Güncel

Abdurrahman Dilipak’ın “AKP’nin Papatyaları davası istinafa gitti

Savcının istinafa gitmediği davada Dilipak’ın avukatları beraat istedi. AK Parti ve KADEM’in avukatı, cezanın ve avukatlık ücretlerinin artırılmasını istedi. KADEM ve AK Parti Mütefekkir Abdurrahman Dilipak’a uygulanacak cezanın üst sınırdan verilmesini talep ettiği bildirildi.

Abone Ol

MEHMET POYRAZ/İttifakgazetesi.com

“AKP’nin Papatyaları” davasında Dilipak ve avukatları mahkemeye 3 ayrı istinaf dilekçesi sundu ve mürafalı duruşma talep etti. Gazete ve Dilipak adına duruşmalara katılan Av. Ali Paccı 27 sayfa, Dilipak’ın avukatları Av. Faruk Keleştimur, Av. Faruk Şen, Av. Emir Akpınar 9 sayfalık, Abdurrahman Dilipak ve Av. Esra Balcı 11 sayfalık, toplamda 47 sayfalık istinaf dilekçesi sundular.

AK PARTİ’DEN TEK İSTİNAF GİRESUN’DAN GELDİ

KADEM Başkanı Saliha Okur Gümrükçüoğlu ve KADEM adına Av. Sinem Ermiş ve Helin Görgül, AK Parti’den müşteki, AK Parti Giresun İl Kadın Kolları Başkanı Berrin Aydın  cezanın  ve avukatlık ücretlerinin artırılması talebi ile istinaf başvurusu yaptılar.

Av. Sinem Ermiş tarafından  S.O.Gümrükçüoğlu ve KADEM adına yapılan başvuruda “… Yerel Mahkeme kararının tayin edilen ceza yönünden kaldırılmasına, sanık hakkında üst sınırdan hapis cezası verilmesine, müşteki tarafların ayrı ayrı avukatlarla temsil edildiği gözetilerek her bir taraf vekili için ayrı ayrı vekalet ücreti tayinine karar verilmesini vekaleten arz ve talep ederiz”  denirken, AK Parti Genel Merkezi, Kadın Kolları Merkezi ve milletvekillerinden istinaf yoluna gidilmezken AK Parti Giresun İl Kadın Kolları Başkanı Berrin  Aydın adına Av. Fatmanur Çakır Öztürk tarafından verilen istinaf dilekçesinde “… açıklanan nedenler ve mahkemenin resen takdir edeceği nedenlerle; yeniden yargılama yapılarak usul ve yasaya aykırı (…) sayılı ilamının vekalet ücreti yönünden düzeltilerek ve sanık hakkında üst sınırdan üzerine atılı suçtan cezalandırılmasına karar verilmesini saygı ile vekaleten dileriz” denildi.

TURHAN SELÇUK’UN KARİKATÜRLERİ İLE KENDİNİ SAVUNDU DİLİPAK’TAN İLGİNÇ SAVUNMA:

Dilipak savunmasında, Turhan Selçuk’un üzerinde AB yazan anaç bir domuzun yavrularını emzirirken, kendisi de domuzu emmek için bekleyen üzerinde TC yazan kuzu karikatürü ile, AB yönünde giden tesettürlü bir domuz karikatürü ile, bir fabrikada, ODUN girip kağıt çıkarken, öte yandan seçmen sandığına atılan bir kağıdın atıldığı sandıktan ODUN çıktığını gösteren karikatürü mahkemeye sundu.

2006 tarihli karikatürdeki domuzun AB’tarafından mali açıdan desteklendiğini gösterdiği için, domuz figürüne bir de kumbara deliği açılmıştı.

İSTİNAF AÇIKLAMASI: ADALET İSTİYORUM 

Dilipak, İstinaf ile ilgili yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi:

 Kaçtıklarını sandıkları şeye doğru koşuyorlar. Bu dava ile başından beri korumaya çalıştıklarını söyledikleri değere zarar veriyorlar. Yanlışın neresinden dönülürse orası kardır. 3,5 yıldır bunu anlatıyoruz. Avukatlar bu süreçte yapılan hukuk hatalarını yaklaşık 50 sayfada özetlediler. Şimdi İstinafın kararını bekliyoruz. İstinaf kararlarında emsal bir çok karar var. İstinaf’tan lehimize bir karar bekliyoruz. Aksi bir karar Yargıtay kapısını açar. Bu davayı bekleyen bir de hukuk davası var. Gerekirse Anayasa Mahkemesi yolu var, AİHM yolu var. Ben savunmamı kendimi aklama üzerine kurmadım. Ben beraatten önce adalet istiyorum. Kapsamlı bir savunma yolunu seçtim. Benden sonra benden bir sorunla karşılaşanlar için baht kaynağı olacak, emsal teşkil edecek bir yol açmak istedim. Bana garip gelen, 81 ilde açılan bir davada, Cumhurbaşkanı da olan, AK Parti Genel Başkanın da davacı olduğu bir davada basının ilgisizliği. Yine aynı şekilde, basının bir hafta yaygara koparttığı, 81 ilde açılan bir dava ile ilgili olarak, AK Parti’den 3 il dışında, ne genel merkezden, ne de illerden hiç kimsenin davayı takip etmemesi. KADEM’in ise bütün davalara ısrarla katılmaları ve kendilerine yönelik iddianamede suç isnadı olmadığı halde, kendilerini bu davada konumlandırmaları. Ben, içlerindeki hesabileri kınayan genel başkanın, Adil Ömer’ler ararken Hasbi’lere özlemini ifade ederken, kendi içlerindeki Hesabi’lere yönelik tanımlanmış birilerine yönelik uyarılar konusunda nasıl böyle bir yola girdiklerini doğrusu anlamakta güçlük çekiyorum. Ve tabi, dindar bir tabana oturan bir siyasi hareketin, suçlama ve savunmalarında, dini kavramlar ve kurumlar hakkında nasıl bu kadar bilgisiz ve cür’etkar bir tavır içinde olduklarını görmek benim için sürpriz oldu. Bu süreçte beni destekleyen onlarca avukata teşekkür ediyorum. Okurlarımın eksilmeyen giderek artan destek ve güvenlerine de teşekkür ediyorum. İktidara yakın basın ve STK’ların Gazze’deki çatışma sürecinde bu dava bahanesi ile görmezden gelmek sureti ile, Filistin ve Kudüs sözcülüğü ile şöhret yapan bir kişiyi yok sayma politikasını da anlamış değilim.

DİLİPAK’IN AVUKATLARI NE DEDİ?

Yayıncı, sorumlu müdür, aynı zamanda Dilipak’ın da avukatı olarak davada yer alan Av. Ali Paccı da, istinaf dilekçesinde, matufiyet konusu yanında, usule ilişkin bir çok konuda itirazlarını sıraladı. Paccı, davanın iddianame sınırları içinde kalması gerektiğini, ancak iddianamenin usul, şekil ve muhtevası itibarı ile tartışmalı olduğunu beyanla, vefat eden müştekiler açısından hukuki gereklerin yerine getirilmediğini, Suç teşkil ettiği belirtilen ifadelerin müşteki KADEM yöneticisine yönelik olduğuna dair tek somut gerekçe olarak "bahse konu yazıda KADEM'in adının açıkça geçirildiği ve eleştirilere muhattap kılındığı" gösterildiği ve buna dayalı bir suçlama yapılamayacağı, konunun basın, düşünce, ifade etmek, kanaat beyanı, haber alma, haber verme hürriyeti çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiği, basının eleştiri ve politikacılarının tahammül yükümlülüğüne de atıfla, konunun aile ve İstanbul sözleşmesine ilişkin tartışmalar çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiğini savundu. Paccı ayrıca, “Sanık şikayetten vazgeçmeyi kabul etmediğini bildirmesine karşın Mahkemenin şikayetten vazgeçen müştekiler yönünden davanın düşmesine kararı vermesi kanuna açıkça aykırıdır” dedi.

Av. Faruk Keleştimur:

Usul ve esasa aykırı şekilde verilen mahkumiyet kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurduk. Üst mahkemece incelendiğinde anlaşılacağı üzere; suçun maddi ve manevi unsurları oluşmadığından müvekkil Abdurrahman Dilipak’ın beraatine karar verilmelidir.

Öncelikle belirtmek gerekir ki meselenin hukuki mahiyeti gayet basittir. Kovuşturmaya konu edilen yazı, hem günlük süreli yayın yapan basılı gazetedeki köşe yazısında hem de aynı zamanda gazetenin internet sayfasında yayımlanmıştır. Halen de ilgili yayınlarda ve dosyada yer almaktadır. Yazının sağlıklı değerlendirilebilmesi için yazıdan kelime ve/veya cümle seçilerek değil bir bütün olarak incelenmesiyle mümkün olabilecektir. Yazının bütünü ile yazıya konu edilen ulusal ve uluslararası kamuoyundaki güncellik itibariyle yazarın ne demek istediğine dikkat edilmelidir. Bu yönüyle yazıda, somut olarak müşteki-katılanların ismen belirtilip belirtilmediği veya isim belirtilmemiş ise de yazının onların şahsına yönelik bulunduğunda duraksanmayacak bir durum olup olmadığı, yazının ifade özgürlüğü ile bu özgürlüğün en önemli ve özel hali olarak kabul edilen basın özgürlüğü kapsamında kalıp kalmadığı, atılı suçu oluşturup oluşturmadığı, basın suçu kapsamında ve buna göre muhakeme şartı olarak dava süresinin kaçırılıp kaçırılmadığı ile mahkemenin takdir edeceği sair haller çerçevesinde ve dosya kapsamında sunduğumuz-beyan ettiğimiz savunmalar gözetilerek nitelendirilmelidir.

Av. Fatih Şen:

Söz konusu yargılama boyunca müşteki - katılanlarca yazı bir bütün olarak algılanmayıp, yazıda geçen “fahişe ve türevlerine” şeklindeki ifadeler ısrarla bağlamdan koparılarak tüm Ak Partili kadınlara yönelmiş (kimi zaman da tüm kadınlar adına söz alınarak, kadına şiddet olarak nitelendirilerek), hakaret içerir sözler olduğu iddiası mevcuttu.

Küçükçekmece 2. Asliye Ceza Mahkemesi 13/10/2023 tarihli kararında; Yazılı ve sözlü tüm savunmalarımız ışığında müvekkilin Yeni Akit Gazetesi'nin 27/07/2020 tarihli nüshasında ve internet sitesinde yayınlanan “AKP’nin Papatyaları” başlıklı köşe yazısının içerisinde geçen ve iddianameye konu edilen ''fahişeler ve türevleri'' ifadesinin müştekilere, KADEM yöneticilerine, AK Parti Kadın Kolları Teşkilatına yönelmediği müvekkilin Yeni Akit Gazetesi'nin 27/07/2020 tarihli nüshasında ve internet sitesinde yayınlanan “AKP’nin Papatyaları” başlıklı köşe yazısının içerisinde geçen ve iddianameye konu edilen ''fahişeler ve türevleri'' ifadesinin müştekilere, KADEM yöneticilerine, AK Parti Kadın Kolları Teşkilatına yönelmediği; Sanığın bahse konu fahişe ifadesinin fuhşiyat kapsamında kullanıldığı, yazının kaleme alındığı tarihten kısa süre önce gerçekleşen bir istişare toplantısında LGBT unsurları, eşcinsellik için dini esaslar çerçevesinde kullanılmasına karar verilen bir ifade olduğu savunmasına da itibar edildiği yönünde karar vermiştir. Aslında 3,5 yıl bu Fahişe konusu konuşuldu. Sonunda mahkeme “Cümlenin yarısını kesip, son iki kelime üzerinden mahkumiyet verdi. Biz bu 2 cümle için, belgeleri ve tanıkları ile birlikte 200 sayfa savunma yaptık. Bu kararın İstinaftan dönmesini bekliyoruz.

Av. Emir Akpınar:

Bizim için de ilginç bir mahkeme süreci yaşandı. Bu dava bir çok yönden önem arz ediyor. Usul, esas, düşünce ifade hürriyeti, basın hürriyeti yönünden, ülkemizin içinden geçtiği süreç açısından adeta tarihe not düşüldü. Bu davanın daha uzun bir süre, ülkemizdeki yargı düzeni, siyasi yönüyle hukuk devleti olma açısından bu dava dosyasında araştırmacılar çok şey bulacaklar. Mahkeme “eskiden ter kokuyorlardı, şimdi parfüm kokuyorlar; bodrum katlarında rutubet kokan derneklerden çıkıp plazalara taşındılar. Ak Parti içindeki AKP'liler, FETÖ'nün zihniyet ikizi gibi davranıyorlar, AKP'liler terfi etti, zenginleşti, itibar sahibi oldular, kaymağı onlar yiyor” ifadelerinin ortalama, genel okuyucu nezdinde AK Parti içerisinde yer alan, AK parti teşkilatlarında çalışmış, AK Parti'ye gönül vermiş kadınları tahkir edici, küçümseyici, şeref ve saygınlıklarını rencide edebilecek mahiyette olduğuna hükmederek Abdurrahman Dilipak’ı mahkum etmiştir. Oysa müvekkilin “eskiden ter kokuyorlardı, şimdi parfüm kokuyorlar; bodrum katlarında rutubet kokan derneklerden çıkıp plazalara taşındılar. Ak Parti içindeki AKP'liler, FETÖ'nün zihniyet ikizi gibi davranıyorlar, AKP'liler terfi etti, zenginleşti, itibar sahibi oldular, kaymağı onlar yiyor” ifadesiyle ne dediği yazının bütününden açıkça anlaşılıyor. Birileri AK Parti’yi içinde AKP’li yoktur gibi bir ön kabulle, eleştiriyi kendi üzerine almaya çalışan birileri var sanki. Neyse dava şimdi istinafta. Tabi İstinaf sonucu bekleyen Ankara’da bir de hukuk davası var. Yani daha bir süre bu konu gündemde kalacak gibi görünüyor.

Av. Esra Balcı: 

Ben Dilipak’ı savunan avukatlar arasında tek bayan avukatım. Hakim de savcı da hanım. KADEM’in avukatları da hanım. AK Parti adına katılan avukatlar da hanımdı. Bana göre, Dilipak’ın yazısı değil, Dilipak’tan şikayetçi olmaları, koruma çalıştıklarını zannettikleri değere zarar verildi. Dil, mantık, hukuk, hangi açıdan bakarsanız bakın yazının gayesi de, hedefi de çok açık. AK Partililerin yararına olan bir eleştiride bulunduğu; kovuşturmaya konu edilen gazete köşe yazısının hiç bir yerinde katılanların ismi açık veya dolaylı olarak yer almadığı; suçun oluşabilmesi için gerekli olan ifadelerin kime yöneldiğinin duraksamaya yer bırakmayacak şekilde herkes tarafından anlaşılabilir olması şartının oluşmadığı; bu ifadelerde kimin kastedildiği açıkça belirlenemeyeceğinden suçun oluşabilmesi için şart olan matufiyet unsurunun bulunmaması; Müvekkilin AK Parti dahil hiçbir kimsenin onur, şeref ve saygınlığını rencide etme kastı ile cezaya konu ifadeleri kullanmadığı ve suçun maddi ve manevi unsuru oluşmaması; Ayrıca bu ifade ile müvekkil AK Parti’nin gelecekte akibetinin Anavatan Partisi gibi olmaması için AK Parti’nin yararına beyanlarda bulunduğu; böylece hukuka aykırılığı ortadan kaldıran bir nedenin bulunması; Son olarak müvekkile isnat edilen eylem mahkeme tarafından "basın faaliyeti" kapsamında ele alınması ve eyleme konu edilen köşe yazısının hem internet ortamında hem de günlük bir gazetede basılması nedeniyle 5187 sayılı kanunundaki süreler dikkate alınması gerekmekte ve bu süre dikkate alındığında süresi içerisinde açılmayan iş bu ceza davasında davanın "dava şartı gerçekleşmemesi" nedeniyle düşmesine kararı verilmesi gerekirken müvekkile ceza verilmesi usule ve hukuka aykırı olduğu; Süresinde açılmayan işbu ceza davasında "dava şartı gerçekleşmemesi" nedeniyle düşmesine kararı verilmesi gerekirken, bu hususta gerekçeli kararda olumlu ya da olumsuz bir gerekçe belirtilmemiş olması sebebiyle İstinaf kanun yoluna başvurmuş bulunmaktayız. Kararın lehimize olmasını bekliyoruz.