TARİHİN ÖTEKİ YÜZÜ

Ne kadar unutkan bir millet olduk. Hadise vuku bulduktan sonra “Onu asla unutmayacağız, adını her yerde bir bayrak gibi dalgalandıracağız!” diye nutuklar atarız ama birkaç yıl geçince teklemeye başlarız. Sonra? Sonrası sessiz bir hüzündür.
1936 yılında Cumhuriyet Bayramı törenleri için düzenlenen bir uçaktan atlama gösterisi sırasında şehit düşen Vecihi Hürkuş’un yeğeni Eribe çatır çatır unutulmadı mı? Hatta 9 kişiyle cenazesi kaldırılan bizzat Vecihi Hürkuş son havacılık hamlesi olmasa unutulmayacak, Şener Şen’in beceriksiz Vecihi tipiyle hatırlanmaya mahkûm olmayacak mıydı? 

Whatsapp Image 2024 02 16 At 21.09.38 (3)
İlk hava şehitlerimiz Fethi, Salim ve İsmail Hakkı beyler de, 16 Mart 1920’de İngilizlerin Şehzadebaşı karakolu baskınında şehit ettiği muzikacı erlerimiz de unutulmadı mı? Rauf Orbay’ı kim hatırlar? Kâzım Karabekir hakkında da bu satırların yazarından başka kaç kalem oynatan çıkmıştır, 26 Ocak tarihli gazetelere bakın isterseniz. 
Unutan milletiz, unutkanız vesselam. 1993’deki vefatında aylarca gözü yaşlı ziyaretçilerin akınına uğrayan Turgut Özal’ın kabrine gidip bakın, ıssızlığından canınız yanar.  

Whatsapp Image 2024 02 16 At 21.09.38 (1)
İşte geçtiğimiz 14 Şubat, ikinci Büyük Millet Meclisi’nin ağır toplarından Ardahan milletvekili Deli Halit Paşa’nın 99. ölüm yıldönümüydü. Paşa’yı anan olmadığı gibi hatırlayan da pek çıkmadı. 
Yine de biz vefamızı gösterelim ve kimin vurduğu bugüne kadar gün ışığına çıkarılamayan Halid Paşa cinayetini elden geldiğince anlatmaya çalışalım.
Görünüşe bakılırsa cinayeti “Kel Ali” lakaplı Afyonkarahisar mebusu Ali Çetinkaya üstlenmişti. Ancak gerçek katil o muydu? Devrin gazetelerine bakılırsa Halit Paşa vurulduktan sonra kendisini Rize mebusu Rauf Bey’in vurduğunu söylemişti. Ancak her ikisi de cezalandırılmamış, yalnız Rauf Bey, Deli Halid Paşa’nın hayata gözlerini kapamasından iki buçuk ay kadar sonra aniden ölüvermişti! 
Peki bu netameli cinayet hadisesi neden aydınlatılmamış, örtbas edilmişti? Hala cevap aradığımız muamma budur.

Muhalif miydi?


Asabi mizaçlı ve atak bir şahsiyete sahip olduğu için “Deli” lakabıyla anılan Halit Paşa, İstiklal Savaşı’nda da, onun öncesinde Birinci Dünya Savaşı’nda da cesur bir kumandan olarak nam yapmıştı. Savaş meydanlarında başarılı hizmetleri görülmüş ve tam 36 kere yaralanmış, yani Gazi olmuştu. 

Whatsapp Image 2024 02 16 At 21.09.38
Meclise beli silahlı asker milletvekillerinin geldiği dönemlerdi. Baskıyla kanun çıkarıldığını bilmeyen yoktu. Yalnız Halid Paşa’nın başı dikti. Kimseden korkusu, pervası yoktu. Kimseye eyvallah etmiyordu. 
1924 yılının Aralık ayında boşalmış olan 13 milletvekilinin yerine ara seçim yapılacaktı. Bursa’dan bağımsız aday olan Kutul Amare (Selman-ı Pak) kahramanı Nureddin Paşa CHP örgütüne karşı girdiği seçimi Dr. Emin (Erkul) Beye karşı ezici bir çoğunlukla kazanmış, bu da Halk Partisi için ağır bir darbe olmuştu. Askerlikten istifasının üzerinden kanuni açıdan gereken süre geçmediği gerekçesiyle mazbatası iptal edildi. Seçim yenilenecekti. CHP yüklendikçe yükleniyor ama Bursa halkına söz geçiremiyordu. Nitekim yenilenen seçimi Nureddin Paşa ittifaka yakın bir çoğunlukla kazanmayı başardı.
O sırada kurulmuş olan muhalif Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası ile Nureddin Paşa arasında bir yakınlaşma başlamıştı. Halid Paşa’nın da muhalefete kayması ihtimalini artıran bu haksızlık sırasında şu ikazı yaptığı biliniyor:
-    Arkadaşlar, seçimi Nureddin Paşa’nın kazanmış olması bize elem vermemeli ve bu sonuca karşı bahaneler bulmaya bizi mecbur etmemelidir. 
Bu sırada Nesturî isyanını bastırmaktan dönen Cafer Tayyar (Eğilmez) Paşa da TCF’ye yönelecek gibiydi. Böylece Kâzım Karabekir Paşa’nın başkanı olduğu bu partinin ağır topları çoğalıyor, CHP iktidarı zayıflıyordu. 27 milletvekiline sahip olan muhalefet 135 milletvekilini bünyesinde taşıyan iktidarı sallıyordu.
Tam burada Halid Paşa’nın siyasete yeni bir müdahalesi bardağı taşıran damla olacaktı.
Bu, perişan vaziyetteki İstiklal Savaşı gazilerine bağlanacak maaş meselesiydi.

Gaziler için çırpınış


Malul gaziler dertlerini Halife Abdülmecid Efendi’ye anlatmış, onları dinleyen Halife üzülüp ağlamıştı. Gazilerin çaldığı kapılardan biri de Halid Paşa olmuştu. Çoğu kendisinin cephe arkadaşı olan gaziler kendisine dertlerini anlattı. Halid Paşa harekete geçti, Önce İsmet Paşa’yı ziyaret etti birkaç defa. Sonuçta bir kanun teklifi hazırladı. Arkadaşlarının fikirlerini almaya başladı. Bu arada Cumhurbaşkanı Gazi M. Kemal’e de gitti. Milli Savunma Bakanı Kâzım (Özalp) Paşa’nın ilgisizliğinden yakındı.     

Whatsapp Image 2024 02 16 At 21.09.38 (4)
Halid Paşa kanunu meclise getirip destek arıyor, gazetelerde malul gazilerin olduğu kadar asker emeklileri ve şehit ailelerinin ıstıraplarından bahsediliyordu. Halid Paşa’nın boy boy fotoğrafları çıkmaya, siyasette sivrilme alametleri belirmeye başlamıştı. TCF kanun teklifini bütün esaslarıyla destekleyecekti haberlere bakılırsa.
Bu sırada Ankara istasyonunda Gaziantep milletvekili Kılıç Ali, Rize milletvekili Rauf ve Cebelibereket milletvekili Avni beylerle karşılaştı. Burada Kılıç Ali ile az daha düelloya tutuşacakken araya girenler ortamı yumuşatıyor.
Yalnız kurt Halid Paşa tehlikeli adam olmaya başlamıştır.
Asabının bozulduğu gerekçesiyle kendisine istirahat tavsiye edilir. Buna cevabı şudur:
-    Doğrudur, ben de bir müddet istirahat etmek istiyorum. Fakat şu malul gaziler kanununu çıkartmadan öleceğimi bilsem gitmem.
İkinci Meclisteki prosedüre göre bir kanun teklifine imza koyanların toplamı Meclisin çoğunluğunu sağladığı takdirde kanunlaşmış sayılmaktadır. Halid Paşa bunun için çırpınmakta, mümkün olduğu kadar imza toplamaya çalışmaktadır.
Bu sırada Elaziz (Elazığ) milletvekili Hüseyin Bey’in biraz lakayt davranmasına kızan Halid Paşa onun elinden kanun teklifi evrakını çekip alırken kâğıt yırtılır. Bunun üzerine Halid Paşa sinirlenir ve gazilerin onlar burada rahatça otursunlar diye sakat kaldıklarını söyler ve Hüseyin Beyi dışarı davet eder konuşmak için.

Çatışma başlar


İşte burada meclise silahlarıyla gelmeyi adet edinen Rauf, Kel Ali, Avni Bey (Paşa) ve Kılıç Ali ile Salih (Bozok) grubu Halid Paşa’nın etrafını alır. Onu tekrar Meclis salonuna dönmeye ikna ederler. Döner dönmesine ama o sırada az önceki grubun ortasında Hüseyin Beyin yüksek sesle bir şeyler söylemekte olduğunu görür. Halid Paşa’yı görünce aniden susar. Kendisi aleyhine konuşulduğunu anlar ve Hüseyin Beye 
-Bu kadarı da fazla, ya sen ya ben! diye meydan okur. 
Dışarı çıkarlar, bu sırada Halid Paşa iki cebinden iki tabanca çıkarır ve Kel Ali’ye ateş eder.    
Mithat Sertoğlu bundan sonrasını şöyle anlatır: 
“Kel Ali bu sırada merdivenlere takılıp düştüğü için kurşunu yemekten kurtulur. Çünkü Halit Paşa şaşmaz bir nişancıydı, ancak, iki el daha ateş ettiği halde Ali Çetinkaya merdivenden sırt üstü yuvarlandığı için isabet ettiremedi. Üstelik kendisi de koşarken ayağı takılıp merdivenden yuvarlandı, fakat hemen toparlanıp Ali Çetinkaya’nın üzerine atıldı ve altına aldı. Aralarında birkaç dakika süren amansız bir mücadele geçti. Kimse kendilerine yaklaşmaya cesaret edemiyordu.
Halit Paşa sonunda silahını rakibine doğrultmaya muvaffak oldu. Tam ateş edeceği zaman meçhul bir silah patladı. Halit Paşa sol memesinin biraz altından ağır şekilde yaralanıp yere yığılmıştı.
Bu sırada yetişen Cebelibereket milletvekili Avni Bey, Halit Paşa’nın elinden silahını aldı. Trabzon milletvekili Muhtar Bey ise Halit Paşa’yı kucaklayıp idare odasına götürdü ve hemen tedavisine başladı.”
Mecliste bulunan Mustafa Kemal Halid Paşa’nın yanına gidip hatırını sordu. Ona:
-    Seni Ali Bey mi vurdu? diye sorulunca:
-    Hayır, Kel [Ali] altımdaydı, nasıl vurabilir? Beni Rize milletvekili Rauf vurdu, cevabını vermiştir.
Silah seslerini duyan başkan Kazım Paşa dışarıya çıktı ve biraz sonra dönerek kısaca Halit Paşa’nın vurulduğunu söyledi. Bu izahatı yeterli bulmayan Manisa milletvekili [Suudi] Reşat [Saruhan] Bey haklı olarak:
-    Eğer [meclise] silah hakimse gidelim… Burada işimiz ne? dedi.
Öbür milletvekilleri de:
-    Suçüstü var… Komiser kaçmış, görevini yapmamıştır, diye bağırmaya başladılar.
Bunun üzerine oturum tatil edildi. Bundan sonra meclis başkanlığının daveti üzerine savcı gelip ilgilileri sorguya çekerek tahkikata başladı.

Halit Paşa’yı vuran kimdi?


Halit Paşa’nın yarası çok ağırdı… Buna rağmen ilk an iki saati atlatması kurtuluş ümitlerini uyandırmış, gerekli ameliyatın yapılması için İstanbul’dan telgrafla çağrılan Dr. Operatör Orhan Tahsin Bey Ankara’ya gelmişti. Ancak bütün gayretlere rağmen kurtarmak mümkün olamadı ve Halit Paşa 14 Şubat 1925 günü vefat etti.
Halit Paşa’yı kim vurmuştu? Gerçi Ali Çetinkaya’nın tabancasında bir kurşun eksikti, ancak Halit Paşa kendisini Rize milletvekili Rauf Bey’in vurduğunu söylemiş olduğu gibi çok sonra muhafız taburu subaylarından birinin bunu bir sohbet sırasında bu şekilde anlatıp onun sözlerini teyit ettiğini bir dostumdan dinlemiştim.
 O sırada İstanbul’da çıkmakta olan İstiklal gazetesi 10 Şubat 1925 tarih ve 72 numaralı sayısında da Halit Paşa’nın yaralandıktan sonra kendisini Rize milletvekili Rauf Bey’in vurduğunu söylediğini yazar. Birçok kimse bunun doğru olduğunu kabul etmiş ve Halit Paşa, Ali Çetinkaya’yı vurmak üzereyken yakın arkadaşı Rauf Bey’in yetişerek yakın mesafeden ateş edip onu vurmak suretiyle Ali Çetinkaya’nın hayatını kurtardığına, bunun üzerine de onun suçu üzerine aldığına inanmıştır.

Whatsapp Image 2024 02 16 At 21.09.38 (6)
Adli tahkikata gelince, Ankara savcılığı Halit Paşa’yı Ali Çetinkaya’nın vurduğu kanaatine varmış, ancak meşru müdafaa halinde bulunduğunu kabul ederek hakkında –o günkü deyimle- adem-i takip [takipsizlik], yani bu olaydan dolayı kovuşturma yapılmaması kararını vermiş, böylece dosya kapanmış, ama Halit Paşa’yı kimin vurduğu hiçbir zaman kesin olarak anlaşılamamıştır.
Adliye, bunu sadece “bir zabıta vak’ası” olarak kabul etmekle beraber, gazeteler olayı ve mecliste bu gibi şeylerin geçmesini şiddetle kınamış, hatta milletvekillerinin silah taşımalarının ve meclise silahlı olarak gelmelerinin yasak edilmesini istemiştir. Mecliste de büyük fırtınalar kopmuş, olay ve olaya karışanlar şiddetle kınanmışlardı.” (Yıllarboyu Yakın Tarih Dergisi, Sayı: 6, Eylül 1978, s. 3-5.)
Halid Paşa’nın vurulması kadar Mecliste 5 gün kalem odasında yatırılarak adeta ölüme terk edilmiş olması da skandal çapında olaydır. Doktorlar ölüm raporu tutmuş ve gariptir, raporda zatürreden öldüğü yazılmıştır.
Kel Ali “Halid Paşa’yı ben vurdum” dediği halde takipsizlik verilecek ve bir yıl sonra Kâzım Karabekir Paşaları yargılayacak İstiklal Mahkemesi’ne başkan yapılacaktı. Katillerin başkan yapıldığı dönemlerdi.

Whatsapp Image 2024 02 16 At 21.09.38 (5)