Dünya ve Türk tarihini seyrini değiştirmiş olan Çanakkale Savaşları`nın yüz dördüncü yıl dönümüne girdik. Bugün burada, bu ülkede bir arada tek yüreksek, bunu Çanakkale Savaşları`na borçluyuz. Eğer Çanakkale Boğazı`nı İngiliz-Fransız-İtalyan ve Yunan kuvvetleri 1915`de geçerek, İstanbul`u zapt etmiş olsalardı belki de hiçbirimiz bu ülkede bulunmayacaktık. Bu nedenle Çanakkale Savaşları aynı zamanda şu anda yaşadığımız Türkiye Cumhuriyeti`nin de var oluş sebebidir. Fazıl Hüsnü Dağlarca`nın dediği gibi 'Çanakkale, yeni Türkiye`nin önsözüdür.'
Biliyorum, hiçbirimiz yoktuk Çanakkale`de. Orada 'Bir hilal uğruna batan güneşleri' görmemiştik. Ama oradakilerin hikâye ve türkülerini dinlerken hüzünlenir, duygulanır ve ağlarız çoğu zaman.
'Çanakkale içinde bir dolu sandık
Alayların içinde dört asker kaldık
Çanakkale içinde bir top kestane
Kalan gazilere çalı dibi hastane.'
Yâda
'Çanakkale içinde vurdular beni,
Ölmeden mezara koydular beni,
Of gençliğim eyvah..'
Dizeleri şu anda dahi milyonlarca Türk`ün yüreğini dağlamaktadır.
Neden böyle olmaktadır.104 yıl önce yaşanan bir savaş, bizi hala yoğun bir biçimde neden etkilemektedir?
Doktora gittiğimiz zaman, doktor bize bazı hastalıkların ailemizde bulunup bulunmadığını sorar. Yani genetik kökenlerini arar. Toplum hayatında da bir bakıma birçok şey genlere işler. Toplumsal hafıza bir toplumun tarihindeki önemli olayları sonraki kuşaklara aktarır. Kuşaktan kuşağa aktarılan bu toplumsal olaylar zaman içerisinde örf-adet, kültür ve destan olur. Bunlar aynı zamanda toplumda birlik ve bütünlüğün oluşturulmasında da önemli rol oynarlar.
Yüzbinlerce şehit verdiğimiz Çanakkale Savaşları aynı zamanda bir milletin 'tek yürek' nasıl olacağını da bize göstermiştir. Anadolu`da her ailenin Çanakkale Savaşları`nda şehidi vardır. Türkiye de herkesin tek amacı, işgal ordularını boğazın derin sularına gömmek olmuştur. Anadolu`nun her renginin temel tasası işgalcileri geldikleri gibi göndermek olmuştur.
Çanakkale`de verdiğimiz şehitlerimizin içerisinde o dönemde ülkemizin yetiştirdiği en iyi, kaliteli ve gelecek vaat eden gençleri de vardır. İstanbul`un ve Anadolu`nun en seçkin liselerinin öğrencileri burada şehit oldu. Hatta Fransız kültürünün ağırlıklı olduğu Galatasaray Lisesi bile, hepsi savaşa katıldığından dolayı 1915 yılında mezun veremedi.
Rasih Efendi`yi bir tip olarak size tanıtmak isterim. Müderris Rasih Efendi oğlunu 1897`de şehit vermiştir. Onun oğlu olan torunu Hasan Şakir`le birlikte yaşar. Hasan Şakir Çanakkale`ye gönüllü gitmek için yazılır. Rasih Efendi soyundan geride kalan tek torununu Çanakkale`ye gitmesi için Savunma Bakanlığı`na kendi elleriyle teslim eder ve daha sonra dersine girer ve sınıfına hitaben 'Evlatlarım, İslam`ın ve bizim en karanlık günümüzdür' diye konuşmaya başlar. Bu arada Kastamonulu Yusuf çantasını kapıp çıkar. Onu gören diğer arkadaşları da çıkmaya başlar ve sınıf kısa sürede boşalır. Rasih Efendi`nin torunu da içerisinde olmak üzere bu gidenlerin hepsi şehit olurlar.
Çanakkale`de İngilizlere Hamilton Osmanlıya ise Alman Limon Von Sanders komutanlık yapmaktadır. Limon Von Sanders, 'Türkiye`de Beş Yıl' isimli hatıratında 'Eğer dünyada bir asker için mutluluk denen bir şey varsa, Türklerle omuz omuza savaşmaktır diyebilirim. Fakir insanlardı buğday kırığından yapılmış çorba en önemli yemekleriydi sağlıksız su içerlerdi çamur barınaklarda yatarlardı fakat en modern silah ve araçlarla donanmış düşmanlarına karşı aslanlar gibi savaşırlardı; Bu insanların kalplerinde sadece ve sadece ulvi bir vatan sevgisi vardır. Ölüme onlar kadar gülümseyerek giden bir millet ferdi daha görmedim' demektedir.
Bu anlamda biz Çanakkale Savaşları`nı istediğimiz kadar yüceltilebiliriz. Çanakkale Zaferi ni yüceltilen zaferdir, başarıdır. Başkalarının ülkesine ve insanlarına saldıran biz değildik. Çanakkale Zaferi aynı zamanda anti-emperyalizme, kibir ve bencilliğe de vurulmuş bir tokattır. Çanakkale Türklerin yaşama ve özgürlüğe dair bir zaferidir.
1970`li yıllarda Çanakkale`yi ziyaret eden Prof. Dr. Ü mit Meriçduygularını şu cümlelerle ifade etmektedir: 'Morto (ölüm) körfezi günlerce kırmızı kalmış. O kumsallardan hala tüfek parçaları, şarapneller çıkar. Namık Kemal`in de mezarının bulunduğu Gelibolu`da hayatla ölümün buluştuğu bir çizgi üzerinde yürürsün. Sonsuz bir mezarlık; Türk`ün, Kürt`ün, Alevi`nin Sünni`nin, Urfalı`nın, Ordulu`nun, Hakkarili`nin, İzmirli`nin yan yana yattığı sonsuz bir mezarlık. Hepsi yaşıyor sanki. Â mâ orada bir tek sen varsın.'
Çanakkale Savaşları konusunda son yıllarda çok yoğun çalışmalar yapılmaktadır. Kitaplar, araştırmalar ve filmler yayınlanmaktadır. Önümüzdeki yıl 105. Yıl olacaktır. 2020 yılının Çanakkale Savaşları Yılı olarak ilan edilmesinin bu alanda yapılan birikimin toplanmasına, topluma sunulmasına ve yeni çalışmalara öncülük yapacağını düşünmekteyiz.
Çanakkale Savaşları`nın 104. Yılında da şehitlerimizi saygı, şükran ve hürmetle anıyor, onlara Allah`tan rahmetler diliyorum.