Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Büşra Yüzüak Saka
Büşra Yüzüak Saka

Akran zorbalığını anlamak ve önleyici yaklaşımlar

Okullar açıldı ve Akran zorbalığı ilk günlerden yüzünü göstermeye başladı maalesef. Akran zorbalığı gelişimsel süreçte olan çocukların sosyal etkileşimlerinde karşılaştıkları karmaşık ve çok boyutlu bir fenomen olarak ortaya çıkar. Özellikle erken çocukluk döneminde, bireyin benlik algısı, empati kapasitesi ve sosyal becerilerinin şekillendiği kritik bir zaman diliminde yaşanan bu olumsuz deneyimler, çocuğun duygusal ve davranışsal gelişimini derinden etkileyebilir. Anaokulu ortamı, çocukların ilk sosyal karşılaşmalarını ve grup dinamiklerini deneyimledikleri özgün bir alan olarak, zorbalık davranışlarının erken belirtilerini gözlemlemek ve müdahale etmek için eşsiz bir ortam sunar. Bu bağlamda, zorbalığın anlaşılması ve önlenmesi, sadece çocukların bireysel psikososyal sağlığı açısından değil, toplumun geleceği açısından da stratejik bir öneme sahiptir. Anaokulu öğretmeni ve bir çocuk gelişimci olarak her gün farklı çocukların dünyalarına tanıklık ediyorum. Oyuncaklarla oynarken kırılan bir blok, paylaşılmayan bir kalem ya da söylenen küçücük bir söz; bunların her biri çocukların iç dünyasında tahmin ettiğimizden çok daha derin izler bırakabiliyor. Bu izlerin en tehlikelisi ise kendini değersiz hissetme duygusudur. Çünkü bu duygu, sadece çocuğun kendi benliğine değil, çevresindeki arkadaşlarına da zarar verebilir.

Kendini değersiz hisseden bir çocuk, zamanla bu duygunun ağırlığını başkalarına da taşımaya başlar. Bu durum çoğu zaman incitici davranışlar, dışlayıcı tutumlar veya alaycı sözlerle kendini gösterir. Bir çocuğun başka bir çocuğa “Sen hiçbir şeyi beceremiyorsun” demesi, aslında kendi içinde duyduğu yetersizlik hissinin bir yansıması olabilir. Çünkü çocuklar, empati yetileri henüz tam gelişmediği için içlerindeki olumsuz duyguları kontrol etmekte zorlanırlar. Bu yüzden, acı çeken çocuk, farkında olmadan başka çocuklara da acı çektirebilir.

Çocuk gelişimi açısından baktığımızda, değersizlik hissi genellikle yetersiz bağlanma, ihmal, aşırı eleştirilme veya tutarsız ebeveynlik gibi nedenlerle ortaya çıkar. Sevgiyle koşulsuz kabul görmemiş çocuklar, varlıklarının bir anlamı olup olmadığını sorgulamaya başlar. Bu sorgulama, zamanla çocuğun sosyal ilişkilerinde güven sorunlarına, öfke patlamalarına veya içine kapanıklığa neden olabilir. Özellikle erken çocukluk döneminde oluşan bu değersizlik duygusu, ilerleyen yaşlarda arkadaşlık ilişkilerini zehirleyebilir.

Kendine güveni düşük bir çocuk, diğer çocukların oyununa zarar vermeye çalışıyor. Yapılan kuleyi bozuyor, oyuncakları paylaştırmıyor ya da sürekli şikayet ediyor. Bu davranışın altında yatan sebep, çoğu zaman sadece “yaramazlık” değil, “görülme ihtiyacı” oluyor. O çocuk, aslında şöyle diyor:

Ben de varım. Beni de fark edin. Değerli hissetmeye ihtiyacım var.

Çocuklar, doğaları gereği ilişkiler yoluyla büyürler. Bu yüzden biz eğitimciler ve aileler olarak her çocuğa kendini değerli hissettirmekle yükümlüyüz. Onları sadece başarılarıyla değil, varlıklarıyla sevmeli ve kabul etmeliyiz. En önemlisi de duygularını ifade edebilecekleri, güvenli bir ortam sunmalıyız çünkü duygularını ifade edemeyen çocuk, o duyguları başka çocuklar üzerinde davranış olarak dışa vurur.

Bu bağlamda, değersizlik hissi taşıyan bir çocuğu cezalandırmak yerine, onu anlamaya çalışmalı ve duygularının kaynağına inmeliyiz. Onunla kurulan sıcak ve güvenli bir ilişki, duygusal onarım sürecinin temel taşıdır. Aynı şekilde sınıf ortamında da her çocuğun farklı ama eşit derecede önemli olduğunu vurgulamak, empatiyi ve karşılıklı saygıyı geliştirmek açısından büyük önem taşır.

Sonuç olarak, bir çocuğun iç dünyasında taşıdığı değersizlik duygusu, sadece onun değil, çevresindeki diğer çocukların da gelişimini etkileyen bir unsur. Bu yüzden erken farkındalık doğru iletişim ve koşulsuz sevgi ile her çocuğun kendini değerli hissetmesini sağlamak hem bireysel hem de toplumsal bir görevdir. Çünkü kendini değerli hisseden bir çocuk, başkasını değersizleştirme ihtiyacı duymaz; tam tersine, onun da değerini görür ve gösterir. Bu durumum sonucunda aslında Değersizlik Duygusu Sessiz Bir Çığlık diyebiliriz. Çocuğun gözlerinde görürsünüz bazen sessizce haykırdığı o duyguyu. Her şeyden biraz uzak, herkesle biraz kavgalı gibidir. Şimdi biz biliyoruz ki Kendini değersiz hisseden bir çocuk, başkasını da değersiz hissettirmek ister. Çocukların davranışları, çoğu zaman iç dünyalarının bir yansıması. Özellikle erken çocukluk döneminde, kelimelere dökemedikleri duygularını davranışlarıyla ifade ederler. Kendi içinde taşıdığı boşluğu, bir başkasını da aşağıya çekerek telafi etmeye çalışır. Böylece kendini biraz daha “eşit” hisseder. Sınıf ortamında bu tür çocuklar genellikle uyumsuz olarak etiketlenir. Bu çocuğa ceza vermek ya da onu dışlamak, yalnızca duygusal yarasını derinleştirir. Böyle durumlarda öğretmen olarak en büyük sorumluluğumuz, o çocuğu yargılamadan anlamaya çalışmak olmalıdır. Ona güvenli bir alan sunmalı, duygularını ifade etmesi için cesaretlendirmeli, en küçük başarılarını bile takdir etmeliyiz. Çünkü bir çocuk ancak değer gördüğünde başkasına da değer verebilir. Unutulmamalıdır ki çocuklar, hayatın ilk yıllarında gördükleri aynalarda kendilerini tanırlar. Eğer bu aynalar onlara sevgisizlik, ilgisizlik veya değersizlik yansıtıyorsa, dünyaya da aynı şekilde bakarlar. Ama biz onlara anlayış, sabır ve şefkatle yaklaşabilirsek, o aynalar değişir. Kendini değerli hisseden bir çocuk, başkalarının varlığına da saygı duyar, onların mutluluğuna da ortak olur.

Sonuç olarak, değersizlik duygusu bir çocuğun iç dünyasında taşıdığı en ağır yüklerden biridir. Ve bu yük, sadece onu değil, tüm sosyal çevresini etkiler. Eğitimciler ve aileler olarak bu sessiz çığlığı duymak, çocukların içindeki değeri fark etmelerine yardımcı olmak zorundayız. Çünkü kendini değerli hisseden bir çocuk, dünyaya umutla bakar; başkalarını incitmek yerine, onlarla birlikte büyümeyi öğrenir.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

SON HABERLER

ÖNE ÇIKANLAR