Araştırmacı, Yazar, Serbest Muhasebeci, Mali Müşavir ve Bağımsız Denetçi, TEŞVİKDER Genel Başkanı ve Şanlıurfa Kültür Elçisi Abuzer Akbıyık ile  yaptığımız söyleşiye devam ediyoruz.
AY: Sizi, 'bir Şanlıurfa beyefendisi, hiçboş durmayan, adına sürekli  üreten, yazan- çizen, paylaşan, ikaz eden,öneren' bir kişi olarak tanımlıyorlar. Siz gerçekten Şanlıurfalı mısınız?
AKBIYIK: Evet ben Şanlıurfalıyım. Yaklaşık 40 yıldır yazdığım köşe yazıları, makale, kitap, CD, Kaset, Belgesel çalışması gibi somut çıktılara baktığımda, yıllar içinde Şanlıurfa kültürü adına üretim yaptığımı söyleyebilirim. Bir Şanlıurfalı olarak, memleketimin gelişmesi, kalkınması, refah düzeyinin yükseltilmesini arzu ettim, çevreye duyarlı olunmasını, hijyene dikkat edilmesini istedim. 1973 seçimlerinde belediye başkanı adayının bir sloganı vardı 'Yeşil Urfa, Temiz Urfa' Ben de hep Urfa`nın yeşil olmasını, temiz olmasını istedim. Kültür varlıklarımıza sahip çıkılmasını, tarihi yapıların ve saray gibi Urfa evlerinin yıkılmamasını istedim. Bizi biz yapan, kültür ve sanat değerlerimize önem verilmesini, kaybolup gitmekte olan türkülerimize, hoyratlarımıza, gazellerimize sahip çıkılmasını, yaşatılmasını, derlenerek gelecek nesillere aktarılmasını istedim, Sıra Gecelerimizin, yozlaştırılmamasını, aslına uygun icra edilmesini istedim. 
Bu duygu ve düşüncelerimi yazılarımda belirttim, çeşitli toplantı, radyo ve televizyon programlarımda, insanları kırmadan, şahsileştirmeden dile getirdim. Beni tanıyanlar, art niyetli olmadığımı ve Urfa`ya olan sevgimi bildiği için, kimse eleştirilerimden kızmadı. Örneğin 2019 yerel seçimlerin hemen sonrasında 'Ben belediye başkanı olsam' diye, Şanlıurfa ile ilgili tespit ve önerilerimi içeren bir yazı hazırladım ve yayınladım. TRT adına deleme gezisi için Urfa`da olduğumuz sırada o sırda yeni seçilmiş olan Büyükşehir Belediye Başkanı bizi davet etti, davet sırasında 'Ben belediye başkanı olsam' yazımın kağıt çıktısını, başkana verdim.Memnun oldu. Yine 1980`li yıllarda Türkiye`nin pek çok ilini gezerken, güzel tanzim edilmiş bahçe ve çocuk oyun bölümü olan parkların fotoğraflarını çekip albüm halinde dönemin Belediye Başkanına sundum. Urfa`da bu tür parklar yapılmasını talep ettim. Bana teşekkür etti. 
Urfa kurtuluşunun geçtiği Şebeke mevkiinin ağaçlandırılarak '11 Nisan Şehitliği' yapılması, Kurtuluş Müzesi kurulması, Urfa kurutuluşu ile belgesel film ve uzun metrajlı film yapılması, Hatta olan, kültür, sanat, siyaset, ticaret alanında ünlü Urfalı 100 kişi ile belgesel yapılmasını, Mahalli gazetelerin dijital ortama aktarılması, Halk oyunlarının gençlere öğretilerek yaşatılması için Her okuldan bir Halk oyunları ekibi kurulması, Şanlıurfa`da konservatuar kurulması, Şanlıurfa Müzik, Arşiv ve Dokümantasyon Merkezi kurulması, Sıra Gecesi ekiplerine meslek içi eğitim verilmesi gibi konularda rapor hazırlayıp yetkililere sundum. 
Netice olarak, hayatım boyunca Urfa ile ilgili, kültür, sanat, çevre ile ilgili birçok proje üretip yetkililere sundum. Bu projelerden bir kısmı hata geçti. Bir Urfalı olarak bu beni ziyadesi ile memnun etti. Örneğin, 1986 yılında 'Niçin Urfa Vakfı Kurulmalıdır' başlıklı bir yazı hazırladım, gerekçelerini, kimler tarafından, nasıl kurulması gerektiği Hizmet ve Güneydoğu Gazetesinde dört gün üst üste yayınladım. Daha sonra konu ile ilgili birkaçyazı daha yazdım ve Urfalı ünlü sanatçı ve iş adamlarından yaklaşık yüz kişiye, konuyu bir mektupla bildirdim ve vakfın kurulmasına katkıda bulunmalarını talep ettim. Vakıf kurulması konusunu proje haline getirdim ve o günkü yetkililere sundum. Nihayet 1990 yılında 15-20 kültür sanat adamının katıldığı toplantıda dönemin Urfa`ya vali olarak atanan Sayın Ziyaettin Akbulut`a sundum. Proje hoşuna gitti, orada hazır bulunan Vali Yardımcısı Kanan Yozgatlıya talimat verdi, 'Abuzer beyle konuyu çalışıp bana getirin' dedi. Vali muavini ile çalışıp vakıf sözleşmesini hazırladık ve Vali beye sunduk Birkaçtoplantıdan sonra Devlet, vatandaş işbirliğinin en güzel örneklerinden biri olan Şanlıurfa İli Eğitim Kültür Sanat ve Araştırma Vakfı (ŞURKAV) kuruldu.Vakfın kuruluşu Urfa kültür ve sanat hayatında adeta bir devrim yarattı. Kültür ve sanat alanında, tarihi mekan ve evlerin korunmasında, restore edilmesinde farkındalık oluşturdu. Vakıf, yıllar içinde, yüzlerde kültür ve sanat çalışması yaptı, kurs açtı, kitaplar yayınladı. Süreli Dergi çıkardı. Balıklıgöl platosu projesini gerçekleştirdi, pek çok tarihi evi satın alarak restore etti, fonksiyon kazandırdı. Yılın vakfı seçildi. Kurucusu olduğum ve iki dönem de yönetim kurulunda faaliyet gösterdiğim ŞURKAV Vakfı, Türkiye`nin en zengin vakıflarından biri olarak İl valisinin başkanlığında, kurumsal kimliği, çalışanları ile başarılı faaliyetlerine halen devam etmektedir. Biz bugün varız yarın yokuz. Allah muhafaza etsin kendimi methetmek için değil, proje üretmenin, memlekete sahip çıkmanın nasıl sonuçlar ortaya çıkardığına bir örnek olması ve tarihe bir not düşürmek için bunu anlattım.   
AY: Sıra Gecesi kitabını yazmışsınız. Çok sayıda derlemeniz var. Derlediğiniz türküleri notaya aldırdıktan sonra resmi kurumlara mı gönderiyorsunuz?
AKBIYIK: Türkiye`de anonim eserleri sistemli bir şekilde söz ve notaları ile muhafaza eden en önemli kurum TRT olduğu için Şanlıurfa dan arkadaşlarımla birlikte derlediğim türkü ve uzun havaları TRT`ye gönderdim. Derlediğimiz 'Adam Ağladan oldum, Bilmem kederden mi bilmem tecelli, Bir ay doğdu Maraş`tan, Çekin çadırımı kuru yazıya, Çorabı çektim, Eminem oturmuş daşın üstüne, Kala yeri yıkılsın kala yeri, Maraş Maraş derler  bu nasıl Maraş, Yaz Gelince yaylaları gezmeli, Yerde yanım  çürüdü yerde yanım, Aşkım Ebedidir Erecek Sanma Zevâle, Şaştım Ya İlâhi Yâr Ben De Şaştım, Çimensiz Dağlarda Ceylan Yayılmaz, Bülbül Güle Kon Dikene Konma  Kara Çaya İnerken Potinim Kaldı (Tütüncü Kız), Sabadan Gül adlı gazel, türkü ve uzun havaları' TRT repertuvarına alınmıştır. 
Kaynak Kişi  Bakır Yurtseverden derleme yaparken
AY: Çok sayıda ödül almışsınız. En öneli gördüğünüz kültür-sanat ödülleri hangileri oldu?
AKBIYIK: Yaptığım kültür çalışmalarından dolayı yıllar içerisinde pek çok kurum tarafında ödül ve plaket verildi. Bu ödül ve plaketler beni motive etti, bana bir sorumluluk yükledi. Bu ödül ve plaketlerden 'ŞURKAV Kültür ve Hizmet ödülü,Folklor Araştırmaları Kurumu,İhsan Hınçer Türk Folkloruna Hizmet Ödülü, Ankara Halk Müziği ve Oyunları Araştırma Eğitim Derneği (HAMOY) tarafından verilen Halk Bilimi Ödülü, Ankara`daki bulunan Şanlıurfa Platformu tarafından 'Mesleğinde En İyiler' ödülü, Yazarlar Birliği, Yazar, Fikir Adamı ve Sanatçıları Ödülü, Kars 1. Türkiye Türkülerimiz Bayramında Derleme Dalında Türkiye Birinciliği Ödülü, Ege Ü niversitesi Konservatuarı, İzmir Aliağa Belediyesi, Kültür ve Turizm Bakanlığı Araştırma ve Eğitim Genel Müdürlüğü, Orman Bakanlığı Güneydoğu Anadolu  Bölge Müdürlüğü tarafından Ormancılık Faaliyetleri ve Şanlıurfa nın ağaçlandırılmasına karşı gösterdiği ilgi ve katkılarından dolayı verilen plaketleri sayabilirim.
AY: Not almışım 'Aksaray doğumlu ünlü gazeteci ve ressam Fikret Otyam Urfa yı çok sevmiş, birçok yazı ve konuşmasında bu sevgisini dile getirmiş. Bu öyle bir sevgi ki çoğu yerde Keşke anam beni Urfa da doğursaydı` demiş.' Bu doğru mu?
AKBIYIK: Gazeteci, Ressam ve Yazar Fikret Otyam, Gazeteci olarak ilk defa 1953 yazında Urfa`ya gelmiştir. 1960 yılında İlhan Başgöz ile birlikte Urfa`dan türküler derlemiştir. Otyam, Urfa`yı, Urfalıları çok sevmiş ve yıllar içinde birçok kez Urfa`yı ziyaret etmiş, röportajlar yapmış Urfa`yı yayınladığı yazı ve kitaplarına aktarmıştır. Urfalılar da onu sevmiş bağrına basmıştır. Kendisine sorulduğunda 'Doğduğum Aksaray`ı çok seviyorum ama anam, keşke Urfa da doğursaydı' diyerek Urfa`ya olan sevgisini ifade etmiştir. Urfalı olarak biz de Fikret Otyam`ı sevdik.  Urfa` yeldiğinde birkaçbirlikte oturduk, gecenin geçvakitlerine kadar sohbet ettik. Bize ellili altmışlı yılların Urfa`sını, Harran ovasını susuzluğunu anlattı. Rahmetli olduğunda Cenazesine katıldım ve Hanımı Filiz Hanıma başsağlığı diledim. Her fırsatta Urfa`dan bahsederdi, Urfalı olmayan, bir Urfa sevdalısı idi. Allah rahmet etsin. 
Abuzer Akbıyık, S.Sabri Kürkçüoğlu ve Mehmet Yalçınkaya Gazeteci, Ressam ve Yazar Fikret Otyam ile..
AY: Şanlıurfa`ya 7 yıl önce gitmiştim. Şimdi nasıl? Ü lkemizin her tarafı gibi betonlaştı mı? Estetiği bozuldu mu?
AKBIYIK: GAP projesi kapsamında, 1994 yılında Fırat Nehrinden 26,4 kilometre uzunluğunda, 2 adet 7,62 çapında tünel ile Harran Ovasına su verildi. 28 yıldır Harran Ovasında sulu tarım ile pamuk, buğday, mercimek, mısır ve sebze üretimi yapılmaktadır. Yapılarda harçkullanımı binlerce yıllık geçmişi var. Betonu oluşturan çimentonun icadı yaklaşık 200 seneye dayanıyor. Ü lkemizde 1931 yılında ilk defa bir köprüde kullanılan betonarme1940`lı yılların başında Urfa`ya da ulaşıyor ve Atatürk Bulvarı üzerinde şimdiki Numune İşhanı`nın yerinde,  ilk numune evi betonarme olarak yapılıyor. Rahmetli babam inşaatçı idi. Anlatırdı. 'Çimento variller ile geldi. Numune evi yapıldı. Halk, çimentonun nasıl bir harçolduğunu bilmiyordu bu nedenle üstümüze yıkılabilir diye bir müddet binanın altından geçmedi. İki katlı bu binaya da, betonarme bina olarak ilk olduğu için numune binası denildi' Yani hemen bütün şehirlerin betonlaşma kaderini Urfa`da paylaştı. Hızla çoğaldı, şehrin hemen büyük kısmı betonlaştı. Şehrin yeni alanlara taşınması, modern betonarme binaların, caddeler, park ve bahçelerin yapılmasına kimse bir şey demiyor. Bu kaçınılmaz, bu doğal bir gelişme. Bizim üzüldüğümüz karşı çıktığımız, Surlar arasında kalan tarihi Urfa evlerinin yıkılıp yerine betonarme binaların yapılması ve Haran Ovasının imara açılarak betonarme binaların yapılmasıdır. Tarihi saray gibi Urfa evlerinin bir kısmı tarih bilinci olmayan Urfalılar tarafından yıkılmış yerine briketten beton evler yapılmıştır. Bu yapan Urfalılar kadar bu yıkama göz yuman yetkililer de suçludur. Fakat esas, tarihi evlerin, konakların yıkımları,yol açma adı altında geçmiş dönemin Belediye Başkanları ve Valileri tarafından yapılmıştır. Balıklıgöl civarında, Büyük Yol açılması, Su Meydanından, basmahaneye doğru aşağıya inen yolun açılması, Divan Yolu genişletme çalışmalarında onlarca, tarihi ev, hamam, dönemin yetkilileri tarafından yıkılmıştır. Atatürk Bulvarındaki tarihi Vali Konağı yıkılarak, yerine valinin adının verildiği betonarme İşhanı yapılmıştır.  Bu yıkım furyası, Tarihe ve kültüre sahip çıkan Vali Ziyaettin Akbulut`un Urfa`ya gelmesi, ŞURKAV vakfının kurulması, Yrd. Doç. Urfa sevdalısı Cihat Kürkçüoğlu`nun çalışmalar, Vali Yardımcısı Hasan Dururer, Ahmet Hamdi Nayır gibi vali yardımcıları ve bir avuçUrfalı aydının çalışmaları ile son bulmuştur.  Halk bilgilendirilmiş, bilinçlendirilmiştir. Son yirmi yılda birçok Urfa evi restore edilerek konukevi olarak kullanılmaya başlanmıştır. Bir başka konuda Urfa`daki verimli toprakların imara açılmasıdır. Bilindiği gibi bütün bitkiler toprakta  yetişir, bu yönü ile toprak hayatın kaynağıdır. Uzmanların ifadesine göre tarıma elverişli 40-50 santimetrelik bir toprak tabakasının oluşabilmesi için en az 20-25 bin yıllık bir sürenin geçmesi gerekmektedir. Binlerce yılda oluşan Harran Ovası, GAP projesi ile suya kavuşmuştur. Fırat ile Harran ovasının buluşması bir bayram gibi kutlanmış 'Ane kalk bi zılgıt çal Harran`a su geliyor' türküleri yakılmıştır. Urfa`nın batısı, hem yüksek, havadar, hem de dağlıktır bu nedenle imara en uygun yerdir. Buna rağmen son yıllarda Urfa`nın doğusundaki Harran Ovası imara açılmıştır. Münbit Harran Ovasında beton bloklar yükselmiştir, yükselmektedir. Harran Ovasını imara açanları biz affetsek de, tarih affetmeyecektir. 
AY: İnsanların Şanlıurfa`ya gitmeleri/tercih etmeleri için kaçneden sayabilirsiniz?.
AKBIYIK: Şanlıurfa 12.000 yıllık tarihi geçmişi ile 'Uygarlıkların Doğduğu Şehir'dir. Pek çok ziyaret edilecek yer vardır. Dünyanın en eski yerleşim yeri Göbeklitepe, yeni bulunan Karahantepe, Balıklıgöl (Halilirrahman gölü), Urfa Kalesi, Harran Ören yeri, Bazda Mağarları, Hanel Barur Kervansarayı, Şuayp Şehri, Urfa Kalesi, Tarihi Çarşılar ve daha birçok tarihi mekanlar, Urfa`da görülmesi gereken yerlerdendir. Hz.İbrahim, Hz.Eyyup ve daha birçok peygambere ev sahipliği yapan 'Peygamberler Şehri'dir. Gezilecek görülecek pek çok dini mekan vardır. Mukim Tahir, Kel Hamza, Bekçi Bakır, Tenekeci Mahmut, Kazancı Bedih, Nuri Sesigüzel, İbrahim Tatlıses, Mahmut Tuncer gibi ünlü ses sanatçılarını yetiştiren  'Müzik Şehirdir'. Tarihi yapıları, eşsiz evleri ve çarşılarıyla görülmeye değer 'Turizm Şehri'dir.  Münbit Harran ve diğer ovalarıyla 'Tarım Şehridir'.  GAP projesiyle büyüyen 'Sanayi Şehridir'. Bu nedenlerle Urfa`ya gelmek için çok neden vardır. 
Dini ve tarihi mekanları görmek, eşsiz güzellikteki dar sokaklarda yürümek, mis gibi kokuların yayıldığı Attar pazarından alışveriş etmek isteyen, Tarihi Gümrükhanı`nda soluklanarak bir acı kahve(mırra) içmek isteyen,akşam Sıra gecesine katılarak yanık Urfa türkülerini dinlemek, lezzetli kebaplarını, Şıllık tatlısını tatmak isteyenler Urfa`ya mutlaka gelmelidir.  Mart Nisan, Mayıs, Eylül, Ekim, Kasım ayları Urfa`yı gezmek için en güzel aylardır. Fakat çok önceden yerinizi ayırtmayı unutmayın. Demedi, demeyin. 
Balıklıgöl`de TRT Merhaba Dünya programında Abuzer Akbıyık ve Ü nlü bestekar Abdullah Balak
AY: Çok teşekkürler. Şanlıurfalılar çok şanslı. Darısı diğer illerin de başına; .
AKBIYIK: Bu röportajla, kendimi ve Urfa`yı tanıtmaya, Urfa ile ilgili duygularımı ve düşüncelerimi ifade etme imkanı verdiğiniz için size çok teşekkür eder, sağlık, huzur, mutluluk ve başarılar dilerim.