Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Müzeyyen Hülya GÜNAY
Müzeyyen Hülya GÜNAY

Hadi bir çay yap

Çayın tarihi M.Ö. III. yüzyıla dayanır. Tarihin her döneminde çay kültürler için önemli olmuştur. Çin’e hüküm sürmüş hanedanlardan birisi olan Tang dönemi şairlerinden LoT’ong çay ile ilgili: “İlk fincan dudaklarımı ve ağzımı ıslatır, ikincisi yalnızlığımı siler, üçüncüsü içimdekileri açığa çıkarır, dördüncüsü beni terletir ve bütün dertlerim gözeneklerimden uçar gider. Beşinci fincanda arınırım, altıncı beni ölümsüzlüklerin krallığına götürür, yedincisi …ah daha fazla içemeyeceğim!” derken; “Çay dünyanın gürültüsünü unutmak için içilir” sözüyle T’lenYi Heng ve çayı “ruh banyosu” diye tanımlayan Avusturyalı Peter Altenberg (1913) çayın psikolojik olarakta insan sağlığındaki önemine dikkat çekmektedir. 

 Anadolu’nun coğrafi konumu itibari ile İpekyolu güzergâhı üzerinde bulunması, Türklerin çay ile Avrupa’dan önce tanışmasını sağlamıştır. Türkiye’de çayın kimlik ve misafirperverliğin sembolü olma kültürünü, 2022 yılında UNESCO somut olmayan kültürel miraslar listesine almıştır. Türk kültüründe çay,  Doğu toplumlarında olduğu gibi bir seramoni eşliğinde servis edilmez. Türklerde çay ikramı samimiyetinden alır sadeliğini.  İngiltere’deki gibi beş çayı yoktur, çay keyfinin saati olmaz, her an ulaşılabilir. Çayın servisi yöreden yöreye de değişiklik gösterir. Örneğin Tokat bölgesinde çay bardağının üzerinde “dudak payı” adı verilen boşluk bırakılır. Erzurum’da genellikle demlikten yaprakları süzülmeden doldurulur, açık renkli, şekersiz, kaşıksız sunulur, çay içerken ufak şeker parçaları ağız içinde tutulup eritilir bu yönteme de “kıtlama” denir. Anadolu’nun birçok yerinde hastalık, soğuğa karşı korunmaktan gelse gerek limonlu çay içmek de yaygındır. 

Ülkemizin ağız tadı çayın yeşil, beyaz rengi olsa da, bizim  için çay “tavşan kanı” kırmızıdır. Türk’ün damarlarında akan kan gibi, göklerde dalgalanan bayrağı gibi,  eşsiz el dokuma kilim, halılarındaki yün gibi,  duygularını ilmek ilmek işlediği yazmasındaki al oya gibi, ilkbaharda tarlalarda açan ateş kırmızısı gelincik çiçekleri gibi kırmızı aşkı bardağa da yansır. Sallama çaya çay demeyiz.  İtiraf edelim ki, son dönemde çıkan tek kullanımlık bardaklarda çay gelince de moralimiz bozulur. Kimimiz fincan, kupa tercih etse de ince porselen severiz. Küçük ince belli cam bardak çay klasiğidir. 

Çay demlemenin de usulü vardır. Refik Halid’e göre iyi bir çay şöyle demlenir: “Çay ihtimamla pişmezse, ağır ağır, rahat rahat içilmezse hiçbir kıymeti kalmaz. Çay, bol elbiseler içinde, rahat minderlerde, gayet laubali bir tarzda içilmek şartile dünyanın en lezzetli içkisidir, fakat suyu berrak, rengi ateşin, fincanı billûr, şekeri az, râyihası hafif olmalıdır. Yazık ki çay içen milyonlarca halkın pek azı bu esaslara riayet eder. Çay pişirmeyi basit görenler aldanırlar ve aldandıkları içindir ki iyi çay içmeğe muvaffak olamazlar. Suyu ılık bir âdi porselen ibriğe haşlanıvermiş olan çay, yani alelumum içtiğimiz çay ne taamsız, ne fena bir çaydır; bunu çay namına yutanlara acımalı ve çay gibi nefis bir nesneyi o hale sokanlara da kızmalıdır.” 

Alışveriş listemizde ilk sırada yerini alan, olmazsa olmazımız  çay şifadır. Çay bir iletişim şeklidir. “Otur biraz soluklan”, “sohbet edelim”, “bir çay koyayım anlatacağım”, derde ortak olmanın, sevinci paylaşmanın,  seni seviyorum demenin farklı bir  lisanıdır çay. Kahvaltı hazır demeyiz de çay demlendi deriz. Akşam yemeğinde sofra toplanırken ilk iş çay suyu koymaktır. Gün boyu kaç bardak içilirse içilsin, aile ile içilen çay başkadır. Aileyi bir tepsi etrafında birleştiren güçtür çay. Çay sorgusuz sualsiz kabul görür, iletişimi geliştirir, ortama samimiyet katar, insanları birleştirir. 

Hadi bir çay yap…

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

SON HABERLER

ÖNE ÇIKANLAR