Akademisyenlerin, 'Doç. atama kriterlerini sağlama sürecinde yapılan 'etik dışı' davranışlar hep konuşuluyor, yazılıyor, ilgili çalıştay raporlarına giriyor ama, nedense açılan soruşturmalar sonuçlanmıyor veya  çözüm bulunamıyor!;

Akademisyenlerin Güncel Sorunları ve Çözümleri Çalıştayı yararlı oldu mu? (08.12.2018`de yapılmıştı.) Okuyabilirsiniz.

YÖK, Güzel Sanatlar ve Sanat  Tasarımı Birimi Çalıştay Raporu (30.06.2011`de yapılmıştı.) Okuyabilirsiniz;

Biz de sorunları, yazılanları ve beklentileri  toparlamaya çalıştık.

Bilimsel/sanatsal nitelikte, eserin/yazının/bildirinin 'bilime ve insanlığa faydalı, güvenilir', ulusal ve uluslararası düzeyde 'atıf alacak nitelikte' olmasıdır...

Bilime/sanata  katkısı olmayan, yüzlerce kopya bildiriler/yayınlar var.

Bu konuda bende aynı görüşteyim. Özellikle, alanımızla ilgili 47 Konservatuarda, hala yapılan Y.L./Dr./Sy. tezler kurumlararası işbirliği ile paylaşılmıyor, ortak jüriler kurulamıyorsa bu kuşkumuz doğrudur.

Ben Müzik ve Sahne Sanatları alanında yayınların %40`ını güvenilir görüyorum. Çünkü metot diye yazılanlar müzik eğitimi, müzik eğitimi diye yazılanlar metot gibi yazılmış. Müzik terminolojisi yok, orjinallik, müzik/güzel sanatlar alanına, alan eğitimine hizmet/yarar yok; Birçok eserde, yazarın görüşü yok, farklı uzmanların görüşü var, bolca notalar konulmuş. Verilen tarihçelerde büyük yanlışlar var. Notalar da yanlış yazılım, müzik dili vb. hak getire; Ama unvanlı arkadaşların havasından/burunlarında kıl aldırmayan tutumlarından şikayet çok; Ah de vefa zaten geçmişte kalmış durumda..

Bu konuda Şişli Meslek Yüksek Okulu  ile yaptığımız sempozyuma sunduğum 'Müzik Eğitimi Kitapları ve Metotları Tanıtım Yazılarındaki Türkçe Yanlışları' Müzikte Metodoloji ve Müzikle İletişim Uluslararası Sempozyumu Bildiriler Kitabı,Sf.83-94,Avcılar Belediyesi Konservatuarı Yay.,Kültür/Sanat Serisi:2,Aralık 2016' bildiriye bakılabilir.

Zaten alınan 'Unvanlara rağmen Türk müziği terminolojisinde gelişme yok!..'

http://www.enpolitik.com/kose-yazisi/2959/unvanlara-ragmen-turk-muzigi-terminolojisinde-gelisme-yok.html

Gelelim maddelerimize

1/ Akademisyenler birbirlerinin ismini yazıyor ki, buna  'duplikasyon-üreme'  ve 'intihal-aşırma' deniyor.

Bir bildiriye 3-4 isim yazılıyor ve  hepsi aynı alanda. Oysa başlığa göre, yakın/disiplinlerarası alanlarda olabilir.

2/ Bir akademisyenin (veya kendisinin) makalesi alınıp, 'çok az değişiklik yapılarak' tekrar yayınlanıyor.

Veya 'ulusal' sempozyumda sunulan bildiri, 'uluslararası' sempozyumda aynen veya biraz değiştirilerek sunuluyor ve puan alınıyor.

3/ Avcı dergilerde, 'tek bir yayını/kitabı olmayan hakemlerden!' oluşan hakemli dergilerde, kalitesiz paralı dergilerde (500 USD istendiği biliniyor) yayın yapılıyor. Bu konuda YÖK, bir tarih koyarak yanlış bir uygulama yaptı ve 7 Mart 2019`dan sonra bu dergilerdeki yayınları kabul etmedi. Oysa, yanlışın/hırsızlığın tarihi olmamalıydı;

'Yükseköğretim Kurulunun 07 Mart 2019 tarihli Genel Kurulunda 07 Mart 2019 tarihinden sonra yayınlanmış makaleler için geçerli olmak üzere yağmacı/şaibeli dergilerin belirlenmesinde aşağıda belirtilen kriter dikkate alınacaktır.' Makale kabulünden sonra yayımlanması için yazardan ücret veya ek ücret talep eden dergiler (Yağmacı/Şaibeli Dergiler), bu ilişkinin bir çıkar çatışması içermesi nedeniyle doçentlik başvuru şartlarında (beyannamede) kullanılamayacaktır. Ancak özgeçmiş ve eserler listesine eklenecektir.' kararı alındı ki, mutlaka bu tarihten öncekileri de içine alarak/kapsayarak, objektif olarak düzeltilmelidir.

'Ü AK ın yağmacı/şaibeli dergiler kararını yeniden gözden geçirmeli!'

https://www.memurlar.net/haber/861978/uak-in-yagmaci-saibeli-dergiler-kararini-yeniden-gozden-gecirmeli.html?

Bu tarih konunca, önce  Doç. olanlar paçayı kurtarmış oldu ve avcı dergilerle Doç./Prof. olanlar, ehliyetsizler, sahtekarlık yapanlar v.b. yine kazandı? Yani, 'yabancı dil soru çalanlardan' sonra, yüzlerce  'avcı Doç./Prof.  aramızda!..' Bu şekilde akademide ilerleme sağlanamaz.

4/ Akademisyen, baskıdan, mobbingten kurtulmak için işi gücü, ailesini, çocuklarını  bıraktı, Doç.  kriterlerini sağlama çabasına girdi. Yabancı dili geçmek için 'yanlış yollara' bile başvurdu ve  maalesef (2007-2015 arasında) kazandı.

Bu durum akademisyene güveni sarstı ve  yayın niteliğini de düşürdü...Ü niversite sayısının 207 olması gelişme değil, sadece 'nicelik!.'  Bildiri/kitap/makale v.b. mutlaka alana hizmet etmeli ve  özgün olmalıdır.

5/ Akademik teşvik sistemi, o kadar kötü kullanıldı ki, iki yıl geçmeden YÖK uyarı yazısı göndermek zorunda kaldı. Alana hizmet etmeyen, her konunun tartışıldığı, 50-100 kişinin bilim/sanat kurulunda gösterildiği, paralı sempozyum/kongrelerle, işin içinden çıkılmaz hale geldi...Düzelmesi için, gayret te yok!..

6/ Akademisyenlerin yazdığı, bildiri/kitap/makalelerde Türkçe yanlışları, noktala işaretlerinin kullanılmaması, devrik cümle, anlamsız paragraflar v.b. o kadar çok ki;

'Yayınların niteliği kişinin kendisiyle/vicdanıyla ölçülür' demek işi çözmüyor. Çünkü, unvan alınınca herşey geride kalıyor, dönüşü olmuyor. Ü lkemizde Prof. olan kişi, hemen alt unvanlılarla arasındaki merdiveni kaldırıp, mesafe koyuyor, çalışmıyor, üretmiyor.

7/ Prof.lar, her beş yılda bir üretimleri ile değerlendirilmelidir. Prof. luk, yan gelip yatma yerleri değildir. Prof. olup, 'bölüm başkanlığı' isteyen, atanan ama görevine 'ara sıra uğrayan' akademisyenlerle bilim/sanat gelişemez;

8/ Doç. lik dosyasına koyup puan alınan 'basılacak', 'basıma hazır' diye belirtilen eserler, bir türlü basılamıyor. Çünkü, öyle bir eser hazırlığı yok!..

'Doç.lik yönetmeliğine göre, dosyalara konulan 'kitaplar' aranıyor!.. (2)'  Okuyabilirsiniz.

Kimse de sormuyor!. Oysa  jüri Doç.liği verirken 4 yıl içinde basılmalı notunu düşmeli, basılmadığı takdirde unvanı 'yalan bilgi vermekten' geri alınmalıdır. Hangi jüri diye sormayınız? Batı böyle kazanıyor.

Ve, bu akademisyenler Prof. olunca, başkalarının sınavına girip jüri oluyor ve başkalarını değerlendiriyorlar!...

9/ Prof. olduktan sonra akademisyen özgürleşiyor ve artık sistem onu 'yasa ve yönetmeliklerle' korumaya alıyor.  Öne Prof. yoksa Doç..v.b. gibi...Oysa, her 5 yılda bir Prof.Un üretimi/yeterliği/gelişimi denetlenmeli ki gelişme sağlansın.

10/ Her akademisyen, işin ilk basamağında ve 5`er yıllık periyotlarla 'Kişisel Gelişim Analizi'ne tabi tutulmalı, olabilecek mahzurlu yönleri tespit edilmelidir.

Örnek, o kadar çok ki?

Akademide/sınavlarda olanları bir dinleseniz!..

Mahzurlu ve eksik/yetersiz akademisyenler, bir kişiyi nasıl değerlendirebilirler?. Hukuki ve adil olabilirler mi?

Mümkün değil!..

Açığı olan kişi, doğru karar veremez!..