Günümüzde Türk toplumu özellikle sosyo-kültürel yönden önemli değişimler yaşamaktadır. Sosyal değişim, komşuluk ve akrabalık gibi sosyal çevremizle ilgili ilişkilerimizin de kentleşme ile birlikte zorunlu olarak farklılaştığını görmekteyiz, buda pek çok yeni sıkıntıları beraberinde getirmektedir. Sosyal yapımızdaki bu farklılaşma yardımlaşma ve dayanışma gibi bazı sosyal değerlerimizin kaybolmasına zemin hazırlıyorsa bu değişimin olumlu mecrada gittiğini söyleyemeyiz. Genel gidişatın seyri hakkındaki düşünceler, refah artışı olmasına rağmen işlerin iyiye gitmediği yönündedir. Maddi gelişme manevi zenginliğinizi alıp götürüyor ise sosyal dokumuza eninde sonunda zarar verir. Kırsal nüfusun yani taşranın boşalması, iş aş, konut, eğitim, sağlıkla ilgili gereksinimlerin kentlerde ciddi oranda artmasına neden olmuş, bugün pek çok temel probleminin(ekonomik ,sosyal, kültürel, çevre) oluşma zeminin hazırlanmasına da sebebiyet vermiştir Siyasi belirsizlikler, ideolojik gerginlik sosyo-kültürel ve siyasi faktörler sosyal hayatta davranışlarımızın sağlıklı şekilde devam etmesini giderek zorlaştırmaktadır.

Modernleşme ahlaki değerlerde de sıkıntı meydana getirmiştir. Günlük hayatımızda erdemli tutum ve davranışlar sergileyebilmeyi de zorlaştırmıştır. Batı değerlerindeki bireycilik, bencilliği ön plana çıkardı. Bu durum insanları, duyarlı ve sosyal olmaktan uzaklaştırmıştır. Çağımız insanını adının sıkça duymaya başladığı modern zaman problemleriyle alakalı yeni bir kavramdır MOBBİNG. İş yerinde çalışanın ruhsal durumunu olumsuz etkileyen ,iş verimini azaltan topluma ve aile içinde evliliklerin bitme noktasına gelmesine sebebe olan, iş organizasyonlarına zarara veren yıldırma davranışlarına mobbing de denilmektedir. Bu yıldırma davranışlarının tek bir nedeni bulunmamaktadır.

Sanayi ve hizmet toplumundan bilgi toplumuna geçtiğimiz bu cağda endüstrileşme ve kent nüfuslarının hızlı artışıyla birlikte çalışan insanın artık sekiz saati işyerinde geçmekte bireysel ve grup farklılıklarının olduğu yerlerde çatışmalar yoğunlukla oluşmaktadır. Günümüz insanı çatışmacı enerjiyi rekabet ve üretim alanına yönlendirebilirse bunu başarabilirse MOBBİNG de daha az hasar verir düzeyde kalır. Öncelikle çatışma durumlarında anlaşmazlığın sebeplerine bakılmalı tarafların kendileri , tarafların çıkar hesapları ,çözüm yolları ,öngörülmeyen nedenler gibi faktörler dikkatlice irdelenmeli, analiz edilmeli ve çözüm yolları aranmalıdır. Çalışanı küçük gören, saygısız, kötü niyetli ,saldırgan davranışlar üst yada çalışma arkadaşları tarafından belirgin yada ima yoluyla uygulayarak bezdirme fiili gerçekleştirmektedir. Yıldırma davranışları uygulayan taraf etrafındaki insanları da yanına alarak çatışma ortamı yaratmakta ve yıldırıcı davranışlarını kişi yada kişilere sürekli olarak uygulamaktadır. Tekrar eden bu davranışlar zamanla artarak ,mağduru zihin bulanıklığına sevk eden ve içe kapanmasına neden olan bir ruh halini almasına suçluluk psikolojisi içerisine girmesine neden olmaktadır.

Araştırma sonuçlarına göre yıldırıcı davranış sonucu sıklıkla görülen sonuçlar çok sık sağlık raporu alma ,izin kullanma, mağdurun kurum içinde başka birime geçmesi bu mümkün değil ise iş yeri değişikliği veya istifa şeklindedir. Mağdurun yaşadığı psikolojik rahatsızlığın fiziksel sonuçları itibariyle pek çok sağlık problemlerinin başlamasına sebebiyet vermektedir. İşletmelerde ve kurumlarda bazen acık bazen kapalı olmak üzere pek çok çatışma türü oluşmaktadır. Bu tür çatışmalar personel üzerinde stres yaratmaktadır. aşırı baskının insan bünyesinde çeşitli sorunlara (ülser, kalp hastalıkları)neden olduğu bilinmektedir. İş ortamında ,yapılan işler sürekli eleştirilir kişi umursanmaz ve yokmuş gibi davranılır. Hakkında asılsız söylentiler çıkartılır, kişinin itibarını ve kariyerini zedelemek için yeteneği dışında işler verilir, psikolojik ve fiziksel olarak ağır işlerde görevlendirir mobbig gelişmiş ülkelerde iş hayatında önemli yıkıcılıklara sebep olmaktadır. Avrupa`da işyerinde ruh hallerini etkileyici yıldırıcı davranışlara karşı koruyucu önlemler kanunlarda yer almaktadır. İsveç, Norveç, Finlandiya ve Almanya yasal süreçte mobbingi tanımaktadır.

Türkiye de 2006 yılında Jeoleoji Mühendisleri odası (Ankara) ile Toprak Mahsülleri Ofisine(TMO) yönelik açılmış iki davayı Kocaeli ve Muğla üniversitelerine yönelik diğer davalar takip etmiştir. Bugün itibariyle mobbing davası sayısı ülke geneli 1200`ü bulmuştur. 2011 yılında başbakanlık genelgesi ile kamu kurumlarına konunun ehemmiyeti hatırlatılmış ve kurum yöneticilerinin gerekli önlemleri almaları istenmiştir. Ü lkemizde nitelikli personel istihdamının olduğu sektörlerde daha fazla mağdurunun mobbigden etkilendiği yapılan araştırmalardan anlaşılmaktadır . Gelecekte mobbing şekilleri değişime uğrayacak ve daha çok kuşaklar arası çatışma seklini alacaktır. Toplum olarak biz buna ne kadar hazırlıklıyız ? Nesiller arası fark süreçlerinin iyi yönetilememesi ve farklı yaş gruplarının birbirlerine sert davranışları biçimiyle ortaya çıkacaktır. insanların hayatlarının belli dönemlerinde (okul, evlilik, iş yasamı, toplumsal ilişkiler, ticari hayat, siyasi faaliyetler vb) konumlarda yıldırma türü davranışlarla karşılaştıklarını sık sık gözlemlemekteyiz. Ü lkemizde bu alanda yeni yeni mobbigle ilgili sektörel araştırmalar ve bilimsel çalışmalar yayınlanmaya başlanılmış olup, Türkiye genelinde önemli oranda iş verimi kayıplarına sebebiyet verdiği gün gibi ortadadır .

Hastanelerimizin asabiye bölümünün yoğunluğun sürekli arttığı bir gerçek ve bu durumun en bariz delili olarak sayabiliriz . Belki bu konuyu ilk defa duyuyor ve olabilirliğine pek ihtimal vermiyor iseniz etrafınıza dikkatle bakınız ve görmeye çalışınız. Yakın yada uzak temasta olduğunuz kişiler içerisinde yıldırma mağdurlarını dikkatle bakarsanız fark edeceksiniz. Kalkınmamızı ve gelişmemizi yavaşlatan, iş verimi ve sağlık kayıplarına neden olan bu olgunun, iş ortamlarında ve günlük hayatta artan sayıda yıldırma olaylarına karsı toplumsal duyarsızlığımız olduğunda bir gerçek bu duyarsızlığın ülkemizin beşeri sermayesi olan entelektüel kesimimizin sayısının ve verimliliğinin artmamasında ve bu kesimin büyük kentlere göçetmesi ülke dışına çıkması sürecinde etkili olduğunu bilmekteyiz. Bariz bir örnek verelim yurt dışında ilmi alanda en çok bilinen isimlerimizden biri olan Türk Einstein lakaplı rahmetli Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu hocanın mazide memleket hasretiyle ülkeye gelip sonrasında Türk Ü niversitesinde yapamayıp tekrar yurt dışına dönmesinin nedenleri içerisinde teknik nedenler yanı sıra yıldırma gibi insan faktörü içeren beşeri nedenler de yok mu?

Yıldırma mağdurlarına uzman önerileri nelerdir?

Öncelikle olayları yıldırma şeklini dikkatlice analiz etmeli ona göre duruş sergilemelidir. İlk aşamada yıldırma hareketini yapanı yada yapanları uyarmalı ve konuşmalıdır daha sonra çevresine durumu anlatmalıdır. Olaylar karşısında kararlı kendinden emin duygusal tepkiler içinde olmayan bir profil çizmelidir. Uzun süreli yıldırma davranışlarının devam etmesi durumunda kanuni yollara başvurmak hususunda tereddüt etmemelidir. Unutmayın sorunlar problemler krizler hayatımızın bir parçasıdır, sabırlı olun

Ne kadar zor ve kötü durumda olursanız olun bu durumla baş edebileceğinize inanın.