Resim2-1

Okuma bayramı, ilkokul birinci sınıf öğrencilerinin okuma yazma öğrenmelerini kutlamak için yapılan geleneksel bir etkinliktir. Bu etkinlik, okuma sevgisini pekiştirmek ve okumanın faydalarını vurgulamak için güzel bir fırsattır. Okuma yazma bilmek, insanın kendini ifade etmesini, bilgiye ulaşmasını, dünyayı anlamasını ve hayal kurmasını sağlar. Okumak, bizi daha bilgili, daha kültürlü, daha anlayışlı, daha üretken ve daha mutlu insanlar yapar. Okumak, aynı zamanda bize yeni ufuklar açar, farklı kültürleri, tarihleri, coğrafyaları ve bilimleri tanımamızı sağlar. Okumak, bize hayatın anlamını ve değerini verir.

Okuma bayramı, ilkokullarda hummalı bir çalışma ile hazırlanır. Birinci sınıflardan yükselen müzik sesleri, salonda yapılan  provalar, sahne süsleri ve daha nice etkinlik çalışmaları bütün okula haber verir okuma şenliğinin vaktinin geldiğini. Şayet bir de Habibe Yüksel gibi, öğrencilerine ve işine aşık bir öğretmen o yıl birinci sınıfı okutuyorsa yapılacak şenliğin coşkusunu, zenginliğini bir düşünün derim. Hazırlıklar aylar öncesinden başlamıştır ve kesin olarak onun programında bir çok sürpriz sizi bekliyordur.

Okuma bayramlarında öğrenciler, öğrendikleri harflerle yazdıkları şiirleri, şarkıları, skeçleri sunarak hem kendilerini hem de ailelerini mutlu ederler. Okuma bayramı, çocuklarda okuma alışkanlığı, özgüven ve sorumluluk duygusu geliştirmeye yardımcı olan bir uygulamadır.  “İlk defterim” adı altında çocukların okuma yazma sürecinde ilk kullandıkları defterlerin de bir albüm haline getirilerek sergilenmesi harika bir gelenektir.

Resim1-4

Okuma bayramının tarihi, Osmanlı dönemine kadar uzanır. Osmanlı'da bir çocuk 4 yıl, 4 ay, 4 günlük olunca mahalle mektebine kaydolurmuş. Hocası ilk gün çocuğu evden bir atla alır ve dualar eşliğinde çocuğu mektebe götürür, ilk dersini verir sonra tekrar merasimle eve bırakırmış. Bu ilk güne de âmin alayı ya da “bed’-i besmele cemiyeti” denilirmiş. Âmin alayı, çocukları eğitim hayatlarına toplu icra edilen bir merasimle başlatan hoş bir Osmanlı geleneğiydi. Geçmişte çocuğun okula başladığı ilk gün kutlanırken şimdi de çocuğun okuma yazmayı öğrendiği gün kutlanır olmuş diyebiliriz. Her ikisi de çok kıymetli.

Amin alayı ile ilgili İslam Ansiklopedisindeki şu cümle çok kıymetli diye düşünüyorum: “Âmin alaylarının önemli bir pedagojik değer taşıdığı ve bilhassa çocuklarda büyük bir okuma arzusu uyandırdığı muhakkaktır.”

Okula başlamak ya da okuma yazmayı öğrenmek, ilk emri “oku” olan bir dinin temsilcileri için elbette çok  kıymetli olmalıdır.  

Okuma bayramı, çocukların okuma yazma öğrenmelerini kutlamak için güzel ve keyifli bir etkinlik olmalıdır. Ancak bazen bu etkinlik, çocuklar üzerinde ciddi bir baskı unsuru oluşturabiliyor. Bir çok konuda olduğu gibi böylesine anlamlı ve güzel bir konuda bile ölçüyü kaçırabiliyoruz bazen. Ölçü kaçtığında da çocuklar üzerinde olumludan ziyade olumsuz etkilere sebep olabilmektedir.  Bu olumsuz durumun yaşanmasında şu sebepler sayılabilir:

  • Okuma bayramının erken tarihlerde yapılması: Bazı okullar, okuma bayramını okuma yazma süreci tamamlanmadan önce yapmaya çalışıyor. Bu da çocukların henüz okuma yazma becerilerini tam olarak kazanmadan sahneye çıkmalarına neden oluyor. Bu durum, çocuklarda kaygı, korku ve endişe duygularını tetikliyor.
  • Okuma bayramının rekabetçi bir ortamda yapılması: Bazı okullar, okuma bayramını bir yarışma gibi görüyor. Okullar arasında, öğretmenler arasında, hatta veliler arasında yaşanan ezici rekabet, çocukların üzerindeki beklentiyi artırıyor. Çocuklar, başarılı olmak için baskı altında hissediyor. Bu da onların doğal ve içten olmalarını engelliyor.
  • Okuma bayramının çocukların ilgi ve yeteneklerine uygun olmaması: Bazı okullar, okuma bayramında çocuklara uygun olmayan metinler, şiirler, şarkılar, skeçler ve hareketler seçiyor. Çocuklar, anlamadıkları veya sevmedikleri uzun metinleri sunmak zorunda kalıyor. Bu da onların motivasyonunu ve özgüvenini düşürüyor.
  • Okuma bayramının çocukların bireysel farklılıklarını gözetmemesi: Bazı okullar, okuma bayramında çocuklara eşit davranmıyor. Okuma yazma becerisi kazanamamış veya gelişim süreci farklı olan çocuklara görev verilmiyor. Bu da onların kendilerini dışlanmış ve değersiz hissetmelerine neden oluyor.

Bu nedenlerden dolayı, okuma bayramı çocuklar için bir eziyete dönüşebiliyor. Bu süreç bu kadar stresli olmak zorunda değildir. Adı üzerinde “bayram” gibi olmalı, herkes mutlu olmalıdır. Başta bu süreci organize eden öğretmen mutlu olmalı ki çocuklar ve ebeveynler de mutlu olsunlar.  Bu etkinlik, çocukların ilgi ve yeteneklerine uygun, onlara özgüven ve sorumluluk kazandıran, onları coşkulu ve üretken kılan bir etkinlik olmalıdır.

Dünyanın farklı ülkelerinde de okuma yazmaya geçen çocuklar için okullarda yapılan etkinliklere rastlamak mümkündür. Örneğin, Amerika Birleşik Devletleri'nde her yıl mart ayında Ulusal Okuma Haftası kutlanır. Bu hafta, çocukların okumaya olan ilgisini artırmak ve okuma alışkanlığı kazandırmak için okullarda çeşitli etkinlikler düzenlenir. Bu etkinlikler arasında kitap okuma saatleri, yazar ziyaretleri, kitap fuarları, kostüm partileri ve okuma yarışmaları gibi pek çok aktivite bulunur.

Benzer şekilde, Birleşik Krallık ve İrlanda’da her yıl Mart ayının ilk Perşembe günü kutlanan dünya kitap günü esasen bir hayır etkinliğidir. Bu özel günde İngiltere’de eğitim görmekte olan bütün öğrencilere daha fazla kitap alabilmeleri için kuponlar veriliyor. Bu gün, çocukların kitap okumayı sevmelerini ve kitap okumanın keyfini çıkarmalarını sağlamak için çeşitli etkinlikler yapılır. Bu etkinlikler arasında kitap bağış kampanyaları, kitap temalı oyunlar, kitap karakterlerine bürünme ve kitap kuponları dağıtma gibi pek çok aktivite yer alır.

Okuma yazmaya geçen çocuklar için okullarda yapılan etkinlikler, çocukların okuma yazma becerilerini geliştirmek, okuma sevgisini pekiştirmek ve okumanın faydalarını vurgulamak için çok önemlidir. Bu etkinlikler, çocukların dil gelişimini, sözlü ifade becerisini, bilişsel gelişimini, sosyal-duygusal gelişimini ve üretkenliklerini destekler.

Böylesine güzel ve anlamlı bir etkinlik kesinlikle olumsuz, tatsız şeylerle zedelenmemelidir.

Bilmem bana katılır mısınız?

Bir okuma bayramı, bilinçli ve dikkatle organize edildiğinde nasıl da gönüllere dokunuyor değil mi? Yukarıda adından söz ettiğim Habibe öğretmenin bu yıl yapmış olduğu okuma bayramından sonra bir annenin şu satırları her şeyi açıklıyor:

“Hayırlı sabahlar Habibe Hanım,

Rabbim sizi iyi ki bizim karşımıza çıkardı. Allah'ıma binlerce kez şükürler olsun.

Oğlum çok duygusal bir çocuk. Onu sizin gibi hassas, zarif, düşünceli ve hoşgörülü biri anlayabilir. Ona baktığınızda sadece yüzünü değil, kalbini, ruhunu ve hislerini de görüyorsunuz. Onu seviyorsunuz ve onunla çok yakınlaştınız. Ayrıca bize de çok iyi geliyorsunuz.

Okuma bayramı sadece iki kelime değil, içinde çok şey barındıran bir etkinlikti. İçinde ilmek ilmek işlenen emek, sabır, hoşgörü, yorgunluk, uykusuzluk ve stres, ince düşünülmüş düşünceler, her bir çocuk için ince ince düşünülmüş çok güzel şeyler vardı. Belki bizim bile oturup kesmeye bile üşeneceğimiz anı defterini siz bizim için hazırlamışsınız.

Övülmeye, sevilmeye, dilimizden düşürülmemeye en layık öğretmensiniz. Oğlumun gönlünü fethetmediniz sadece, emin olun ki bizlerin de gönlünü fethettiniz

Daha şimdiden zaman çok çabuk geçiyor, 4 sene çok az bir süre. Biz 4 sene sonra siz olmadan ne yapacağız acaba diye düşünmüyor değiliz. Siz çok değerlisiniz, iyi ki varsınız.” (Bir anne)

“İyi ki varsınız” ve “İyi ki öğretmenimiz olmuşsunuz” sözleri bir öğretmen için harika geribildirimler olsa gerek diye düşünüyorum.

16 Ocak 2024

Adem Keven