şartları, hayat kültürü, eğitimi, hatta inançları vs. iyi bilinmeli ve ona uygun tedavi uygulanmalıdır.

Baş ağrıları

Hayatında baş ağrısı çekmeyen insan hemen hemen yok gibidir. Ancak baş ağrılarını iki şekilde değerlendirmek gerekir.

Birincisi: Çeşitli hastalıkların bulgusu olarak baş ağrısı.

İkincisi: Başlı başına bir hastalık olarak baş ağrısı.

Birinci gruptaki baş ağrıları, genellikle göz, kulak, burun, boğaz hastalıklarından, dişlerden kaynaklanan baş ağrılarıdır ki bu çeşit baş ağrılarının teşhis ve tedavisi nispeten kolaydır.

Baş ağrısı çeşitleri

Baş ağrılarını şöyle sıralayabiliriz:

&bull Migren tipi baş ağrıları,

&bull Gerilimden kaynaklanan baş ağrısı,

&bull Psikiyatrik kökenli baş ağrısı,

&bull Kafa içinde inflamasyona bağlı baş ağrısı,

&bull Göz, kulak, diş, burun ve sinüs kaynaklı baş ağrıları,

&bull Boyundaki yapısal bozukluklardan kaynaklanan baş ağrıları.

Migrenin belirtileri nelerdir?

Migren ağrısı kendine özgüdür. Migrende en sık rastlanan belirti, hafiften başlayıp, bir süre sonra çok şiddetli, zonklayıcı hâle gelen baş veya boyun ağrılarıdır.

Ağrı genelde başın bir tarafında olur ve bir saat ila üç, hatta dört saat devam eder. Migren hastası, ağrısı bittikten sonra kendini yorgun ve bitkin hisseder.

Migrenin vücuda etkileri nelerdir?

&bull Migren, baş ağrısı öncesi veya ağrı süresince vücuda şu tür etkiler yapar,

&bull Kabızlık veya ishal olunur. Yani sindirim sistemi etkilenir,

&bull Sinir sistemi etkilenir, sinirlilik gözlemlenir,

&bull Mide bulantısı veya kusmalar görülebilir,

&bull Işığa karşı aşırı duyarlılık olabilir,

&bull Gürültüye karşı aşırı tepki duyulabilir,

&bull Kan damarlarında gözle görülebilir derecede genişlemeler gözlemlenebilir,

&bull Boyun ve omuz ağrıları hissedilir,

&bull Boyun ve omuzda tutukluklar hissedilir,

&bull El ve ayaklarda sızı hissedilir,

&bull Dokunma hissi azalır,

&bull Aşırı hassasiyet ortaya çıkar.

Migren öncesi hastada meydana gelen hâller nelerdir?

Migren ağrısı başlangıcında bazı belirtiler verir.

&bull Görme konusunda yanılma ve göze değişik yansımalar,

&bull Duyma konusunda yanılmalar,

&bull Bazı bölgelerinde uyuşma,

&bull Kulakta çınlama,

&bull Konuşma bozuklukları,

&bull Karın şişliği,

&bull Ü şüme, el ve ayaklarda soğukluk,

&bull Esneme,

&bull Ağız kuruluğu,

&bull Vücutta su toplanması,

&bull Terlemede artış,

&bull Burun akması,

&bull Sık idrara çıkma,

&bull Açlık, tatlı yeme isteği veya iştahsızlık,

&bull Konsantrasyon bozukluğu, dikkatin azalması, düşüncede yavaşlama,

&bull Kelime bulma güçlüğü, konuşurken takılma,

&bull Durgunluk,

&bull Kimilerinde aktivitede aksine artış,

&bull Kalp atışlarının hızlanması

&bull Yüksekteyken baş dönmesi, migrenin diğer belirtilerinden bazılarıdır.

&nbsp

Ağrılar ve tedavilerinde akupunktur farkı

Ağrılar ve ağrı belirtisi gösteren tüm rahatsızlıkların tedavisinde de akupunktur, bilinen tedaviler arasında ihmal edilemeyecek derecede önemli yer tutar. Çünkü akupunktur:

&bull Ağrıların giderilmesinde oldukça etkilidir,

&bull Bütün hücrelerde bakım ve tedavi faaliyetini başlatır,

&bull Kan alması gereken tüm dokuların kanlanmasını sağlar,

&bull Sindirim sistemini düzenler,

&bull Şişkinlik, gaz, ekşime, kabızlık gibi birçok rahatsızlığı giderir,

&bull Bağırsakların düzenli çalışmasını sağlar,

&bull İmmün (bağışıklık) sistemini dengeler,

&bull Uykusuzluk, sabah yorgunluğu, hâlsizlik gibi durumları düzenler.

&bull Strese karşı dayanıklılık kazandırır,

&bull Bel ve boyundaki yapısal bozukluğu tedavi eder,

&bull Bu sayede beyne normal kan ve oksijen gitmesini sağlar,

&bull Rahatlayan sinirler sebebiyle ağrı ve şikâyet ortadan kalkmış olur,

&bull Vücudu zindeleştirir, gençleştirir,

&bull Ü stelik hiçbir yan etkisi yoktur.