Bugünkü köşemizde benimle yapılan son röportaja yer vereceğim. Röportaj soruları İstanbul Sabahattin Zaim Ü niversitesi Hukuk Fakültesi öğrencisi Nuh Mehmet Özlep tarafından hazırlanmıştır.)

Fikri Mülkiyet Nedir?

Cafer Vayni: Fikri mülkiyet aslında çok geniş kapsamlı bir kavram. İnsanın yapıp ettiği, ürettiği ilim ve edebiyat, musiki, güzel sanatlar, bilgisayar programları, mimari projelerde eser sahipliğini gösteren unsurdur. Yani sahip olduğunu gösteren en önemli işarettir, izidir. Yani eserlerin bir nevi tapusudur.

Müzik ve sanat eserlerinde fikri mülkiyetin gerekliliği neden önemlidir, faydaları nelerdir?

Cafer Vayni: Burada konuyu iki boyutta ele almak lazım. Birincisi bir müzisyen müziği üretiyor, diyelim ki güfte yazıyor ve besteliyor. Devamında da okuyor. Dolayısıyla eser sahibinin haklarının iade edilmesi gerekiyor. Eser onundur artık denmesi gerekiyor. Fikri Mülkiyet Koruması bu bakımdan çok önemlidir.

İkicisi ise günümüzde uluslararası ilişkilerde özellikle ticarette fikri mülkiyet haklarının payı artıyor, telif hakları dediğimiz hususların. Fikir ve sanat eserlerinden yurt dışına daha çok ürün satmamız gerekiyor. Tıpkı ülkemize turistin gelmesi ve daha fazla döviz girişi sağlaması gibi. Bu boyutuyla fikri mülkiyet ürünleri çok önemlidir. Bir diğer konuda eser üreticisinin maddi manevi desteklenmesi onun bu husustaki verimliliğini artıyor. Bu unsurlar açısından baktığımızda fikri mülkiyet korumasının önemli olduğunu düşünüyorum.

Ü lkemizde Fikri Mülkiyet kavramı ilk ne zaman ortaya çıkmıştır?

Cafer Vayni: Aslında Osmanlı Devleti`nin son dönemlerinde koruma tabiri var. Tarihsel olarak Osmanlının son dönemlerinde, 1900`lerin sonlarında başlayarak cumhuriyet döneminde devam eden ama asıl 1951 tarihinde yürürlüğe giren 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu ile işlerlik kazanan bir koruma var. Bu tarihten önce el yordamıyla koruma sağlanmaya çalışılıyordu. Fatmagül Demirel`in konu hakkında Osmanlı Döneminde Fikri Mülkiyet adlı makalesi var. İnternetten bulunabilir ama esas koruma cumhuriyet döneminde yürürlüğe giren 5846 sayılı kanunla oluşturulmuştur.

Türkiye`de fikri mülkiyet koruması ne durumda, yeterli seviyede uygulanabiliyor mu?

Cafer Vayni: Düşünmüyorum. Zaten mücadelemiz de bu konuda. Şimdi fikri mülkiyeti korumak demek eser sahibini korumak demektir. Türkiye`de eser sahibini temsil edenlerin mesela yayıncı, yapımcı ve diğer birimlerin eser sahibinin haklarını ihlal ettiğini görüyoruz. Eser sahiplerinin haklarını koruduğunu iddia eden birimlerin, gerçekte eser sahibini mağdur ettiği bir durumla karşı karşıyayız. Yeterince korunmamasının temel sebebi budur. Eser üreticilerinin bir kısmı bundan dolayı küsmüş vaziyetteler. İlim ve edebiyatta, müzikte, sinemada ve güzel sanatlarda küsmüşlük var. 5846 Sayılı yasanın özü ve felsefesi eser sahibini korumak yönünde. Lakin uygulamada bu böyle değil. Aktörler değişiyor. Mesela yayıncının veya yapımcının eser sahibiyle tek taraflı ve gaddarca yaptığı sözleşme sonucunda eser sahibi mağdur ediliyor. Bu nedenle yasanın belli hükümleri üzerinde değişiklikler yapılması gerekiyor. Mesela FSEK 18. Maddesinin 2. Fıkrasında özel sektöre, dershanelere bu tarz eğitim kurumlarına kitap yazanların hakları, bu bahsettiğim kurumlara geçiyor. Burada bir kölelik ilişkisi var. Bu nedenle yasadaki bazı düzenlemelerin bu mağduriyeti gidereceği düşüncesindeyim. Lakin bu düzenlemelerin yapılmasını istemeyen eser sahiplerinin haklarının korunmasını istemeyen bir lobi var ülkemizde maalesef. Ekonomik anlamda güçlü olan bu lobilerin siyasileri de etkileme güçleri var.

Türkiye`de Müzisyenlerin haklarını korumak amacıyla kurulmuş kuruluşlar mevcut mu? Mevcutsa yeterli şekilde müzisyenlerin haklarını koruduklarını düşünüyor musunuz?

Cafer Vayni: Esasında mevcut. Meslek birlikleri var. Ama meslek birliklerinin de işlevlerinin yüzde 90`ı eser sahiplerini korumak yönünde değil. Yani, 100 işinden 10 tanesi eser sahibi korumakla ilgiliyse geriye kalan 90`ı konularının dışında. Yani meslek birlikleri de 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserlerini koruma kanununa sırtını yaslamıyor. Daha çok ideolojik bakış açılarıyla davranıyorlar. Maalesef Türkiye`de böyle bir anlayış var. Bu noktada müzik alanındaki meslek birlikleri birbirleriyle ve kendi içlerinde çok faklı bir mücadelenin içerisindeler. Meslek birliklerinin temel amaçları eser sahiplerinin haklarını korumak olması gerekirken kendi içlerinde yaptıkları iktidar veya yönetim kavgaları ile sonu gelmez birtakım tartışmalar sonucunda, özellikle müzik alanındaki meslek birliklerinin kendilerini adeta işlevsiz yani amaçlarını gerçekleştiremez hale getirdiklerini gözlemlemekteyiz. Güzel sanat eserlerinde ise meslek birliklerinin gözle görülür bir faaliyetleri yok. Türkiye İlim ve edebiyatta İlim ve Edebiyat Eserleri Sahipleri Meslek Birliği (İLESAM) gayet etkin çalışmalar yapmaktadır. İçlerinde en duyarlı ve amaca uygun çalışmalar yürüten de İLESAM meslek birliğidir.

Siz ideolojik kavgalardan bahsedince benimde aklıma Arif Sağ ve Orhan Gencebay arasındaki MESAM anlaşmazlığı geldi bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Cafer Vayni: Tabii orda da hatalı yaklaşım sergilenmiştir. Arif Sağ ve ekibi tamamen ideolojik davranmıştır o konuda. Orhan Gencebay müzik eseri sahiplerinin haklarını korumaya çalışan birisidir. Kendisi de en çok telif alan sanatçılardandır müzik alanında. MESAM`ın bünyesinde gelir kaynağı olarak 3 kişi varsa biri Orhan Gencebay`dır zaten. Yani MESAM`a da mali anlamda ciddi bir katkısı vardır. Bu konuya da Orhan Gencebay daha ılımlı, dengeli, devletçi bir bakış açısıyla bakmakta ama Arif Sağ ve ekibi ideolojik bakmaktadır. Solculuğu, devrimciliği bu hakları elde edecek bir argüman olarak kullanıyorlar. Halbuki 5846 sayılı yasa var ülkemizde. Bu yasa herkesi barıştırabilecek, çatışmaları ortadan kaldırabilecek bir yasadır ki meslek birliklerinin sırtlarını bu yasaya dayamaları gerekmektedir. Bu anlamda meslek birlikleri eser sahiplerinin haklarını korumaktan uzaktır. Bir de şu durum var 1991 de Emre Kongar Ben Müsteşarken adlı kitabında yazıyor. Aynı alanda birden çok meslek birliği kurulmasına izin verilerek bu birliklerin ideolojik bir yapıya bürünmesine neden olanda dönemin siyasi yapısıdır. Çünkü bir alanda bir tek meslek birliği olsa tüm sanatkarlar orda birleşerek haklarını ararlar ama farklı farklı meslek birlikleri kurulunca ne oldu herkes kendi ideolojisini lanse etmeye çalıştı. Durum budur. Bugün Türkiye`de 27 tane meslek birliği var ama etkin değillerdir. Eser sahiplerinin hakları korunamamaktadır.

Şu sıralar OLB (Ortak Lisanslama Birliği) çalışmaları var. Eğer OLB oluşabilirse Meslek Birliklerinin de ortak hareket etme imkanı olabilir.

Fikri Mülkiyet Korumasının ihlal edildiği durumlarda ülkemizde ne gibi yaptırımlar uygulanıyor?

Cafer Vayni: Manevi hakların ihlali söz konusu olduğunda işin ceza boyutu var. Fikri ve Sınai Haklar Ceza Mahkemesinde görülüyor davalar. Savcılığa suçduyurusunda bulunarak hakkı ihlal edenlere karşı dava açılabilmekte. Hukuk mahkemelerinde ise işin tazminatla ilişkili boyutu dava edilebiliyor. Bizim mevzuatımızın bir özelliği var: 68/3 yani 3 katı tazminat eğer izinsiz başkasının eseri basılmışsa hak ihlali yapılmışsa 3 katı tazminata hükmediliyor. Esasında yasanın cezai ve tazminat konusundaki yaptırımları gayet caydırıcı. Ama ülkemizde alanın bilirkişilik müessesesinde ciddi bir sıkıntı var. Yani hakimlerin sağlıklı karar vermesine yardımcı olacak bilirkişi konusunda yetersiziz. İkincisi de, son yıllarda hakim ve savcılarımızda tecrübe eksikliği mevcut. Bununda zamanla giderilebileceğini umuyorum.

Eser sahiplerine, eseri ürettikten sonra korumasını sağlamak için izlemesi gereken usul nedir, ne tavsiye edersiniz ?

Cafer Vayni: Ben mail yöntemini uyguluyorum. Bu konuyu bana danışan kişilere de bunu tavsiye ediyorum. Bana,kendinize veya bir yakınınıza mail atın diyorum. Artık mail kayıtları mahkemelerde delil olarak kabul ediliyor. Önceden notere gidilirdi, bu masraflı oluyor. Artık tasdix.com diye bir site var. İnternet noteridir. Yüzbinlerce sayfa eseri yükleyebiliyorsunuz. Ama en sağlıklı yöntem mail yöntemidir. Mahkemelerde de delil olarak kullanılabildiği için en basit yöntemdir. Bir diğer yöntem ise Kültür ve Turizm Bakanlığından sertifika almak, esere bandrol almak, müzik eseriyse onun kendi prosedürlerini yerine getirmek; Bunlar eserin eser sahibi adına tescil olmasını sağladığı için koruma yöntemleridir.

Yardımcı olduğunuz ve verdiğiniz değerli bilgiler için çok teşekkür ediyorum.

Cafer Vayni: Ben teşekkür ederim, sorunuz olursa yine danışabilirsiniz. Kolay gelsin iyi çalışmalar dilerim.