Biz de bir atasözü var, Deve kırk yılda intikam almış Amma da çabuk oldu! demiş.

Develer yaradılış itibarıyla rahat hayvanlardır.

Avustralya da Eylül ayında rekor düzeydeki sıcak hava ve kuraklık yüzünden çıkan yangınlar hala kontrol altına alınamadı.

Yangınlarda şimdiye kadar en az 480 milyon hayvanın öldüğünün tahmin ediliyor.

Dünya Doğayı Koruma Vakfı (WWF) Avustralya, yaptığı en son açıklamada 1,25 milyar hayvanın direkt yangınlarda ya da yangınlardan ötürü hayatını kaybettiğini tahmin ettiklerini belirtti.

4 bin çiftlik hayvanı ve koyunun da öldüğü söyleniyor.

Koala nüfusunun da üçte birinin hayatını kaybettiği düşünülüyor. Çevre uzmanlarına göre toplamda 8 bin koala hayatını kaybetmiş olabilir.

Bütün dünya Avustralya daki kontrol altına alınamayan yangına üzülüyor, ünlü oyunculardan, siyasetçilere çok sayıda kişi destek amacıyla kampanyalar düzenliyor. Yangınların nedenlerini ve yangınlarla ilgili tartışmalar sürerken Avustralya nın güneyinde binlerce deve helikopterlerden ateş açılması yoluyla itlaf edilecek olması tepkilere neden oldu.

Konunun uzmanları, uzun zamandır iklim değişikliğinin şiddetlenmeye başlamasıyla Avustralya da daha uzun, sıcak ve kuru yazların yaşanacağı uyarısında bulunuyordu.

Avustralya da yangınların bu kadar büyümesi ve kontrol altına alınamamasında yazların daha sıcak ve kuru geçmesinin etkisi olduğunu belirtiyorlar.

İklim bilimciler, iklim değişikliğinin yangınların daha sık ve daha şiddetli görülmesine neden olacağı kaygısı taşıyorlar.

Bütün bunlar tamam ama develeri suçlamak ne kadar akılcı? Develerin sindirim ve boşaltım sistemlerinde üretilen metan gazının iklim değişikliğinin önemli faktörleri arasında sayılması bana çok inandırıcı gelmiyor. Develerin çitleri yıkma, tarım araçlarına ve yerleşim alanlarına zarar vermenin yanı sıra insanların ihtiyacı olan suyu da tükettiği belirtiliyor.

Biliyorsunuz, kangru ve koalanın aksine, deve Avustralya ya özgü bir hayvan değil.  Yani Avustralya ekosisteminin doğal bir parçası olarak görülmüyor. Develer göçmen oldukları için mi itlaf reva görülüyor.  Güney Avustralya`da yabani develer 589 bin kilometrekarelik alanda yaygınlar ve ülke genelinde yaygın oldukları alansa 3 milyon 329 bin kilometrekare. Vahşi develerin Aborjin bölgesindeki yayılımı ise 783 bin kilometre kare.

Develer ülkeye, 19 uncu yüzyılın ortalarında kaşiflerin çölü geçebilmesi için getirildi.

Aslında, devlerin itlaf edilmesi tartışması yeni değil. Daha önce de bu konu tartışıldı. Ancak kuraklık sorunu yıllardır sürüyor. Deve itlafının yangınlarla doğrudan ilgili olmadığı belirtiliyor. Avustralya Hükümeti, sorunun çözümü için kafa yormuştu. Ama anlaşılan bu konuda fazla bir mesafe alamamışlar.

Hükümet, develerin helikopterlerden ya da yaya olarak bölgede görevlendirilecek kişiler tarafından vurularak itlaf edilmesi kararını vermiş. Bu yolla en az 650 bin devenin vurulmasını planlıyor.

Avustralya da hükümet, gelişmekte olan deve ürünleri endüstrisinin uluslararası talepleri değerlendirmesine yardımcı olabilmek amacıyla bir fon ayırdığını biliyordum.

Özellikle deve eti ve sütünün bu ülkedeki vahşi hayata bırakılmış olan hayvanları değerlendirmeyi planlayan sektör için önemli ihraçürünlerini oluşturması çalışması yapıyordu.

Et ihracatçıları, deve nüfusunun sayısını azaltmanın en ideal yolunun develerin öldürülüp vahşi yaşamda çürümeye bırakılması yerine hayvanların etleri ve sütlerinden kontrollü bir şekilde yararlanılması fikri suya mı düştü bilmiyorum.

Ayrıca devenin hörgücü, idrarı ve özellikle de dişleri de değerlendirilmesi düşünüyordu. Deve eti, daha az kolesterol içerdiği için dana etine alternatif olarak görülüyor. İdrarı, saçve deri ürünlerinde kullanılabiliyor.

'Deveci ile görüşen kapısını yüksek açmalı' sözünden hareketle madem Avustralya ya deveyi getirdiniz, onunla yaşamanın çaresini bulmalısınız.

Avustralyalıya söz anlatmak, deveye hendek atlatmaktan zor olmasa gerek. Yoksa bu itlaf edilen develerin ahı daha büyük yangınlara sebep olur.