Gazeteler, televizyon kanalları ağız birliği etmişcesine Avrupa Birliği`nin kurulduğundan bu yana tarihin en ağır krizine girdiğini yazıyor, konuşuyor.

Unutulan bir şey yok mu sizce atlanan bir şey?

Avrupa Birliği kurulmadı ki daha. Kurmaya uğraşıyorlar, o kadar!..

Yaklaşık bir ortalama ile Avrupa (70) yılda bir kanlı ve hınçlı bir savaşın içine girmiştir. Avrupa bu akıbetten tarihte kaçkere kendini kurtaramamıştır? (Varlık Yayınevi, Welles`in Kısa Dünya Tarihi`ni yeniden bassa!)

Doğası bu çünkü. Evet Avrupa`nın doğası bu: Ama yanlış anlaşılmamalı olumlu anlamda bir doğaya sahip değildir Avrupa.Bir yapı bünye müjdesi veren bir uyuma kavuşamamıştır Avrupa.

Tarih, Avrupa`nın bir türlü kavimler göçü sendromundan kurtulamamasının alacalı bulacalı çetrefilli öyküsü. Bunu görmek ve Batı`yı biraz da böyle okumak gerekir.

Fikir adamlarımız bunu yüz yıldır önerip dururlar. İçlerinde füturist öngörü taşıyanlar vardır. Bir devlet adamı, bir hariciyeci, bir asker toplumunun akıl verimlerini tanımadımıydı o toplumun üzümü ekşiyecek demektir. Bozulacak ve şaraplaşacaktır. Fikir adamlarımız ve Doğuya özgülüğün özgün örnekleri olan düşünce üretebilen şairlerimiz her yaz ilk üzümle karşılaştığımız ânın bize yaşattığı duyarlık gibidir.

Hakikî lerin taklidi mümkün olmuyor. Olan sadece onları taklid etme teşebbüsleri...

Aydınlar varlığı düşün ve sanat ortamına ön yargılı baktıkça ona yaklaşamayacaktır. Bunu görmek için gözlük gerekmez!..

Siyaset-katındakiler diyelim. İçinde doğdukları toplumun ruh dokusu cinsinden olmalıdır. Sağ ile Sol`un buluşacağı bir nokta var ise o nokta ancak bu olabilir. Başka bir yaklaşım ile: Ü lkemizde bilim saygısı korunarak ve gelişimine emek harcanarak insan ve toplum birlikte algılanabilir o zaman. Yalnız, bilim deyince, din fobisi`nin saldırgan bir ifadesi olan bilime saygı` sloganını anlamıyorum ben. O bir çıkmaz sokaktan başka bir şey değildir. Çağını da kapamaktadır.

Bilim iyi duygu`yu içermeli herşeyden önce. Edebiyatın bilime gebe olduğu insan durumları olduğu gibi, edebiyatın bilimi öncelediği, durgun su gibi görünen dönemler de vardır. Şeyh Galib`in yürüyen merdiveni` haber vermesi gibi şiirinde. Daha yakından durumlar üzerinde de durulabilir.

Ü niversite adayı bir gençbana dal sorsa, doğrusu ona her hangi bir öneride bulunmam. Başka bir şeydir o. Ü niversite eğitimi çin 'hayata bir pencere' yorumu getirilmiştir. Bu benzetme hayatın içinde saklı duran ve o insanı bekleyen hayat anlamına, son derece önemli bir tesbit. Dikkat edilirse, körü körüne bir meslek şablonuna da uymaz. İyiki de uymaz. Gerçekten şartlar, bir genci tapınağa kurban eden eski Bâbil tapınışı gibi mesleği adeta dayatıyor. Çoğu insan sevmediği sevemeyeceği yaradılış eğilimlerinde belli duran bir mesleğe itiliveriyor.

Mesleksizliği mi öneriyorum!.. Asla. İnsanın bir mesleği olmalı. İnsan zatı ile önemli değildir. İnsan mesleği ile önemlidir. Mesleksiz olduğu halde önem taşımak büyük bir iddiadır. Bu iddianın altından kalkmak herkese nasib olmaz. Kalkanlar ise istisna oluşturan büyük yeteneklerdir. Onlar da kendilerine yetiştirici ilhamlarına dayanarak çalışanlardır.

Şimdi biz düşünsel gezimize başladığımız noktaya yaklaşırken şu soruyu soralım kendimize: Avrupa`nın bir ilhamı var mı?

Evet, ilhamın öz gerçeği anlamında Avrupa`nın bir ilhamı var mı?