Prof. Dr. Ali Osman ÖZCAN ağabeyimiz 11 Ağustos 2016 tarihinde aramızdan ayrıldı. Dün gibi. Dikkatli ve dingindi.  Eğitim Bilimleri profesörüydü. Hayatının son yıllarında ard arda kitapları yayınlandı. Vefatından önceki on yılı yazmak ve düşünmek yönünden çok verimli geçti. Temel bakış açısı aynı olmakla birlikte çok değişik konularda makaleler yazdı, görüşler öne sürdü. Bildiğimiz meseleleri çok farklı yönleriyle ele alıyordu. Bu yazıyı da yine rahmetli olan Kemal ÇAPRAZ dostumuzun www.ufukotesi.com internet sitesinde yayınlamıştı. Bu yazıya ve yazıda anlatılanlara her daim ihtiyacımız olduğu için hem Ali Osman ÖZCAN hocamızı ve ağabeyimizi yad edelim hem de konuya dikkatinizi çekelim diye Hırsların Dansını bu hafta sizlerle paylaşmak istedim.

 

'Hırs, hakkı olmayanı istemektir. Hırslı olanın gözü açtır, doymak bilmez isteklerin emri altına girmiştir. İhtiraslı olan kişi tutkularındaki aşırılıklar yüzünden, benliğine dur diyecek cesareti kendinde bulamaz. Uzak düşünce ve uzağı görme yetenekleri felçolmuş gibidir. Kendi dertleri yüzünden etrafını ve daha uzakları göremez. Haris kişinin yüzü dost, gönlü haindir. Gözünün gördüğü her şeyi egemenliği altına almaya çalışır. Gönlü hep başkalarından daha yükseklerde uçtuğundan, en ufak bir alçalmada hırsını yenemez.

 

Hırslı insanın tövbesi, hırsını tahrik edecek bir şey görünceye kadardır. Gözünü bürüyen hırs, onun doğru düşünüp doğru karar vermesini engellediğinden evreni at gözlüğüyle değerlendirmek zorunda kalır. Bir işe girişmeden önce sonunu düşünecek kadar bile kendine fırsat tanımaz. Gördüğünü, aklına geleni hemen ister. Bunun için yerine göre aşağılanmayı bile göze alır. Karga olduğunu gizleyerek kendini bülbül gibi de besletir. Çoğu kere dil ustası fakat iş hastasıdır çalışmak işine gelmez, kendi akıl ve düşüncesinin herkesten üstün olduğuna inanmıştır. Aynı zamanda başkalarını sömürme ustasıdır.

 

Hırslı insan, kurtla beraber kuzuyu yedikten sonra, koyunla birlikte kuzunun yasını tutmayı da becerir. Akıttığı göz yaşları timsah göz yaşlarıdır. İnsanları şah damarından vurmak en sevdiği oyundur. Şeytandan ders aldıktan sonra, ona yol göstermeyi de öğrenmiştir. Terbiyeli maymun gibi davranarak, beklenmedik bir anda düşmanını zehirli yılan gibi sokup öldürür. Dün dost, bugün tanıdık olmayı çok iyi becerir. Kıskançlık ve hırsı, ona bu dünyada rahat yüzü göstermediğinden, o da başkalarına komplo kurma eylemlerinin yöneticisi olur. Kardeşinin saadet ve mutluluğunu kıskanacak kadar adileşmeyi erdemden sayar. Başkalarına verdiği öğütler, tohumsuz sözdür. Dünyaya kötülük satmak için gelmiş bir görevli gibi davranır. Çok çabuk duygudaş olduktan ve karşısındakinin dil kodlarını öğrendikten sonra, başkalarını iğnelemek ve sokmaktan çekinmez. Ahlak yoluna iğne alarak girip, çuvaldız olarak çıkan haris, şeytana bile külâhı ters giydirecek iş içinde işler, oyun içinde oyunlar çevirme ve oynama ustasıdır. Hırsı, ona her türlü dansı yapmasında yol gösterir.

 

Gül ağacına bağlanmış köpek gibi, bulunduğu yere yakışmayan biridir. Öfke ile yüzünün sararması, yaptığı işten sonra yüzünün kararmasının sadakası bile olamaz. Hırsından dolayı bulanan aklıyla güçlü olduğunu kabul ettirme derdine düşer. Kendinde olanlarla hiçyetinemez. Komşunun civcivi ona tavuk, tavuğu kaz gibi görünür.

 

Hırslar, akılla desteklendiğinde, kişi gönlünün isteklerini yerine getirebilir. Hırs fazla, akıl az olduğunda ise, gülünçdurumlar, trajik olaylar cereyan edebilir. Aklın kontrolündeki hırs, insanlık ve toplum için faydalı olabilir. Aklın kontrolünden kurtulan hırs, sahibini rezil eder. Onu ahlâken zillete düşürür. Niyet ve maksadını gerçekleştirebilmek için, her yola başvurabilir, müstahak olmayanlara iyilik yapar görünüp, yoldaşlık etmeye çalışır. Kendini alçaltmaktan çekinmez. Rekabet etmekten çok hoşlanır. Kendisiyle yüzleşmekten çekinir. Bu sebeple başkasının meramının gerçekleşmesine engel olmak için elinden geleni yaparak kendi çıkarını temine çalışır. Arkadaşlarına üstünlük sağlamak, en büyük dileğidir. Bütün işi gücü, onlara üstünlük sağlama çabasıyla yanıp tutuşmaktır. Aciz durumlardan yararlanarak arkadaşlarına sözlü ve fiili hakaretlerden çekinmez. Hiçbir delile dayanmadan kötü zanla onları suçlandırmaktan hoşlanır. Düşünce ve inançları dedikodu, fitne ve fesatla doludur. Erdemlilik, bilgi ve beceri alanında başkalarına örnek olmaktan korkar. Elini verenin alınca, kolunu bırakmaz. Yerine göre batıl ve yanlış çıkarımları bile doğru diye pazarlamaya kalkar. Kendi maksadını, arzusunu başkalarının maksat ve arzusuna tercih ederek yaşar.

 

Rekabet toplumu bu tür insanlara hayrandır. Onların bencilliklerini kutsayan rekabet toplumu bir yerde kendi kuyusunu da kazar gibidir. Rekabet toplumunun uzmanları kendi düşüncelerinin başkalarınkinden aşağı olduğunu kabul etmeye hiçde gönüllü değillerdir. Karşılarındakini 'benden ne kadar fazla biliyorsun?' diyerek susturmak çok hoşlarına gider. Kişisel sorumluluk ve hırslarıyla ortaya çıkan düşüncelerinin doğru ve herkes için yararlı olduğunu ileri süren demagoglar olarak etrafta boy gösterirler. Bireysel, toplumsal, evrensel, siyasal vb. gerçekliğin çarpıtılmış algılarıyla yorumlamaktan da zevk alırlar. Bulundukları kurumun, diğer insanlardan, genel amaçlardan ve bu amaçlara ulaşmak için gerekli ilkelerden oluştuğunu bilerek, olağanüstü bir insan modeli olarak kabul edilmek isterler. Yoksa kurum bile onlar için bir araçtır. Kuruma bağlılıkları hırslarını tatmin edinceye kadardır.

 

Toplum içinde daima baş aktör olmak isterler. Figüranları aşağı görürler. Altın kalpli insan rolünde oynamayı her şeye tercih ederler. Oysa görünüşteki altın kalbin dışında taş gibi katı bir erkek gizlidir. Kibir ve ihtirasları yüzünden intikam, şehvet, isyan, ikiyüzlülük, kontrolsüz ve dizginlenemeyen arzulara geçit vererek kendi üstünlük ve rahatlarını herkese kabul ettirmekten hoşlanırlar. Hırslarını doyurma ve çıkarlarını gözetirken, bazen beklemedikleri veya önleyemedikleri acımasız sonuçlarla yüzleşmek zorunda kalabilirler.

 

Rekabet toplumunda hırslı liderler de zaman ve mekân koşullarının dışında hareket edemez. Önemli olan doğru zamanda, doğru yerde, koşulların uygunluğu içinde bulunabilmektir. Olayları görmek istediği gibi görüp değerlendirdiğinde, çarpıtılmış algı ve yorumu başına iş açabilir. Anlık hevesler, maymun iştahlılık vb. davranışlar, ihtirasları yolundan çeviremez. Rekabet toplumu, kendi çıkarı için çok çabuk gelişip değiştiğinden, hırslı olanların da bu değişime göre kendilerini ayarlayabilmeleri gerekir. Hırslı insanlar, başkaları üstünde gereğinden fazla etki sahibi olmak isterler. Hatta bu istekleri, kıskançlık ve haset duygularını daha da artırır. Hırslı insanlardan oluşan guruplarda öfke, hiddet, dargınlık, kıskançlık, açgözlülük, ikiyüzlülük, düzensizlik ve şiddet eğilimleri daha çok görülür. Bu guruplarda tutkular, akıl üzerindeki baskıları iyice artırır. Sanki bir cahiller ordusu kurulmuş olur. Kurnazca söylenen yalanlar, yanlış yönlendirmeler boy göstermeye başlar. Hırslı insanların ortaya koydukları dansı seyretmek gerçekten hayret verici ve çok şaşırtıcıdır.

 

Tarih, hırsları yüzünden hem kendilerini hem toplumlarını felakete sürükleyen insanların örneklerini sunuyor. Kontrolsüz hırs, dizginsiz at, freni patlamış otomobil veya kamyon gibidir.

; ..

Hırslı insanlar, dost guruplarda da hizip oluşturur, gurubun hizip başları olurlar. Düşman guruplardakilerle işbirliği bile yapabilirler. Çıkarları doğrultusunda hareket ettikleri için herkesle ve her gurupla ilişkiye girmekten hoşlanırlar. Bir çeşit bukalemundurlar. Her renge, her boyaya girebilirler. Tarihin kanunlarını görmezden gelirler. Tarih mahkemelerini inkâr ederler. Başkalarının husumetini tahrik etmemek ve onları gücendirmek için palyaçoluğa bile razı olurlar.

      ; ..

Hırsların ve muhterislerin dansı, hayra alamet bir dans değil. Bu dans, sonucunda verilen emek, harcanan zaman bakımından elde edilen başarı, dans edene pahalıya patlayan bir başarıdır. Esas olan akıl-hırs dengesinin yapı ve işlevlerini bağlamlara göre kurabilmektir.' İTTİFAK - AA