Değerli okuyucularımız bugünkü yazımızda Şair Sait Edip Akdağ`ın şiir iklimine râm olmaya devam ediyoruz. Yazı dizimizin ikinci bölümünün öznesinde edep ve şairin ikinci şiir kitabı Mevsimler Boyu Aşk var. 

Malum olduğu üzere Rabbini bilen  nefsini bilir. Hakikat sevdalıları için men aref` sırrına mazhar olmak önemlidir. Kişinin zaten Rabbini bilmeden nefsini de hayatın hakikatini de bilmesi muhaldir. 

Sanatkâr ve bâhusus şair edepli olmalı, ne yazdığının farkında olmalı, duracağı yeri, sırasını, edebini bilmelidir. Şair sözün şehvetine kapılmamalıdır. Evet sözün de şehveti vardır. Ve dahi sözün şehveti, cinsel şehvetten daha güçlüdür. Sözün şehvetini durduracak yegâne güçise edeptir. Şairlik ise mahza edepli bir 'duruş'tur aslında. Bilindiği üzere 'edepsizlik heder eder padişahı!'

Bu bağlamda Sait Akdağ`ın şiir örgüsünde, kelime yumağında teslim olmuş, müeddeb, salih bir gönlün yansımalarını bulur okuyucuları. Hiçbir zaman Sait Edip Akdağ`ın kaleminden hezeyan lafızları sadır olmaz.

Yine bilindiği üzere dilin kemiği olmadığı gibi nefsin de tabanı ve tavanı yoktur.  Sözün şehvetine kapılan şair kendini de Rabbini de unutmuştur. İnsan eşref-i mahlû kat olarak yaratılmıştır. Yaradılanların en şereflisidir  demoğlu. Bununla birlikte dünyaya gönderiliş gayesini unutup da hevasını ilah edinerek sözünü, fiilini, hâl ve kâl lisanını nefsi emmâresine teslim edenlerin âvâzının varacağı yer &ndash hafazanallah- şüphesiz esfel-i sâfilî ndir, aşağıların en aşağısıdır. 

`height=
  Şair Sait Edip Akdağ

Şiir her zaman güzelcedir.

Sait Edip Akdağ`a göre güzelliğin kaynağı Sâni-i Zülcelâl olan Allah`ü Teâlâ`dır. Ve dahi Akdağ`ın güzellik tarifi ilhamını 'Muhakkak ki Allah güzeldir ve güzeli sever' kutlu sözünden alır. Sait Edip`e göre şiir, her zaman güzelcedir, hayat gibi... Hayat da insanca yaşama sanatıdır. 

Muhatabımız nezdinde hayatın şiirleştirilmesi veya kirletilmesi kişinin kendine hediye edilen zaman hazinesinin harcanmasına bağlı olarak ömür, daha doğrusu kader çizgisinde belirginleşir. 

Şu satırları dikkatlice, tekrar tekrar okuyanlar bir önceki paragrafta demek istediklerimi daha iyi anlama imkânına sahip olacaktır: 'Sanat/şiir, hoş ve nazenin yürekli dizeleri dize getiren insanlarla daha da şahikalaşıyor. Hayat cevherine katılan mutluluk özünün atom zerrecikleri niteliğindeki şiir bir içbahar şöleni şeklinde, güzel gönüllerin çeşnisi olarak hayatı taçlandırıyor. İnsanın pır pır eden yüreğinin bam telini titretmişliğin şıkbahar şıklığıyla birleşmişliği daha da açımlandırıyor insanı. Dolayısıyla hayatı; '

Sait edip Akdağ hayat ile şiiri harmanlamış, meczetmiş, iç-içe geçirmiş naif bir sanatkâr. Bu keyfiyeti şairin hakikatli lisanından şöylece işitmek mümkün. 'Hani dağlarda bazen de kıyı bahçelerde yetişen çıtırık, minicik meyveler vardır baharın tadını ve yazın adını sevimlileştiren yemişler. Mesela yabani cevizler. Kabuğuyla içini ayırmak güçtür. Güçlü bir kaynaşmayla kenetlenmiştir kabuğu ve içtarafı. Yemek isteyeni epeyce uğraştıran bir çaba sonucunda tadı damağa ulaştığında, uğraşının fazlasıyla karşılığını almanın hazzı ve besin zenginliği yorgunluğun tacı olur. Ha tıpkı öylece şiirle hayatın kaynaşmışlığı vardır. Şiir öylecedir.' 

`height=

Mevsimler Boyu Aşk

Mevsimler Boyu Aşk, şairin mısralar arasında dokumaya muvaffak kılındığı ikinci şiir kitabının ismi. Şair mevsimler boyu, hayat boyu aşkı, ilahi aşkı yaşıyor ve okuyucularına yaşatıyor. 

'Tatlı ve onurlu vefayı gönül sofamda karşılar,

Mutluluğu ediphanemin mutfağına servislerim.

Sevgiler ve dilekler dört dönüp ışıl ışıl avizeme dolar,

Çığlık çığlığa tutkular, gönül fırınında terlerim.'

Yazı dizimizin bir önceki bölümünde Şair Akdağ`ın hezarfen kişiliğinden söz etmiştik. Bugün de avukatlık ve arabuluculuk vasfı izin bir paragraf açalım dilerseniz. Avukat Akdağ`ın meslek hayatına dürüstlük ve doğruluk hâkim. Henüz çocuk denilebilecek yaştayken 'Müstakim ol utandırmaz Hazret-i Allah seni' düsturunu işiterek kendine rehber edinen Akdağ, taze yürekli saf coşku arenasının küheylanının terkisine bindirilmiş güzelliğin sürücüsü olan bir avukat şair. Söz konusu doğruluk ve bir adım öte saflık, içtenlik şiirlerinde okuyucularına 'merhaba' diyor. Şair bu bağlamda doludizgin topukladığı şiirinin saçtığı olumlu olgunluğu 'hoş' hayatla sentezlemenin civanmertliğinde göneniyor. Bu serencamda ay ışıklarıyla yıkanmış dizelerin şafaktan güne yolladığı duygu tayfı, bazen kırkikindi yağmurlarıyla yunma eşiğinde kendini biteviye dillendiriyor. 

Doğru, söze, doğru, fiile ve dahi doğru öze ne denir! 'Şair yürekli insanlar, farkına varmadan dize yoğunlaşmasının yığınlarını dermededir. Nasıl aşk ansızın gelir hiçkimseye sormaz. Referans istemez. İzin istemez. Hal, halel sormaz. Durumunuzu bilmez, zaman kollamaz. Davetsiz misafir, değerli konuktur. Bu samimiyetin bir göstergesi, içtenliğin bir pusulasıdır. Kılı kırk yaran içtenlik şiirin, şair aynasından yansımasıyla hayalden hayata geçer, hayatla bütünleşip meyveye dönüşür. Şair ve şiir raksı ışıkla, aynanın bütünleşmişliğinin ve karanlıkları yarmasının içten sarmalaşmasıdır.' Tıpkı şu mısralarda olduğu gibi:

'tin'deki yemin, 'asr`deki yemin hepsi hayatın şifresi

Her bir kelâmdaki hisar, sevgimin ve heyecanımın bilmecesi

oku` tâçkelâmdır, sonsuzlukta çiçeğe durmanın fidesi; '

İlham şairin terkisindedir.

Muhatabımıza göre şiir bazen uzun süreler bir kuytuda bekleyebilir. İlham ise şairin hep terkisindedir. Yüreğindedir. Gönlünün yaylasındadır, kalbinin deryasındadır; Ama hep bir yerlerindedir, onu terk etmez. Ta ki şair onu terk edinceye kadar.

Şair Akdağ yeri geldiğinde günlük koşuşturmacaları bir kenara bırakıp toprakla, çiçekle, böcekle haşir neşir oluyor. 

Şiir keşif sanatıdır.

Böyle bir keyfiyette menekşelerin çiçeklere hamilik yaptığını, çoğu çiçekleri karşıladığını, ağırladığını ve nazenin bir süzülüşte uğurladığını keşfediyor. Çünkü hayat da şiirde olduğu gibi keşif sanatıdır. Ve dahi şair güçlü bir kâşiftir. Enfüsî ve âfâkî dünyaların kâşifi olanlar ise menekşevari detayları yoklar, hayatı koklar, sombahar meltemlerini ıskalamaz, yazları ve güzleri şiiri, gözlerine ve gönül coğrafyasına bir far gibi sürerek açık yürek serilişlerini aynen şu mısralarda olduğu gibi hissetmeye başlar:

'Yüreğim gökçül bir edip kuş,
Dün ve bugün her şey daha değişik daha hoş.

Düşleri kuşandım, zamanın üzengisinden asılıp,
Heybeme sevgi doldurdum. Yarınlar atlas yokuş; ' 

Hakikatli şair incitenden incinmez.

Şair, sevgiyi kendine yoldaş eder. Şiir heybesine irfan meclislerinden damıtılmış inci mercan kelimeleri bir nakkaş ustalığıyla yerleştirir. Ne kendi incinir, ne de çevresini incitir. Ve dahi kemâl yolculuğundaki hakikatli şair incitenden incinmez. Ve dahi gönlü dil olup konuşmaya başlar:

'bu kendisiz fotoğraflar teheccüt vakti
ince ince işler, kandil öncesi gönül şivliğini
kitaplar dolusu ilim ve irfan nöbettedir
her vakit güne dağılır, beş vaktin ruhi akti
kalpler dergâhından sürû r servislenir...'

Şair yoldadır ve dahi yolcudur. Yolcu nereden gelip nereye gittiğinin idrakiyle ulvî seyahatinde kelimeleri kendine azık eder:

'; yağıyor hiçdinlenmeden yağmur saatlerdir
bereket nöbetinde sırada yağmurlar var.
coştukça coşmuş, şen şakrak hem şırıldayarak
günahların yıkanası var ferahlayarak.'

Şairin gönlünden güvercinler uçar.

Bazen şairin gönlünden güvercinler uçar. Bu dururumda kelimelerin sultanı duygu dağlarının yeşillenmiş tepelerinde ve göz değmemiş kır çiçeklerinin minelerinde cana can katan cansı kırçıllığı okşar. 

Ve dahi hakikatli şair karların ağustos ayında sergilendiği korukların vahşi sevimliliğinde ruhunu ferahlatarak gözlerini ansızın uçuveren güvercinlerin parlak tüylerinin güneşte yansımasının ahengine mıhlar. O demde ürkek bakışlarının güvercin dağarcığındaki saflığı, suların damlacık olmuş gerçekliğine yansır. İşte bu yansımada mavera yolcusu şair dilini damağına iliştirerek gönül mevsimler boyunca gönül iklimini aşk makamında konuşturur.

MEVSİMLER BOYU AŞK

Geceye yayılıyor düşüncelerim yalın ayak

Hafif bir nisan yağmuru... menekşeler ıslak

Duygularıma aşk çiseliyor sevgiye gebe toprak

Lâlelerin duruşu hep manidar allı morlu sonsuza duvak

Duyguların dili şakıyor menekşe ve lâle onlara kaynak.

Mevsimler boyu aşk kordonu yağmurla sırılsıklam

Yürüsem hep yürüsem ömür boyu ıslansam;