Komşuluk, sosyal hayatımızın ayrılmaz bir parçasıdır. Komşularımız, her gün karşılaştığımız, huzur ve güven veren selamına alıştığımız, ihtiyaçduyduğumuzda yanı başımızda bulduğumuz insanlardır. Sanırım bu bahsettiğim şey çok eskidendi. Şimdi hayatımıza yüksek katlı apartmanlar girdi. Ne üst kattaki alttakini tanır ne de alt kattaki üstekini.   Komşuluk ilişkileri, küçük yerleşim birimlerinde, köylerde daha sağlam ve dayanışma çerçevesi içindedir. Bu dayanışmayı ne yazık ki büyük şehirlerde, kentlerde göremeyiz. Buralarda komşuluk anlamını yitirmiştir. Onun yerini sözde komşuluk yani komşusuzluk almıştır. Apartmanlarda birbirini tanımayan, konuşmayan birçok insan vardır ve bu insanlar iletişim kopukluğu içindedirler. Bu nedenle artık eskisi gibi sağlam komşulukları çok az görebilmekteyiz. 'Ev alma komşu al.' ya da 'Komşu komşunun külüne muhtaçtır.' gibi atasözleri komşuluğa verilen değeri gösterir. Kültürümüzde komşuluk ilişkileri oldukça samimidir. Komşular aileden biri olarak görülür ve iyilikler de kötülükler de paylaşılır. İyi günlerimizde ya da acılı günlerimizde komşularımız destek olur. Dedim ya bunlar geçmişte kaldı. Şimdilerde o komşuluk yok. Hatta yeni komşuluk modelleri çıktı. Apartmanda sadece kendisi yaşıyormuşcasına gürültü yapar, kimseyi takmaz lafa gelince kendisi komşu hakkından bahseder kul hakkında bahseder ama o bahsettiği şeyden nedense kendinin hiçhaberi yoktur.   Gece geçsaatlere kadar gürültü yapar, yaramazlık yapan çocuklarına bir kere olsun dur demez. Bu mu şimdi komşuluk? Yazdıklarım hemen hemen herkesin başına gelen şeyler. Önce kendimize bakmalıyız iyi komşu muyuz diye. Ve son söz ev almayın komşu alın...