Malum olduğu üzere Müslümanlar Cuma günlerine özel önem vermektedir. Tüm İslâm ülkelerinde keyfiyet böyledir.

Ü stad Sezai Karakoç, Kapalıçaşı serlevhalı şiirinde okuyucularına 'Sen cuma gününün hürriyet kadar kutsal olduğunu onlara anlat' mısraıyla seslenir.

Bir Cuma günü biz de okuyucularımıza bir payitaht geleneğinden bahis açalım efendim. Bundan yaklaşık bir asır önce İstanbul`da Cuma günleri Cuma Selamlığı merâsimleriyle çok daha özel bir şekilde kutlanmaktaydı.

Padişahların Cuma namazlarına gidiş-gelişlerde özel protokolü olan merâsimler tertip edilirdi. Cuma selâmlığı, Cuma Alayı ve Selâmlık Resm-i  lisi gibi isimlerle anılmış bulunan merâsim, Osmanlı Devleti nde her hafta düzenlenmekte olan bürokratik ve dî ni bir âdetti.

Padişahlar Cuma namazlarını halk ile birlikte kılar, sultanın Cuma namazını kılmak için beraberindeki heyetle birlikte camiye gitmesi 'Cuma Selâmlığı' adını alırdı. Cuma selâmlıkları merâsim tarafı ve dî ni yönüyle birlikte, hukukî , sosyal ve kültürel boyutları olan özel bir programdı.

Cuma selâmlığı, Fatih Sultan Mehmed Han ın İstanbul u fethetmesinin ardından Ayasofya da kıldığı ilk cuma namazıyla birlikte başlamış hilâfetin Yavuz Sultan Selim Han döneminde Osmanlı`ya geçmesiyle birlikte selâmlık merâsimleri resmî bir hüviyet kazanmıştı. Padişahlar, başta Ayasofya ve Eyüp Sultan camileri olmak üzere Süleymaniye, Bayezid ve Sultan Ahmed gibi büyük camilerde ve sonraki yıllarda kadim şehrin muhtelif ibadethanelerinde belirli teşrifat kuralları dâhilinde Cuma namazlarını kılmaktaydı.

Padişahın, şehzadelerin, saray protokolünün, askerlerin, ulemâ sınıfının ve halkın iştirak ettiği Cuma selâmlıklarında Abdülhamid Han dönemine kadar padişahlar atla ya da kayıkla gitmiş mezkû r padişahla birlikte yeni bir bakış açısıyla ele alınmaya başlanan Cuma selâmlıklarında atlar, yerini saltanat arabalarına bırakmıştı.

Cuma selâmlığı haddizatında padişahın halkın karşısına çıkması, halkla buluşması, sevgi, güven tazelemesi ve saray bürokrasisiyle halkın bir araya gelmesinden ibaretti.

Cuma selâmlıklarında bir taraftan padişahın ihtişamına saygı duyulur, diğer taraftan talepler, şikâyetler, arzuhaller sepetlerin içerisine konulan mektuplarla saraya iletilir, Marû zât-ı Rikâbiye Dairesi`nde değerlendirilerek gereği yapılırdı. Bu yönüyle Cuma selâmlığı bir nevi padişahın halife sıfatıyla halkla buluşması, bürokratlarını denetlemesi ve sarayın halkın ayağına gitmesi bağlamında değerlendirilebilecek sosyal bir adalet mekanizmasıydı.

Cuma selâmlığına civar şehir ve kasaba halklarından da iştirakler olur, törene Müslümanların yanında gayrimüslim ahâli de iştirak ederek dilekçelerini padişaha iletirdi. Padişahın namaz kılınacak camiye gidiş ve gelişlerinde askerî kurallara tabi olan Cuma selâmlığı, camide dî ni bir hüviyet kazanırken Osmanlı halkı nezdinde her hafta tekrarlanmakta olan tören adeta bayram telakkî edilirdi.

Cuma selâmlıkları Padişahın doğum, cülus merâsimlerine rastladığında ya da İstanbul`da yabancı bir hükümdar gelmişse daha bir ihtişamlı olurdu. İstanbullular Padişahın geçeceği güzergâhın etrafını hıncahınçdoldurarak Padişahım çok yaşa' nidaları ile ve alkışlarla sevgi gösterisinde bulunurdu.

Padişahlar Cuma namazlarını saray erkânı ile birlikte camilerin hünkâr mahfilinde eda ederken, namaz öncesi saflar arasında dolaşan görevliler halkın maruzatını yazdığı dilekçeleri toplardı.

Bir hafta boyunca İstanbullular manevi yönden Cuma gününe hazırlanır, Perşembe günleri oruçtutulur, Cuma geceleri ibaretle geçirilirdi. Osmanlı asırlarında Cuma bir nevi bayram günüydü. Kuyumcular dahil Cuma namazına giden hiçbir esnaf kapısına kilit vurmazdı.

Cuma günleri camilerde, hünkâr mahfilinde namaz öncesinde Keşiş Dağı ndan getirilen karlarla soğutulan gül, bal ve Osmanlı şerbetleri ikram edilirdi. Bilhassa mübarek gün olduğundan en fazla hayır bugüne saklanır, Cuma günleri sebillerde mevsimine göre sıcak veya soğuk içeçekler halka bilabedel sunulurdu.

Osmanlı asırları boyunca sebillerden Osmanlı şerbeti ikram edilmesi geleneği bugünün İstanbul unda mikro ölçekte devam ettirilmekte Cuma günleri namaz öncesinde Vefâ Ekmekçizade Ahmet Paşa Medresesi Sebili nde ve birkaçyıl önce İlim Yayma Vakfı nın restorasyonunu tamamlayarak hizmete açtığı Recai Efendi Sıbyan Sebili nde cemaate şerbet dağıtılmaktadır.

Sultan Abdülmecid Mecidiye Camii yapıldıktan sonra buraya Cuma namazı kılmaya gelirdi. Namazdan sonra 'Cuma selamlığı' burada düzenlenirdi.

Osmanlı Cihan Devleti nde son Cuma selâmlığı geleneği Halife Abdülmecid Efendi`nin iştirakiyle 29 Şubat 1924 tarihinde gerçekleştirilmişti.

Osmanlı Cihan Devleti`nin tarih sahnesinden çekilmesiyle birlikte pek çok gelenek de maalesef nisyan karanlığına büründü, hemen her sahada İstanbul içten içe hazan mevsimini yaşamaya başladı.

Yazımızın girişini inci mercan misali mısraıyla Ü stad Sezai Karakoçtaçlandırandırmıştı. Hitameyi de Ü stad`ın âvâzıyla şenlendirelim.

İstanbul`un Hazan Gazeli

Ne yapacaksın plaj yerlerini
Gidelim Kâğıthane`ye Sâdabad harabelerine

Şâd etmek için Nedim`in ruhunu
Ağzımızı dayayalım kurumuş çeşmelerine

'Sinemaya gidiyorum' de annene
Cuma namazına gidelim onun yerine

Bakalım hayranlıkla Süleymaniye`ye
Sultanahmed kubbe ve minarelerine

Sahaflarda kitapların sonbaharında
Erelim geçmiş baharın menekşelerine

İstanbul`un kaybolan geçmiş tarihini tabiatını
Son kez tadalım başlamadan ahiret seferine

Dünyadan daha dünya ahiretten ahiret
Bir kent ki benzer divan şairlerinin kasidelerine