Sorma kaptan, bu sefer hazır değil seyir defteri, henüz anlamlandıramadığım şeyler var. İyiliğe dair ne varsa hepsi iyileştirici hayret verici ufuk açıcı, lakin kötülüğe dair bile isteye yapanları, yapılanları şu dünyada neden diye sormaktan yoruluyor insan.
Bir kaptanın seyir defterinde kaç gece, kaç fırtına, kıyıdan kaç mil uzaklık varsa; denizin ortasındaki köpek balıklarına neden var diye sormadan yoluna devam edip kıyıya yanaşabildiyse, bu kaptan seyir defterinin hakkını vermiş demektir.
Ben o kadar emin degilim, “şimdi, sanki, hala derken..”anla beni kaptan!
Hak yolcusunun seyir defterinden ziyade gönül defteri vardır, en hakikatli şekilde yazması gereken. Eğer o defterde olumsuzlukların ismi ahvali ve sorgulamaları varsa ki dediğim gibi hazır olamıyor insan.
“İnsan ile kötülüğü”bir kefeye koyamıyor, koymak da istemiyor insan.
Oysaki, tarih ve kutsal kitabımız Kuranı Kerim, iyilerle kötülerin savaşını her yönüyle anlatmış. Kötüler kendi sonunu yazarken, iyilerin kötüleşmeden nasıl iyi kalarak zafer kazanabileceğini ince ince anlatmış.Kötülüğü iyilikle, giderin buyrulmuş, dinimizde. Taş atana gül vermeyi, kötü söze nezaketle yanıt vermeyi ecdadımız uygulayarak tarihe yazmış.
Anlamlandıramadığım şey, bile isteye yapılan haksızlıkların var oluşu, müsebbiplerinin orada duruyor olması bile, huzursuzluk sebebi.
Oysa ki kaptan! Senin denizin ortasinda neden köpek balıkları var diyebilecek iken demediğin gibi, benim de neden demeden ilerlemem yoluma bakmam lazım, sanıyorum. İnsanı ve kötüyü, yan yana koymak zorumuza gidiyor haliyle, bunu da nimetten bilip herşeyi görene havale etmekten öteye gidemiyoruz. Gidersen kısasa kısas, kimin yaptığıyla ilgilenirsen hem dini bütün, hem insanlarla kavgalı bir târik ehli oluyorsun. Oysa ki derdimiz, Onun rızası. Öyleyse hakikat ehli olmak olsun misyonumuz.
Kimin yaptığı ile değil; onun bilgisi dahilinde olduğunu bilip konuyu O’na bırakmak. Büyük bir teslimiyet, büyük bir teselli ve büyük bir özgürlük.

“Henüz hazır değilim kaptan, kıyıya yanaştığına göre seyir defterin tamam gibi. Lakin, Hak yolcusunun gönül defteri henüz hiç hazır değil,” dedim.
Bunun için ne şeriat, ne tarikat yeterli mi dersin? Hakikat yolcusu olmak, hak yolunda olmaktan geçiyor. Sorgulamalardan, neden niçinlerden kurtulup, olanı sadece Ondan bilmek. Sadece O’nun için kendini bilmek ve sorgulamak. Gönlündeki kara listelerin çetelesini tutmak bu hayat için o kadar fuzûli ki, rahat etmek istersen, gönlündeki kalabalığı sükûta erdirmek için, insanları olayları geçip, Ondan bilmek sadece, O’dan. Hakettiysen hikmeti vardır. Hak etmediysen mükafaatı. Bu duruluğa ulaşmak için de fırtınalara kabul gerek dedi,” kaptan.
Ve devam etti;
“Sen ki ne zaman herşeyin Haktan geldiğini bilip yarattığı sistemi kabul edip, sorgulamalarını sadece sen ve onun arasında tutabilirsen, bu defteri yazmaya başlamış olursun. Her imtihanın bir imkan, her imkanın bir imtihan olduğunu bilerek yaşamaktır aslolan. Ne şükürsüzce şımarmak, ne de çaresiz hissedip ümitsizliğe kapılmak.”
Hakikat yolcusunun gönül defterine, bu satırları fısıldadı.
Anladım ki, bir kaptanın seyir defterini okumak gerekiyor, hakikat yolcusunun gönül defterini yazmadan.
Okursan kalemin daha güzel yazar dedi, kaptan ! ?⛵?⚓
✨✍️

YORUMLAR