Resimle ilgilendiğim dönemlerde...

Aslında bu benim için korkunçbir ifade 'dönemlerde.'

Çünkü resimle ilgilendiğim dönemlerde demek artık resimle ilgilenmiyorum demektir. Fakat eskiden kullandığım tüm fırçalarım, paletim ve boyalarım hâlâ ve inatla gözümün önünde. Ve şunu da çok iyi biliyorum ki bir gün şu an tuttuğum kalemi kırıp fırça tutmaya devam edeceğim.

 

Yazmak...

Yazmak alın teri demek, delirmek demek. Ve tüm bu 'demeklerin' karşılığı maalesef yok. Peki, olmalı mı? Olmamalı. İtiraf ediyorum kendim için yazıyorum. Toplumcu olduğum pek söylenemez, en azından geleceğim bu yönde değil. Sanat sanat içindir felsefesini savunuyorum. Postmodernist değilim, bir akımdan bahsetmem gerekirse eğer modernist ve ekspresyonist demek isterim. Bir edebiyat Profesörü yapıtlarımı okuduktan sonra bana 'sen toplumcu modernist' oluyorsun demişti. Korkutmuştu bu beni. Kendimi hiçkimse ya da hiçbir şeyle sınırlamak istemiyorum. Bu istememek de belki bir çeşit sınır.

 

Jackson Pollock a gelince. Zor bir adam Pollock, her hâliyle zor. Ben de bir zamanlar onun damlatma tekniği ile birçok tablo yapmıştım. Gecelerce ona ait videoları izlemiştim hayranlıkla. Ağzında bitmeyen sigarası, boyalarla dansını izlerdim.

 

 

Bu akşam bir kez daha Ed Harris in Pollock unu izledim. Ve kalemimi kırmaya bir kez daha niyetlendim. Bana uzun zaman önce seçenek sunulmuştu kalem mi (yazmak mı) yoksa boyaların mı? Ben kalemi tercih ettim. Ü stelik akademiye hazırlanıyordum... İçimde kalan ukde çok büyük ve derin. Bunu anlayan olur mu?

Bilemem.

Pollock ile saatim bile aynı. Zaman bana yetmiyor ya da ben zamana fazlayım. Bu yüzden...

İşte bu yüzden...